Kül Kedisi Sendromu: Bir Kurtarıcı Arıyor Olabilir misiniz?

Çıkış noktası olarak Agatha Agatha Christie tarafından bir romanda kullanılan Kül Kedisi karakterinin motivasyonu, o dönemde pek fark edilmemişti. Ancak 1981 yılında Psikolog Colette Dowling tarafından yazılan “Kül Kedisi Sendromu: Bağımsızlık Korkusu Olan Kadınlar” başılığı ile yazılan kitap ile bu olgu, bir anda oldukça dikkat çekti ve dünya bu kavrama yöneldi. Kül Kedisi Sendromuna göre, eşlerine/partnerlerine bağımlı hisseden kadınlar, gösterdikleri sabır ve fedakarlıktan dolayı bir ödül ve minnettarlık beklemektedirler. Birçok kültürde kadınların başka bir figüre bağımlı olarak yetiştirilmesinin sonucu olarak bu durum, kendini sabote eden davranışlara yol açmaktadır. Dowling’in bakış açısıyla Kül Kedisi Sendromu kavramını ele alıyoruz! Bu sendromun kök sebeplerini ve bu sendromla mücadele etmenin yollarını sizin için inceledik.

Kül Kedisi Sendromu nedir?

Colette Dowling’in Kül Kedisi Sendromu adlı eserinde incelediği bu olgu, günümüzde de birçok kadının mücadele ettiği bir durumdur. Bu sendrom, bağımsızlıktan korkma ve mutluluğu bir başkasının eline bırakma eğilimini ifade eder. Tıpkı Kül Kedisi masalındaki gibi, bu sendromu yaşayan kadınlar kurtarıcı bir prensin onları mutluluğa ulaştıracağına inanırlar.

Dowling bu kavramında, tıpkı Cinderella masalındaki gibi, üvey annesine hizmet eden ve “kurtarıcı prensini” bekleyen bir tasvir kullandı. Dowling bakış açısıyla, Kül Kedisi Sendromuna sahip kadınlar, kendilerini rahat hissettikleri bir konfor alanı da oluşturmakta ve güvenli limanlarından ayrılmaktan korku duymaktadırlar. Yaşamın getirdiği tüm sorumlulukları reddederek aslında yalnızca zorlu görevleri değil, kendi hayatlarının kontrolünü de başkalarına teslim etmektedirler.

Burada dikkate değer olan nokta; kadınların bu duruma razı olmaları veya içinde bulundukları durumlarının farkında olmamalarıdır. Bu noktada Kül Kedisi Sendromunu ikiye ayırmak mümkündür: kendi iradesi ile Kül Kedisi olanlar ve Kül Kedisi olduklarını farkında olmayanlar…

Kül Kedisi Sendromu yaşıyor olabilir misiniz?

Bu sendroma sahip olan kadınların gösterdikleri kompleksleri aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:

  • Kendi başına yaşarken endişeli hissetmek
  • Kendi başına önemli yaşam kararları alamamak veya bunun imkansız olduğunu düşünmek
  • Her davranış veya düşüncede onay alma ihtiyacı duymak, onay almadan hareket etmemek
  • Gizli veya açık olarak ilgi beklediğini belirtmek
  • Kendini geçindirmekte ya da bir işi sürdürmekte güçlük çekmek
  • Geleneksel ev kadını ve anne rolünü tercih etmek

Dowling’e göre Kül Kedisi Sendromuna sahip olan kadınlar, kendilerine ait sorumluluklardan kurtarılmayı, başkaları tarafından yönlendirilmeyi beklerler. Oysa kurtarıcılarının yine kendileri olduğunun ya farkında değiller ya da o gücü kendilerinde bulamıyorlardır.

İyi Oluş Günlüğü

Öz yeterliliğinizi nasıl geliştirirsiniz?

Bu durumda olduğunuzu farkettiğinizde ve konfor alanınızdan çıkarak hayata karışmak istediğinizde ne yapmalısınız? Düşündünüz mü? Haydi birlikte düşünelim.

