İç ve Dış Kaynakları Kullanarak Stresi Yönetmek

hayatı özgürce yaşayan kırlarda kadın

Yoğun günlerden geçiyoruz. Birçoğumuz için hayat ilk kez bu kadar “bilmediğimiz bir yöne doğru” gidiyor ve biz onu kontrol edemiyoruz. Her ne kadar “akışta kal” sözünü sık sık duysak ve kendimize tekrarlasak da belirsizlik hepimiz için oldukça büyük bir stres kaynağı. Eğer bu süreçte kendinizi iyi hissetmiyorsanız, endişeliyseniz ve korkuyorsanız hatırlamanız gereken 3 şey var: Birincisi haklısınız, ikincisi yalnız değilsiniz, bunlar tüm dünyanın ortak duyguları. Üçüncü ve son olarak daha iyi hissetmek için yapabileceğiniz şeyler var. Böyle zamanlarda bu bizi daha iyi hissettirecek şeylerden biri ise iç ve dış kaynaklarımızı keşfetmek… Ancak bu kaynaklara gelmeden önce ilk olarak beyin yapımızı anlamakta fayda var.

    Gelişmiş beyin yapımız üzerine

    Kronik stresle yaşamamıza neden olan şeylerden bir tanesi de gelişmiş beyin yapımız. Beynimizde duygusal tepkilerden, özellikle de korkudan sorumlu bir bölüm var: Amigdala. Bu bölüm acil durumlar karşısında harekete geçebilmemizi, kaçmamızı ya da savaşmamızı sağlıyor. Beynin bu acil durum alarmı karşısında vücudumuzda kaslarımızın gerilmesi, kalp atış hızımızın artması, nefesimizin hızlanması ve göz bebeklerimizin büyümesi gibi bazı bedensel tepkiler oluşuyor. Bu tepkilerden sorumlu kısım ise bize evrim sürecinden miras gelen “sürüngen beynimiz” (çok hızlı hareket eden, refleksleri hızlı sürüngenleri düşünün). Bunun üstünde limbik beyin var, bu kısım ise memeli beyni. Duyguları anlamlandırabilmemizi, bağ kurmamızı, bebeklerimize bakabilmemizi sağlayan memeli atalarımızdan miras kısım burası. Üçüncü kısım ise neokorteks, yani düşünen beyin.Sadece düşünerek, analiz ederek, neden-sonuç ilişkileri kurarak stresin üstesinden gelememe nedenimiz de işte bu gelişmiş beyin yapımız.

    Doğada yaşayan memeliler; av-avcı ilişkileri, doğa olayları ve maalesef insan faktörü nedeniyle sürekli strese maruz kalıyor fakat bu stresi yönetmeyi biliyorlar. Örneğin doğada yaşayan bir memeli hayvan avcıya av olduysa ama ölmediyse ölü taklidi yapıyor, kurtulduysa bedensel titremelerle travmayı çözüyor ve kaçıyor. Eğer bir avcı ise hazırlanıyor ve saldırıya geçiyor, işi bitince de çevresini kontrol ediyor (kedi ya da köpeğiniz varsa onları gözlemleyebilirsiniz). Hayvanlar bunu sürekli yaşayarak hayatlarına devam ediyorlar… Strese giriyor, travmayı yaşıyor ama daha sonrasında çözüyorlar. Yani döngüyü tamamlıyorlar.

    Fakat bizim düşünen beynimiz buna engel oluyor. Nasıl görüneceğimizi kafaya takmak, beden-zihin bağlantımızın zayıflığı, ne hissettiğimiz üzerinde durmamak gibi nedenlerle sinir sistemimizde “travma” tamamlanmıyor. Maruz kaldığımız stres sonucu (ameliyatlar, depremler, ölüm, boşanma, terk edilme, kontrol edemediğimiz doğa olayları gibi) gerginleşen bedenlerimizle yaşamaya devam ediyoruz. Sonrası da kronik hastalıklar, bedensel gerginlikler veya geçmek bilmeyen ağrılar ortaya çıkıyor.

