Hayata geldiğimizde kendimizi annemizin bir uzvu gibi zannederiz. Onun bir parçası olduğumuza tam iknayızdır. Dünya’ya geldikten ortalama 2 yıl sonrasında benlik ayrışması gerçekleşir ve artık bizim annemizden ayrı bir canlı olduğumuzu fark ederiz. İşte bu noktada ‘Ben ve diğer her şey’ ayrımı devreye girer. Kendimizi tanımaya başlar, isteklerimizi fark eder ve dile getiririz. Cümlelerimiz ‘Ben’ öznesi temellidir.
“Ben oyuncağımı paylaşmak istemiyorum.”
“Ben makarna yemek istiyorum.”
“Ben oyun oynamak istiyorum.”
Tanıdık geldi mi? Eminim etrafınızda 2-3 yaşlarında bir çocuk varsa bu ben-merkezli cümleleri bolca duyuyorsunuzdur. Bizler de öyleydik. Peki ne oldu da başkaların düşüncelerine göre hareket eder olduk? Ne oldu da her hareketimizde “Elalem ne der?” cümleleri zihnimizde çınlamaya başladı?
Hepimiz için başkalarının ne düşündüğü elbette ki önemli. Sonuçta yaşama devam ederken diğer insanlar her zaman bizimleler ve hayatımızın en temel 2 boyutundan birini oluşturuyorlar. Bu nedenle diğerlerinin bizimle alakalı ne düşündüğünü hiç önemsememek bana gerçekçi bir beklenti gibi gelmiyor. Ancak bu, diğerlerinin isteklerinin, onaylarının, takdirlerinin, düşüncelerinin, değerlendirmelerinin bizimkinden önemli olduğu anlamına gelmiyor. Sanırım burada terazi şaşıyor ve bazen önceliğin ne olduğunu fark edemeyebiliyoruz.
Diğerleri odaklı yaşamanın altında yatan olası sebepler
Farklı farklı yaklaşımlardan beslenerek başkalarının düşüncelerini çok fazla önemsememize sebep olan etkenleri kendi bilgi ve fikir süzgecimden geçirerek size aktarmak istiyorum.
Onay Arayıcılık Şeması
Öncelikle başkaları odaklı yaşamak deyince ilk akla gelen kuramsal bilgiden başlayalım. Şema terapi kuramına göre kişinin davranışlarının başkalarından onay alma ve kabul görme amacıyla şekillenmesine onay arayıcılık şeması diyoruz. Buna göre hayatın iki boyutundan biri olan diğerleri odaklı yaşamak, ‘ben’ algısını diğerlerinden gelen geri dönüşlere göre şekillendirmek bir diğer değişle kendini bulmak için başkalarına sormak bu şemanın oluşmasının ve kişinin başkalarından onay alma odaklı yaşamasının altında yatan temel sebep olabilir. Bu şemanın oluşmasının altında yatan nedenler ise büyüdüğü ailenin başkaları odaklı yaşaması, ailenin kendi sevgisini koşula bağlamış olması, statünün önemli olduğu bir çevrede yetişmek olabilir.
İlgini çekebilir: Yaşadığınız Sorunların Sebebini Anlamlandıramıyorsanız Şema Terapi ile Tanışın
Öz Değer Eksikliği
Başkalarının düşüncelerini çok önemsememizin altında yatan bir diğer sebep kendi öz değer algımızın zayıf olmasından kaynaklanıyor olabilir. Koşullu öz değer kuramına göre insanlar kendi değerlerini kendi içsel kaynaklarından beslenerek ya da diğer kişilerden gelen dönütlere göre belirler. Bu kurama göre eğer biz dış görünüşümüze, akademik başarımıza, bir konuda başkasının takdirini almaya göre kendi değerimizi oluşturursak bu diğerleri odaklı bir yaklaşım olur ve kişi kendisini değerli hissetmek için diğerlerinin düşüncelerinin olumlu olmasına ihtiyaç duyar. Böylelikle diğerlerinin onun hakkında ne düşündüğünü çok fazla önemser.
İlgini çekebilir: Benliğimize Biçtiğimiz Değer: Öz-değerimizi Belirleyen 7 Alan
Olumsuz Temel İnançlar
Diğerleri odaklı yaşamanın altında yatan bir başka neden ise kendimizle alakalı sahip olduğumuz temel inançlar olabilir. Eğer erken çocukluk yaşantıları ve mizacı özellikler nedeniyle içten içe kendimizle alakalı ‘Ben beceriksizim.’, ‘Ben yetersizim.’,’Ben başarısızım.’,’Ben çirkinim.’ gibi olumsuz dogmalara inanıyorsak kendimizi objektif değerlendirmek çok da mümkün olmayacaktır. Ne yaparsak yapalım iç sesimiz bizi yargılar. Bu nedenle içimizde bir yerde kendimizi sevmek ve iyi hissetmek için başkalarından gelen olumlu dönüşlere ihtiyaç duyarız. Bir nevi kendimizi takdir etme ve kabul etme ihtiyacımızı başkalarınınkiyle telafi etmeye çalışırız.
Yanlış Öncelik Sıralaması
Hayatta neye öncelik vereceğimizi doğru analiz edemezsek bizi zedeleyici sorunlar bekliyor olabilir. Eğer başkalarının sizden daha önemli ve değerli olduğunu düşünürseniz doğal olarak hayattaki öncelik onların olacaktır. Oysa ki biz ilk önce kendimize iyi bir yaşam sunmakla ve fiziksel-psikolojik sağlığımızı korumakla sorumluyuz. Bu nedenle bir davranışı tercih ederken ‘Başkalarını nasıl davranmam memnun eder?’ yerine ‘Ben nasıl bir yaşam yaşamak istiyorum ve hangi davranış buna hizmet eder?’ sorusu sormak bizi bencil biri yapmaz. Sadece önceliği vermesi gereken kişiyi -kendisine- veren biri yapar.
İlgini çekebilir: Ben Merkezli Olmak Gerçekte Nedir? Kendini Önceliklendirmenin Sırları
Kendini Tanımamak
Son olarak başkalarının düşüncelerini bu kadar önemsememizin altında yatan sebeplerden biri aslında kendimizi tanımamak ve kendimizle nasıl arkadaş olacağımızı bilmemek olabilir. Kendini tanımak, kendi istek, duygu ve düşüncelerinin farkında olmak demek. Eğer kimse küçükken bize kendi istek, duygu ve düşüncelerimizi nasıl fark edeceğimizi öğretmediyse bizim bu beceriyi sonradan öğrenmemiz gerekecektir. Eğer sonradan bu beceriyi kazanamadıysak kendimizi neyin memnun edeceğini bilmediğimiz için başkalarının memnun etmeye çalışmak gibi bir tutum sergileyebiliriz. ‘Şu an nasıl hissediyorum?’, ‘Neden böyle hissediyorum?’, ‘Nihayetinde benim için önemli olan şey ne?’, ‘Bu konuda neye inanıyorum?’ gibi soruları kendine sormaya alışık olmayan birinin kendini tanıması ve ona göre davranışlarını şekillendirmesi de zor olacaktır.
Umarım bu yazı başkalarının düşüncelerine neden bu kadar önem verdiğimizi anlamlandırmada yardımcı olmuştur.
‘Ben’ odaklı keyifli günler dilerim.