Günümüz iş dünyası, sadece ticari stratejiler ve finansal başarı ile değil, aynı zamanda derin bir iç görü, insan ilişkilerinde sağlam temellere dayalı bir liderlik ve problem çözme becerisi gerektiren karmaşık bir labirent gibidir. Bu noktada, iş dünyasına Toltek bilgeliğini entegre etmek, sadece bireysel başarıyı değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir iş modeli oluşturma potansiyelini de beraberinde getirir. Toltek bilgeliği, öz disiplin, içsel denge ve diğerleriyle uyum gibi temel prensiplere odaklanan bir felsefi yaklaşım sunarak, iş hayatında yalnızca karar verme süreçlerinde değil, aynı zamanda sürdürülebilir başarıya ulaşma konusunda rehberlik etme imkanı sunmaktadır. Toltek bilgeliğinin unsuru olan dört anlaşma ile iş dünyasındaki potansiyelimiz üzerine odaklanarak, bu kadim öğretilerin iş stratejilerini nasıl zenginleştirebileceğini ve başarıya nasıl katkı sağlayabileceğini keşfedeceğiz.
Toltek bilgeliği nedir?
Toltekler, Mesoamerika’nın bir bölgesinde yaşamış olan antik bir Orta Amerika halkıdır. Dini ve kültürel açıdan önemli bir topluluk olan Tolteklerin inançları ve ritüelleri yerel tanrılara ve mitolojiye dayanıyordu. Bu yönelim onların sanat, mimari ve yazı gibi alanlarda da etkili olmalarına yol açmıştır. Toltek Bilgeliği veya Toltek Yolu, bu antik kültürün öğretilerini modern zamanlarda yaymaya çalışan Don Miguel Ruiz tarafından geliştirilen bir kişisel gelişim ve ruhsal felsefe sistemidir. Bu felsefe sistemi, Dört Anlaşma olarak da bilinen temel ilkelere dayalıdır ve kişisel özgürlük, mutluluk ve içsel huzurun peşinde olan insanlar için bir rehber olarak hizmet eder.
İş Dünyasında Dört Anlaşma
Peki Don Miguel Ruiz tarafından hayatı dingin bir savaşçı olarak yaşamamız için sunulan bu pratik uygulamaları hayatın her alanında olduğu gibi iş hayatında da kullanabilir miyiz? Elbette! İşte dört anlaşma ile iş dünyasında daha etkili ve başarılı olmanın sırları!
Kullandığın sözcükleri özenle seç; söz ağızdan çıktığı an gerçeğe dönüşür.
İş dünyasının temel bileşenlerinden biri, kurulan ilişkilerdir ve bu ilişkileri sürdürmek adına en önemli faktör iletişimdir. İletişimin dürüst, güvenilir, sonuca yönelik açık ifadeler içermesi en zor durumlarda bile daha sürdürülebilir bir işbirliği sağlar.
Bu tarz bir iletişimin zemininde ise öncelikle neyi ifade ve temsil ettiğinizin farkında olarak konuşmalı ve sözlerinizin nasıl anlaşılacağına dikkat etmelisiniz. Bu noktada, sözcüklerin gücünü hafife almadan iletişim kurmalı ve ağzımızdan çıkan sözcüklerin sorumluluğunu alarak çeşitli aksiyonlar ile desteklemeliyiz.
Hiçbir şeyi kişisel algılama; ortak amaca hizmet esastır.
Yapılan iş, her zaman kişileri ve kurumları bir araya getiren ortak bir amaca yöneliktir. Bu amaç doğrultusunda işveren ve çalışanlar eşgüdümlü hareket ederler ve aynı şekilde tedarikçiler de bu amaca hizmet edecek şekilde yönlendirilirler. Bu organizasyon ana amaç etrafında bir bütün olarak şekillenir. Kişiler de, iş hayatında birey olarak içinde bulunduğu bu şemanın ve orada olmanın gerekliliklerinin farkında olmalıdır. Bulunduğu konumun farkında olan birey için iş hayatındaki ilişkileri yürütmek ve durumları kişisel algılamadan devam etmek çok daha kolay olur.
İşverenler, çalışanlarına bu ortak amacı ve işlerinin bu amaçla nasıl ilişkilendirildiğini açıkça iletmelidir. İşbirliği, bu ortak amacın başarılması için kritik bir unsurdur. İş dünyasında, işbirliği ve iş ortaklarıyla uyumlu çalışma yeteneği sıklıkla başarıyı belirler.
