Gerçek öz sevgi, kendini tam anlamıyla kabul etmek, kendine şefkatle yaklaşmak ve saygı duymak anlamına gelir. Öz sevgi sadece kendine nasıl davrandığınla ilgili değil, aynı zamanda kendine dair düşüncelerin ve duygularınla da ilgilidir. Sahip olmaya çabalamak için güzel bir kavram, peki ama her şey kontrol altındayken, en iyi günlerimizde bile neden çoğumuz hala bir şeyler eksikmiş gibi hissediyoruz?
Belki de bu öz sevgi olayını tamamen yanlış anlıyoruzdur. Günümüzün beden olumlama kültüründe, hepimiz öz sevginin önemli olduğunu öğrendik. Bir tema olarak öz sevgi, artık bir trende dönüştü ve hepimizin benimsediği bir standart haline geldi. Yani kendinle ilgili hiçbir şeyi sevmediğini itiraf etmek, artık bir tabu olarak görülebilir. Güçlü insanların hiçbir zaman utanç ya da üzüntü hissetmediğini düşünecek şekilde yetiştirildik; çünkü bu benimsemeye çalıştığımız “kendini kabul etme” kültürüne aykırı bir şey olurdu. Yine de şu bir gerçek ki birçok kişi vücutlarının belli özelliklerinden mutsuz veya kendileriyle ilgili değiştirmek istedikleri bazı yanları var.
Sizce öz sevgi bir noktada kendini sabotaj etmeye dönüşüyor olabilir mi?
Öz bakım, öz sevgi değildir.
Shannon Kaiser, danışanlarına kendi öz sevgi pratiklerinin neye benzediğini sorduğunda, çoğunun gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kendisine baktığını söylüyor. Öz sevgi pratiği mi? Evet, her gün uyguladığımız öz sevgi pratiği ve bu zihinsel ve fiziksel iyiliğimizin temeli olan günlük kişisel bakım rutinimizle aynı şey değil.
Çoğu zaman öz sevginin köpük banyolarıyla ya da yoga pozlarıyla eş anlamlı olduğunu düşünme eğilimindeyiz; ama etkili bir öz bakım, daha çok kolektifle ilgilidir, yaptığımız ya da satın aldığımız şeylerle değil. Bununla beraber, araştırmalar da başkalarına yardım etmenin (sevdiklerine küçük sürprizler yapma, komşuna ısmarladığın güzel bir yemek, arkadaşına aldığın bir çiçek, kahve sırasında arkanda bekleyen kişiye kahvesini ısmarlamak vb.) stresi azalttığını ve kişiyi uzun vadede mutluluk hissine teşvik ettiğini gösteriyor.
Öz sevgi nasıl göründüğün değil, nasıl hissettiğinle ilgilidir.
Hepimiz, hayatımızın dışarıdan nasıl göründüğüne fazla odaklanmış durumdayız. Hepimiz zihnimizde canlandırdığımız o ulaşılamaz ölçütleri hedefliyoruz ya da tartıdaki o ideal sayıyı veya o kusursuz ilişkiyi… Bunların hepsini de sosyal açıdan tatmin olmak için yapıyoruz.
Yüzümüzdeki lekeleri gizlemek için Instagram’daki filtreleri kullanmak… Bu öz sevgi değil. Öz sevginin senin ya da eşinin nasıl göründüğüyle hiçbir ilgisi yok. Tek önemli olan şey kendi içinde nasıl hissettiğin. Kendinle nasıl konuşuyorsun? Aynaya baktığından kendine nazik oluyor musun?
Zihin sağlığın da en az fiziksel, ruhsal ve duygusal sağlığın kadar önemli. Bu unsurların hepsi bir araya geldiğinde ise gerçek öz sevgiyi yaratıyor. İyi haber şu ki bazı belirtiler, süregelen bir mutluluk için insanların içsel dünyalarının ne kadar önemli olduğunu farketmeye başladığını ileri sürüyor. Örneğin Barnes & Noble şirketi, 2019 yılında insanların ilk defa diyet ve fitness kitapları yerine zihin sağlığını geliştirmeye yönelik kitaplara daha çok yatırım yaptığını açıkladı.
