İçimizi Kıvançla Dolduran Kitap: Şu Çılgın Türkler

şu çılgın türkler turgut özakman

Bir ülkenin kuruluşunun 100. yılına şahit olmak ne güzel bir duygu! Kurtuluş Savaşı, dünyadaki en haklı, en ahlaklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizme ve orantısız bu güce rağmen, koca bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir cumhuriyet kurmayı başardık. 100 yıl önce, korkunç zorlu bir savaştan çıkıp, binbir güçlükle bağımsız bir devlet kurmuş olan sevgili Ata’mız ve diğer sayısız kahramanları anmanın en güzel yollarından biri gerçekleri okumaktır ve unutturmamaktır. Bu nedenle, bu ay sevgili büyüğümüz Turgut Özakman’ın kalbimizi sızlatan, göğsümüzü kabartan Şu Çılgın Türkler kitabını okuyoruz.

“Elde avuçta hiçbir şey yokken, emperyalizme, galip devletlere, Yunan ordusuna, Ermenilere, Pontus çetelerine karşı silahlı mücadeleye girişmeyi çılgınlık sayanlar çoktur. Silahsızlandırılmış Türk ordusunun bu tarihteki gücü, 35 bin kişidir. Oysa Türkiye’deki silahlı işgalcilerin sayısı giderek 400.000 kişiyi bulacaktır. Yoksul, bitik Anadolu, 400.000 işgalciyi ve onbinlerce silahlı-silahsız haini yenmeyi başaracaktır. Milli Mücadele işte bu mucizenin, bu onurlu, güzel çılgınlığın adıdır.”

Kitap İçeriği: Şu Çılgın Türkler

Yazar ve tarihçi Özakman, zorlu mücadelemizi ve şanlı tarihimizi tamamen gerçeklerle kurgulayarak romanlaştırmış. İçimizi kıvançla dolup taşıran bu kitap tam da bu günlerde en çok ihtiyacımız alan duyguları yaşatıyor bize.

“Bazı iş bilirler, işgalcilerin kiloyla sattığı hurdaya çıkmış, düğmeleri koparılmış üniformaları alıp getiriyorlar. Asker mintanla, şalvarla dövüşeceğine, bari bunları giysin diye biz de birkaç kuruş kar verip satın alıyoruz. Ama on binlerce kişiyi giydirmek kolay mı? Bu yüzden ordu altı kaval üstü şişhane bir halde.” Gözlerimizi dolduran bu dizeler, bırakın silahı, üniforması olmayan yoksul bir milletin mücadelesini tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Neden okumalıyız?

Tarihimiz hakkında pek az biliyormuşuz meğer, “Atatürk 19 mayıs 1919’da Samsun’a çıktı.” ya da “Büyük Taarruz ile düşmanı İzmir’de denize döktük.” gibi cümlelerle tarihimizi öğretmek, epey yetersizlik, epey haksızlık. Kitapta ‘tepeyi yarım saat içinde düşmandan geri alırım’ diyen ancak, alamayınca da intihar eden komutanın; yunan esiri eşeğe bindirip kendisi yayan yürüyen askerin, sağlam yetişkin erkek kalmadığı için kilometrelerce demiryolunu tamir eden kadınlar anlatılıyor.

“Tarih Türk’ü ateşle imtihan ediyor. Bu imtihandan, yalnız erkeklerimizin cesareti ile başarılı çıkamayız. Artık biz kadınlar da bu ateşe yüzümüzü çevirmek, ellerimizi uzatmak zorundayız… Bu vatan yalnız erkeklerin değil ki efendim. Mutlaka benim de payıma düşen bir görev vardır. Kağnı süremem ama hasta bakıcılık yapabilirim, asker için dikiş dikebilirim, kimsesiz çocuklara bakabilirim.”

Tarihimizi bilmek, anlamak, unutmamak ve dahası unutturmamak; bugünümüzü korumak adına yapabileceğimiz en kıymetli eylemler arasında. Cumhuriyetimizin kıymetini, verdiğimiz zorlu mücadeleleri bilerek anlayabilir, değerlerimize daha anlamlı bir biçimde sahip çıkabiliriz.

Keyifli okumalar!

Kaynaklar
cumhuriyet, kitap önerileri, turgut özakman