Aynı şekilde, kişilerin iş hayatındaki başarısı, organizasyonun bir parçası olarak ortak amaca katkıda bulunma yeteneğine dayalıdır. Bu, kişisel çıkarlar ve egoların ötesine geçmek ve bir bütün olarak hareket etmeyi içerir. Kişisel algıları bir kenara bırakarak, iş hayatında ortak amaca odaklanmak, daha iyi işbirliği, daha etkili iletişim ve daha büyük başarılar için bir adım atmak anlamına gelir. Bu anlaşma, kişilerin iş dünyasında daha iyi bir çalışma ortamı yaratmalarına yardımcı olabilir.
Varsayımda bulunma; direkt olarak sana söylenmediği sürece seninle alakalı değildir.
Sosyal hayatta olduğu gibi, iş hayatında da içinde bulunduğumuz topluluk bir şekilde bilgi alışverişinde bulunmak ve ilişki kurmak zorundadır. Bunun bir getirisi olarak, birçok farklı karakter ve birçok farklı kültür ile karşılaşmanız mümkün. Her insanın yetiştiği ortam, kültür, deneyim ve karakteri farklı olabileceği gibi, bu insanların bir araya gelerek oluşturdukları ortam da kendilerine ait bir kültüre sahip olur. Her insan her ortama sizinle aynı derecede uyum sağlayamayabilir. Çoğu zaman, iş yerinde veya sosyal çevrelerde insanlar farklı bakış açılarına, değerlere ve iletişim tarzlarına sahiptirler. Bu nedenle, başkalarıyla iletişim kurarken varsayımlarda bulunmamak ve önyargılara kapılmamak önemlidir.
Varsayımlar, iletişimde yanlış anlamalara ve gereksiz çatışmalara neden olur. İş hayatında, bir ekip veya organizasyon içindeki herkesin katkıları ve görüşleri değerlidir. Bu nedenle, farklılıkları kabul etmek ve insanların kendilerini ifade etmelerine izin vermek, şüphesiz ki işyerinde daha sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturacaktır.
Ayrıca, farklı kültürlerden gelen insanlarla çalışırken kültürel farklılıkları anlamak ve saygı göstermek önemlidir. Bu, küresel bir iş dünyasında işbirliğini ve başarıyı destekler. İş hayatında ve sosyal hayatta daha iyi iletişim ve işbirliği için varsayımlardan kaçınmak, daha sağlam ilişkiler ve daha olumlu sonuçlar sağlayabilir.
Daima yapabildiğinin en iyisini yap; geçtiğin yerde izini bırakmanın en iyi yolu budur.
İşinde iyi olmak, işini iyi yapmak, temelde öz saygıya dayanan, sorumluluk sahibi olabilmenin getirdiği yeteneklerdir. Bu vizyon, iş veya sosyal hayat fark etmeksizin bulunduğunuz noktanın farkında olduğunuzu ve buna göre hareket ederek kendinizi en iyi şekilde ortaya koyduğunuzu göstermenin en iyi yoludur. İşini bilinçli yapan bir kişi, ister çalışan ister işveren olsun, organizasyon içerisinde bir boşluğu dolduruyorsa, öncüdür. Bu sadece kendimize karşı olan sorumluluğumuzu değil, aynı zamanda başkalarına olan sorumluluğumuzu da kapsar. Kendi işimizde, her gün daima yapabildiğimizin en iyisini yapmaya odaklanarak, başkalarına ilham kaynağı olabiliriz. İşte bu yaklaşım, geçtiğimiz yerlerde iz bırakmanın ve organizasyonlar içindeki başarıyı desteklemenin en iyi yoludur.
Özellikle iş dünyasında, işbirliği ve liderlik gibi kritik yeteneklerin temeli, kendimize ve işimize duyduğumuz saygıdır. Bu öz saygı unsuru motivasyonu artırır, problem çözme yeteneklerini geliştirir ve organizasyon içindeki etkimizi artırır. İşimizi bilinçli bir şekilde yapmak, hem kişisel başarıyı hem de organizasyonun genel başarısını teşvik eder.
Martin Luther King tarafından söylenen “Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse, Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’ın beste yaptığı veya Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve yerdeki herkes durup ‘Burada işini çok iyi yapan dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş’ desin.” ifadesi de bu anlaşmaya verilebilecek en iyi örneklerdendir.
Daima elinden gelenin en iyisini yapabilmek, diğer üç anlaşmanın getirisi olarak düşünülebilir. Kullanılan sözcüklere dikkat etmek, hiçbir şeyi kişisel algılamamak ve varsayımlarda bulunmamak sizi zaten elinden gelenin en iyisini yapmaya teşvik eden anlaşmalardır. Bir bütün olarak düşünüldüğünde bu maddeler insana hayatta daha bilge ve huzurlu, karmaşıklıktan uzak ve daha akışta ilerleyebilmesi için açık bir yol haritası sunar. Siz de bu yola çıkmaya hazırsanız birinci anlaşma ile ilk adımı atabilirsiniz!