    Stres karşısında merkeze dönmek

    Peki biz stres karşısında ne yapıyoruz? Merkeze dönmeye çalışıyoruz. Bazen koca bir dilim pasta, bazen dibine düştüğümüz patates kızartması ve bira, üst üste içilen sigaralar, bırakamadığımız televizyon, dizi ya da sosyal medya bizim için bir merkezlenme aracı oluyor. Ya da olmaya çalışıyor. Fakat bunların anlık zevkler verdiğini ve hem kısa vadeli hem de uzun vadeli zararlarını anladığımızda başka bir arayış başlıyor.

    Zamanla bilinçli bir yaklaşım geliştirdikçe bunların yerini, yoga, meditasyon, bir bitki çayı, yürüyüş, aromaterapi yağları, klasik müzik, bir arkadaş sohbeti, bir kursa katılmak gibi öz düzenleme kapasitemizi artıran seçimler alıyor. İşte stresle baş etmemize ve yoğunlaşan enerjinin (duygunun) topraklanmasına imkan veren bu yardımcılarımız bizim iç ve dış kaynaklarımız.

    Nedir bu iç ve dış kaynaklar?

    İç kaynaklara örnek olarak bize güç, huzur veya sükunet veren manevi değerlerimiz, alışkanlıklarımız ve inançlarımızı; geçmiş deneyimlerimizi, nezaket, şefkat ve mizah gibi kişisel özelliklerimizi; bedenimizin bize kendimizi güçlü hissettiren bir bölümünü (örneğin bacaklarımız) veya hastalıklardan iyileşme yeteneğimizi verebiliriz. Dış kaynaklara örnek olarak ise tanıdığımız ve sevdiğimiz insanları, mekanları, etkinlikleri, becerilerimizi ve hobilerimizi düşünebiliriz.

    Her birimizin farkında olduğumuzdan çok daha fazla iç ve dış kaynağı var. Önemli olan bunları hatırlamak ve sinir sisteminin öz düzenlenme kabiliyetini artırmak için bunları düzenli kullanmak. Bunu bisiklete binmek gibi düşünebiliriz, öğrenene kadar çaba harcıyoruz, defalarca deniyoruz ama bir kere öğrendikten sonra onu artık otomatik olarak yapmaya başlıyoruz. İşte sinir sistemimiz bu kabiliyeti kazandıkça stres karşısındaki tutumumuz değişiyor ve stres yönetimi kolaylaşıyor.

    Bir dış kaynak olarak başlayıp iç kaynağa dönüşen yoga!

    Yoga derslerine katılmak başlangıçta bir sosyal aktivite olarak hayatımıza girerek dış kaynaklarımızdan biri oluyor. Zamanla pratiğimizde ilerledikçe etik-toplumsal disiplinler, asanalar, nefes, enerji çalışmaları ve meditasyonlar ile çok etkili bir iç kaynağa dönüşmeye başlıyor. Yaşadığımız sürecin bir sonucu olarak artık birçok hoca ile online ders yapma imkanımız var, siz de ömür boyu yanınızda olacak güçlü bir iç kaynak için bu fırsatı değerlendirebilirsiniz.

    Kaynaklar

    • The Polyvagal Theory: Neurophysiological Foundations of Emotions, Attachment, Communication, Self-Regulation. Stephen W. Porges . W.W. Norton & Company: New York, NY, 2011
    • Yoga therapy and Polyvagal Theory: The convergence of traditional wisdom and contemporary neuroscience for self-regulation and resilience. Sullivan MB, Erb M, Schmalzl L, Moonaz S, Noggle Taylor J & Porges SW., Frontiers in Human

    amigdala, iç ve dış kaynaklar, limbik beyin, neokorteks, sürüngen beyin, yoga