“Aptal gibi peşinden gittim..”
“Öyle safım ki söylediklerine inandım..”
“Soğukta kapısında bekledim, gelmedi..”
“Onun için şehir değiştirdim, beni terketti. Gerizekalıyım..”
“Ah aptal kafam..”
Geçen Ceren bi’ soru sordu: Aşk için yaptığın en büyük çılgınlık? Kitaplarına kadar satıp yollara düşenler, okul değiştirenler, kendilerinden vazgeçenler, hayati kararlar alanlar… Kimisi “pişman değilim” diyor, öteki kendini yerden yere vuruyor. Okurken karmakarışık hisler aktı içime..
Kalkan olup kendine söylediklerinden seni korumak istedim. İçime oturdu kendine ettiğin laflar. Yazmadan duramadım, affet. İnsana kendinden büyük düşman olamıyor dış dünya. En büyük savaş içimizde, tüm kavgamız kendimizle…
Merak ediyorum biliyor musun, o kapıyı açsaydı, seni terketmeseydi, sözlerini tutsaydı pişmanlık duyacak mıydın onun için yaptıklarından?
O zaman değişecek miydi bakışın hayata? İzin ver mutlu son yazayım hikayene, o zaman kendini daha çok sevecek miydin?
“Kitaplarımı sattım, aileme karşı çıkıp onun yanına taşındım. Zamanla bağımız öyle kuvvetlendi ki ilk kez yalnız olmadığımı hissettim şu hayatta. Ruhuma yoldaş oldu. En zor zamanlarımda varlığı yetti fırtınamı dindirmeye. Gülüşümü ısıttı, hayatıma anlam kattı. Gözlerine bakmak, onun yanında olmak dünyaya bedel, şükürler olsun…”
Sonsuza dek mutlu yaşadılar…
Mutlu sonda kendinle kavga etmiyor gibisin, öyle değil mi? Aptal demiyorsun kendine, pişman gibi de görünmüyorsun doğrusu.
Hayata bakışının, kendine yapıştırdığın etiketlerin ve inancının bi başkasının rolüyle nasıl değişebildiğini gör; sonra sor kendine: Başrol kim?
Sen misin? Emin misin?
Değilsin, kandırma kendini. Peki kapısında beklediğin adam mı başrolde? Hani aşık olup peşinden gittiğin.. Sonra yüzüne bakmayan hani, yağmurlu günleri getiren hayatına…
Evet dediğini duyuyor gibiyim. Enerjini, hayallerini, hatta bugününü ve geleceğini aldı mı ellerinden? N’olur geri getirsin…
Aşk mı bu? Aşk böyle bir şey mi, biri anlatsın bana n’olur!
Aşk ruhumla kavga etmeme neden olan, içimdeki savaşlara alev topları yağdıran bi duygu mu? Kendimi kontrolsüzce başkalarının eline bıraktığım, öngöremediğim kararlarla pişmanlık rüzgarlarında boğulduğum bir garip hülya mı?
“Ben senin için kendimden vazgeçtim, karşılığında bunu mu layık gördün bana!” diye haykırdığım, hayallerimin suya düştüğü, suyun buharlaştığı, buharın bulut olup karanlığa karıştığı sabahsız gece mi? Aşk böyle sefil olasılıklara, berbat tesadüflere mi gebe? Yoksa üç bilinmeyenli denklemi tek iterasyonda çözmeyi uman ben mi? Ben miyim sağdan soldan beklentilerle, kuşkularla sıkıştıran geleceği?
Daha basit olamaz mı?
Hislerimin sorumluluğunu alırsam, sınırlarıma sahip çıkarsam neden olmasın? “Kontrollü ol, sakın kendini bırakma.” demiyorum bak. Dilediğince yaşa, itirazım yok. Karşılıksız sev diyorum. Fedakarlık yapıyorsan minnet bekleme mesela. Sen onun için falancadan vazgeçtin, o da mı yapsın aynısını? Ya da şükran mı duysun, ne kadar iyi bir insan olduğunu, onun için neler yaptığını mı düşünsün gece gündüz? Bırak, yapmasın.. Bırak farketmesin bile. Verdiğin kararlar her ihtimali getirebilir kapına. Zil çaldığında açmak boynunun borcu, seçimi sen yaptın.
Onun için şehir değiştirdin, yüzüne bile bakmadı mı? İzin ver bakmasın. Bu ne seni aptal yapar, ne de onu kötü biri… Herkes kendi kararlarının getirileriyle yaşar. İzin ver sevmesin seni. “Eğer”lerden arınsın kalbin. O’ndan özgürleşsin. Yüzündeki gülücük sana alınmayan çiçekle, yapılmayan sürprizle, beklediğin şekilde gelişmeyen günlerde solmasın.
Aptal deme kendine! Düşüncesizlik etmedin, yanlış bir yola da girmedin.
Utanacak bir şey yok, pişmanlık söz konusu değil. Sen tüm bunları öznesi “O” olan hiçbir cümle için yapmadın. Kendin için, ilişkide seni besleyen her şey için yaptın. İlişkiniz belki de şimdiye dek hiç yokluğunu duymadığın yolculuklarla doyurdu seni. İhtiyaçlarını keşfettin, kendinle yüzleştin. Dolayısıyla aşk için yaptığın en büyük çılgınlık aslında kendini düşünmekti, bunun farkında değildin sadece.
Aşk ne O’na sahip, ne sana ait.. Beklentisiz, karşılıksız.. Gökyüzünden toprağa, bahardan kar tanelerine aşk…
Bundan sonra attığın her adımı (o an öyle gözükmüyor olsa da) kendin için attığını bil.
Kalbinin sesini dinlemek özgürlüktür, aptallık değil.
Sevgilerimle
Bunlar da ilgini çekebilir: