İlişkilerde Alma Verme Dengesi Nasıl Sağlanır?

Sağlıklı bir ilişki dengeli ve karşılıklıdır. Aldığınızdan daha fazlasını verdiğinizde, kendinizi bitkin ve tükenmiş hissedebilirsiniz. Daha da kötüsü, karşınızdaki kişiye zamanla öfke beslemeye başlarsınız. Bu öfke, sınırlarınızın tekrar tekrar aşılmasından kaynaklanabilecek katılaşmış duyguya dönüşebilir. İyi haber şu ki, bir ilişkide çok fazla şey verdiğinizi hissettiğinizde gücünüzü geri alabilirsiniz. İlişkilerde denge kurmak, özellikle de vermeye daha meyilli olan bireyler için gerçekten de zor olabilir. İşte ilişkide alma verme dengesi kurabilmek adına size yardımcı olabilecek bazı ipuçları!

İlişkilerde alma verme dengesi kurmak neden önemli?

Sağlıklı ilişkiler, her iki tarafın da zorluk, üzüntü veya sorun zamanlarında destek, teşvik ve şefkat sağlamak için birlikte çalıştığı bir denge hali olarak tasarlanmıştır. Sağlıklı bir ilişkide çift, destekleyici olma ve desteklenme rolleri arasında, akış içinde gidip gelir.

Bazı durumlarda (genellikle eşlerden birinin bağımlılık geliştirdiğinde ya da kişi narsist bir karakter olduğunda) bu alıp verme ilişkisi çok hızlı bir şekilde sona erer. Bağımlı ya da narsist kişi, merkezi figür haline gelirken, diğer partner tüm desteği sağlamakla yükümlü hale gelir. İlişki artık dengeli değildir ve verici olan taraf için yıpratıcı süreç başlamıştır. Kişi talepkar partnerini tatmin etmek için kimliğinden, benlik duygusundan ve hatta mutluluğundan vazgeçer. Elbette, ne kadar çok ilgi ve destek sağlanırsa, karşıdaki kişi o kadar çok talepte bulunur ve bu döngü ilişki süresince devam eder. Bireyler bu süreçte genellikle ilişkinin ne kadar işlevsiz olduğunun farkına varmazlar.

Hangi tarafa daha yakınsınız?

Vermek ve almakla ilgili geçmiş deneyimlerinizi düşünün. İlişkilerinizde verici ya da bakıcı olan taraf mısınız; yoksa ihtiyaçları karşılanan taraf mı? İltifat aldığınızda nasıl tepki veriyorsunuz? Kolaylıkla ve minnettarlıkla kabul mü ediyorsunuz? Yoksa övgüyü saptırma ve en aza indirme dürtüsüne mi kapılıyorsunuz? Sevgi almakla ilgili geçmişinizde neler oldu? Biraz düşündükten sonra, birinde diğerinden daha iyi olduğunuzu fark edebilirsiniz.

Davranışlarınızı gözlemleyin.

Kendi davranışlarınızı gözlemleyerek, ilişkide daha çok veren mi yoksa daha çok alan mı olduğunuzu anlayabilirsiniz. Örneğin, sürekli olarak başkalarına yardım etmek, onların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak ve kendi ihtiyaçlarınızı ihmal etmek gibi işaretlerin daha çok veren taraf olabileceğinize işaret etmesi mümkün.

İlişki dinamiklerini değerlendirin.

İlişkinizin dinamiklerini değerlendirerek, partnerinizin hangi tarafa daha yatkın olduğunu anlamlandırmaya çalışın. Partneriniz devamlı olarak talep eden durumunda mı, yoksa çoğunlukla verici olan taraf mı?

Dış gözlemi değerlendirin.

Yakın çevrenizden veya güvendiğiniz kişilerden geri bildirim alarak, ilişkideki alım ve verme dengesini objektif bir şekilde değerlendirebilirsiniz. Bu şekilde, kendi algınızı ve farkındalığınızı geliştirebilirsiniz.

İlişkilerde alma verme dengesi nasıl sağlanır?

İki yönlü, açık konuşmalara odaklanın.

İlişkilerde yapılan yaygın bir hata, kişinin yalnızca kendi sorunları hakkında konuşması ve diğer kişiyi aktif olarak dinlememesidir. Karşınızdaki kişinin söylediklerini dinlemeye özen gösterin. Tıpkı kendi gününüz, endişeleriniz veya görüşleriniz hakkında konuşurken sizi dinlemesini istediğiniz gibi.

Sorunlarınız hakkında konuştuğunuzda, karşınızdakinin sözünü kesmek yerine ona cevap verme şansı tanıyın ve iletmeye çalıştığınız mesaja odaklanın. Belki de karşınızdaki kişi empati kurmaya çalışıyor veya sizin için yararlı çözümleri var ancak ne söyleyeceğine karar vermek için biraz zamana ihtiyacı var. Yanıt vermesi için ona alan bırakın.

Dinleme küçümsenen bir beceridir ve çok az insan aktif dinlemenin inceliklerini anlar. İyi bir dinleyici olduğumuzda daha fazla bağlantı kurarız.

İyiliğe karşılık verin.

Doğuştan verici olan, zaman, emek ve hatta hediyeler vermekten keyif alan insanlar vardır. Beklemediğiniz veya istemediğiniz bir hediye olsa da ve gönüllü olarak veren bir tip olmasanız bile, bu tür jestleri bilinçli olarak almak ve takdir etmek ve yapabildiğinizde karşılık vermek iyidir.