Öz sevgi, kendinle ilgili her şeyi sevmek anlamına gelmez.
Öz sevgi kavramında hayata karşı ‘ya hep ya hiç’ tarzı bir yaklaşım benimsenmez. Bundan ziyade şu anda bulunduğun yeri ve ne kadar yol katettiğini takdir etmek önemlidir. Tıpkı bir çocuğu sevmen ve onun büyüdüğünü ve değiştiğini kabul etmen gibi.
Öz sevgi çoğunluğa uyum sağlamak değil kendini göstermektir.
Öz sevginin diğer bir önemli unsuru da inandığın şeyi savunmak ve bunun için sesini duyurmaktan çekinmemektir. Sırf herkes yapıyor diye çoğunluğun arasına katılıp toplumsal hareketleri desteklemekten bahsetmiyoruz. Bundan daha ziyade gerçek öz sevgi, bir birey olarak derinlerde kim olduğunu bilmek ve inandığın meselelere karşı sadakat göstermektir. Bu tamamen sana daha farklı olman gerektiğini söyleyen bir dünyada kendin olabilme cesaretini göstermekle ilgili.
Öz sevgi kendini saklamak değil, tam tersine bütün yanlarınla kendini dünyaya göstermektir. Bu aynı zamanda kendine hayatta görülme, tanınma ve kendini ifade etme iznini de vermektir.
Öz sevgi, bitiş noktası olan bir yolculuk değildir.
Öz sevgi hayat boyu süren bir deneyimdir ve kendini bulma yolculuğudur. Sürekli büyüyor, değişiyor ve kendimiz hakkında daha fazla şey öğreniyoruz. İşte bu, öz sevginin gizli cevheridir.
Kim olduğunu keşfederken bundan büyülen. Hayattan ne istiyorsun? İhtiyacın olan, seni özgün kılan şeyler ne? İlgi alanlarını belirle ve farklı yönlerinle bağlantı kur. Her şey değişiyor. Bugün, birkaç yıl önce olduğun kişi değilsin. Dolayısıyla ihtiyaçların da değişiyor. Her gün daha yeni yönlerinle birlikte gelişmeye devam et.
Öz sevgi herkese uyan tek bir kalıp değildir.
Olduğun kişiyle ilgili seni neyin değerli, kendinden emin ve mutlu hissettirdiğini keşfetmek çok önemli. Benlik saygısı için ihtiyaç duyduğun şeyler büyük ihtimal başka birininkiyle aynı olmayacaktır. Yüksek seviye bir öz saygı, ruhunu onore etmekten gelir. Bu ise yüksek benliğini yansıtan bir bütünlük ve dürüstlük çerçevesinde konuşmak ve hareket etmek anlamına gelir.
Öz sevgi bencil değildir.
Öz sevginin önündeki en büyük bariyer belki de onun bencil ve narsist olduğu fikridir. Bu daha fazla yanlış olamazdı. Öz sevgi hayatla ahenk içinde olmaktır. Daha çok kolektife yöneliktir. Shannon Kaiser kitabının bir yerinde şöyle der: “Birden her şey anlam kazandı. Kendimden nefret etmekten vazgeçmek, gezegendeki titreşimi de artırmak demekti. Kendimden tiksinmeyi bırakmak dünyadaki acıyı ve olumsuzluğu azaltacaktı.”
Kendimizi sevmeyi seçtiğimizde bu, dünyada acı çeken bir eksik insan daha demek. Utanç içindeki bir eksik insan daha… Kendimizden başlamak üzere, daha nazik, merhametli ve sevgi dolu olarak hepimiz kendi payımıza düşeni yapabiliriz.