Eğer kendi kararlarınızı alma ve kendi yaşamınızı kontrol etmekte büyük bir endişe duyuyorsanız, yüksek ihtimalle siz de bu sendromu yaşıyor olabilirsiniz. Bu durumda bir terapist veya yetkili bir danışmandan destek almanız, içinde bulunduğunuz durumu daha iyi anlamanıza yardımcı olacaktır. Alacağınız destek, korkunuzu tanımanız, onunla nasıl mücadele edeceğiniz konusunda sizi yönlendirecek ve yaşam kalitenizi artırmada olumlu etkiler yaratacaktır.

Bağımlılık döngüsünü anlayın.

Dowling, bu sendromun temelini bağımlılık döngüsü olarak tanımlar. Bu döngüde, kadınlar kurtarıcı bir prense bağımlı hale gelirler ve mutluluğu ondan beklerler. Bu durum, özgüven eksikliği ve benlik saygısı problemlerine yol açar.

Hikaye anlatımını değiştirin.

Dowling, bu sendromla mücadelede hikaye anlatımımızı değiştirmemiz gerektiğini savunur. Kül Kedisi masalının bize dayattığı “mutluluk ancak bir prens ile bulunur” algısını reddetmeli ve kendi hikayemizi yazmaya başlamalıyız.

Bağımsızlığı deneyimleyin.

Dowling, bağımsızlığı deneyimlemenin bu sendromla mücadelede çok önemli olduğunu vurgular. Kendi ayaklarımızın üzerinde durmayı öğrenmeli, kendi kararlarımızı vermeli ve kendi mutluluğumuzdan sorumlu olduğumuzu kabul etmeliyiz.

Güçlü kadın rol modelleri bulun.

Dowling, güçlü ve bağımsız kadın rol modelleri bulmanın bu sendromla mücadelede yardımcı olabileceğini savunuyor. Bu rol modeller bize ilham verebilir ve kendi potansiyelimizi keşfetmemize yardımcı olabilir.

Kül Kedisi Sendromu ile mücadele için bu önerilere göz atabilirsiniz.

  • Danışman Amy Preston’un da dediği gibi, “Öncelikle kendinize biraz şefkat gösterin”. Kendinizle sevgi ve şefkatle konuşun. Olumsuz düşüncelere takılıp kalmak yerine, kendinize inanmaya ve potansiyelinizi keşfetmeye odaklanın.
  • Kendinize meydan okumanın küçük yollarını bulun ve nasıl hissettiğinizi fark edin.
  • Küçük adımlarla konfor alanınızın dışına çıkın. Örneğin, eğer yeni bir yere gitmek için genellikle partnerinize güveniyorsanız veya yalnız çıkmaya çekiniyorsanız, bunu kendiniz yapmayı deneyin. İşe, yakın yerlere giderek başlayabilirsiniz.
  • Sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurun. Sizi destekleyen ve bağımsızlığınızı teşvik eden insanlarla birlikte olun.
  • Size sıkıntı veren bir duyguyla karşılaştığınızda, kurtarıcı rolü atfettiğiniz kişinin sizi sakinleştirmesine güvenmeden bu duyguyu düzenlemenin yollarını bulabilecek misiniz, bir deneyin.

Unutmayın, kendi kendine yetiyor olmak kişisel dönüşümdeki ilk ve en önemli adımdır. Kül Kedisi Sendromu’ndan kurtulmak zaman ve çaba gerektirir. Bu süreçte pes etmeyin ve kendinize karşı şefkatli olun. Her adımda attığınız ilerlemeyi kutlayın ve özgür ve mutlu bir hayatın mümkün olduğuna inanın.

Kaynaklar
bağımsızlık, benlik saygısı, Cinderella Syndrome, Colette Dowling, Kişisel Gelişim, Kül Kedisi Sendromu, kurtarıcı prens, mutluluk, özgüven