Herhangi bir arkadaşlık, ilişki ya da başka türden bir ortaklık, karşılıklı çaba gösterildiğinde en iyi şekilde işler. Birinin tüm çabayı gösterdiği ve diğerinin sadece aldığı tek taraflı bir dinamik, hangi tarafta olursanız olun istikrarsız, dengesiz ve tatmin edici olmayacaktır.

Olumlu pekiştirmelerde bulunun.

Birbirinize aktif olarak iltifat edin. En önemlisi, hak edene hakkını verin. Psikolojide, insanların davranışsal motivasyona nasıl katıldıklarına dair ‘Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi’ adı verilen bir çalışma vardır. Bu beş kademeli insan ihtiyaçları piramidinin en tepesinde, kişinin tam potansiyeline ulaşmak (olabileceğinin en iyisi olmak) için çabaladığı kendini gerçekleştirme yer alır. Ve çoğu zaman insanlar fark edilmekten, övülmekten ve teşvik edilmekten keyif alır.

Yani partneriniz harika bir şey yapıyorsa, bunu mutlaka ona söyleyin. Eğer partneriniz umduğu kadar iyi bir şey yapamadıysa, şimdiye kadarki çabalarını ve başarılarını övün. Bu onu bir dahaki sefere daha fazla çaba göstermeye teşvik edecektir.

Kusurları kabul edin.

Hiç kimse mükemmel değildir, bu kesin. Ancak bazı insanlar eşlerinin hatalarına diğerlerinden daha olumsuz tepki verir. Bu durum, öfke yönetimi veya başkalarına yansıtılan benlik beklentileri gibi daha derin kişisel sorunlardan kaynaklanabilir.

Örneğin, bir dahaki sefere eşiniz ya da sevgiliniz evi dağınık bıraktığı için sinirlendiğinizde, sizin de onların beklentilerini karşılamadığınız ancak onların daha az yoğun tepki verdiği benzer bir durumu düşünün. Kavga etmeye değer mi? Muhtemelen değmez. Bunun yerine ihtiyaçlarınızı ve duygularınızı “ben” diliyle açık bir şekilde dile getirmeyi deneyin.

Bununla birlikte, ilişkilerde alma verme dengesinin de her zaman mükemmel şekilde işlemeyebileceğini hatırlamayın. İlişkiler organiktir ve otonom bir şekilde ilerlemez. Bazı zamanlar karşınızdaki kişi daha verici olabileceği gibi, bazı zamanlar veren taraf siz olabilirsiniz. Önemli olan, bu durumun süreklilik yaratmamasıdır.

Birbirinize alan tanıyın.

Bir ilişki içinde olmak 7/24 birlikte olmanız gerektiği anlamına gelmez. Evli çiftler bile kendi kişisel alanlarına ve yalnız zamanlara ihtiyaç duyarlar.

Sürekli olarak birbirimizle vakit geçirme ihtiyacını dayatmamalıyız. Nicelikten ziyade nitelikli zamanı tercih etmeli ve insanların başka insanlarla da farklı hobiler ve faaliyetlerden keyif alabileceğini ve bunlara katılabileceğini anlamalıyız. Evde bile her zaman birlikte bir şeyler yapmak zorunda değilsiniz. Kendi alanlarınızda vakit geçirmenin sakıncalı bir tarafı yoktur. Birlikteyken de yalnız bir şeyler yapabilirsiniz ve bu konuda rahat olmak her ikinize de iyi gelecektir.

Sevgi dilinizi anlatın.

Partnerlerimizin de bizi, bizim onları sevdiğimiz şekilde sevmesini bekleriz. Ancak bu bizde tatminsiz ya da doyumsuz hissettirecek, gerçekçi olmayan beklentiler yaratabilir. Anlamamız gereken şey, bizim sevgimizi ifade etme şeklimiz ile partnerimizin sevgisini ifade etme şeklinin farklı olabileceği ve her iki şekilde de iyi bir verme ve alma dengesi bulmamız gerektiğidir.

Partneriniz sevgisini sarılma, öpme ve elini tutma yoluyla gösteriyorsa, sevgi dili büyük olasılıkla fizikseldir. Bu nedenle sizin de benzer sıcak, sevgi dolu jestlerle karşılık vermenizi isteyecektir. Bununla birlikte, sevgi diliniz daha sözel ise – örneğin onaylama sözcükleri – onun desteğini veya teşvik edici sözlerini istemekten çekinmeyin. Çünkü partneriniz ihtiyacınız olanın bu olduğunun farkında bile olmayabilir. Sevgi konusunda ne istediğinizi ve neye ihtiyaç duyduğunuzu açıkça belirtmenizde hiçbir sakınca yoktur.

Alma-verme ihtiyacınızın kaynağına odaklanın.

Özellikle de sorun sandığımızdan çok daha kişisel ve derinlerde yatıyorsa, bizi düzeltmesi için asla başkasına yük olmamalıyız.

Buradaki kilit nokta, incinmenizin altında yatan acıyı veya nedeni belirleyerek, tetikleyici noktalarınızı ele alarak ve bu duygusal tepkilerle nasıl başa çıkacağınızı ve iyileşeceğinizi öğrenerek kendi kendinizi nasıl iyileştireceğinizi öğrenmektir. Sürekli alma veya sürekli verme ihtiyacınızın derinlerinde bağımlı, narsist veya kaygılı kişiliğiniz yatıyor olabilir. Bir uzmandan destek alabileceğinizi unutmayın.

Kaynaklar
alma verme dengesi, ilişkide verici olmak, narsist partner, toksik ilişki nasıl düzelir