İnsan ancak sevdiği işi yaparsa hem mutlu hem de başarılı olur derler. Hepimizin 24 saati var ama ne kadarını kendimize iyi gelecek şeylere harcıyoruz? Çok meşgul olsak da, sevdiğimiz işi yapsak da, hepimizin bir “dur!” noktasına ihtiyacı vardır. Bir anlığına durduğumuzda hayatımızı dengeleriz, bizi yaşama bağlayan derin bir nefes alırız. Bugün Yin Yoga Eğitmeni Gamze Baytan ile tutkularımıza ve bize iyi gelen şeylere doğru bir yolculuğa çıkıyoruz!
Meditasyon ve yogaya başlangıç hikayenizden bahsedebilir misiniz? Hayatınızı kökten değiştirmeye nasıl karar verdiniz?
Oldukça ilginç bir yogaya başlama hikayem var. Eskiden beri hep organizasyon yapmak istiyordum ve üniversiteden mezun olduktan sonra bir süre organizasyon sektöründe çalıştım. O aktiflik, koşturma o dönem bana iyi geliyordu fakat 7/24 çalıştığım için kazandığım parayı harcayacak zamanım bile olmuyordu. Çalışma temposundan dolayı anne-babamı bile göremez olmuştum. Bu durum bir noktada bana saçma gelmeye başladı. Ne yapıyorum, neyin peşindeyim diye düşünürken buldum kendimi. Daha sonra bir anda ani bir şekilde işi bırakma kararı aldım. Kardeşim o dönemlerde kendisine iyi gelen bir şifacıya gidiyordu. Bana da sürekli gitmemi, denememi söylüyordu Ama benim o işlere hiç hevesim yoktu. Fakat bir süre sonra içimde merak kıpırtıları oluşmaya başladı ve bir seans denemek istediğimi söyledim kardeşime. O gün bugündür tam 7 senedir sevgili şifacım aynı zamanda hocam Ezgi Sorman’la düzenli olarak çalışmaktayız.
Seanslarım, kendimle çalışmalarım hayatımda bambaşka bir döneme girmemi sağlayan ilk hareket oldu. Tesadüflere inanmam, her şeyin doğru bir zamanlaması olduğunu düşünürüm. Hayatımda köklü bir değişim yapmama vesile olan bir mucize gerçekleşti. Bir gün Ezgi Sorman’dan bana meditasyon grubu için bir davet mail’ı gelmişti. Daha sonrasında ise öğrenmiştim ki kendisi bu davet mailini bana atıp atmamak konusunda çok arada kalmış ve başka bir Gamze’ye atarken “yanlışlıkla” bana atmıştı. Tabi o da bunu fark ettiğinde evrende her şey olması gerektiği gibi ilerliyor demekki gelmen gerekiyor, bekliyorum seni dedi. Ben ilk derse kadar ne olduğunu bilmez ama grup meditasyonu sanarken öğrendim ki Meditasyon Eğitmenler Eğitimi’nin ilk dersindeyim! Eğitimimi mutlulukla tamamlayıp halen aktif bir şekilde stres nedir, sağlıklı seçimler nasıl yapabiliriz, aynı şeyleri yaşamaktan nasıl kurtuluruz, meditasyon nedir, ne işe yarar, biz aslında kimiz gibi soruların yanıtlarını konuştuğumuz iki günlük meditasyon eğitimleri veriyorum.
Yoganın faydaları nelerdir? Sizin hayatınızda ne gibi değişimler yarattı ?
Meditasyon ve yoga, zihni ve bedeni dinginleştirip esnetiyor diyebilirim öncelikle. Günümüzde bir çoğumuzda var olan dikkat dağınıklığına müthiş bir ilaç! Ancak insanların şöyle bir sıkıntısı olduğunu gözlemliyorum: Bir hap olsun ve onu içtiklerinde tüm sıkıntılar kolayca çözülsün istiyorlar. Ama böyle bir şey sadece hayalden ibaret. Kendimize yararlı olmayı ve daha iyi anlamayı istiyorsak, başladığımız şeyleri düzenli yapmak zorundayız. Spor gibi düşünün. Başta nasıl zor gelir kalkıp gitmek! Sadece 2 kere gittiğinizde herhangi bir sonuç alamazsınız, fakat azmedip devam ettiğinizde sonuçlarını da görmeye başladığınızda hoşunuza gider. Yoga ve meditasyon için de aynı şeyi söyleyebilirim. Bazen başlarda insanın kendisi ile 5 dakika bile sessizce oturması zorlayabilir, evet. Fakat devam ettiğinizde, o disipline girdiğinizde, sporda nasıl zamanla kaslar gelişiyorsa burada da meditasyon kası var gibi hayal ederseniz; onun geliştiğini göreceksiniz.
Yoganın ise hayatıma kattığı en büyük değerler: bedenim olduğunu keşfetmek (bunun ne anlama geldiğini deneyimleyenler anlayacaktır aksi halde kelimelere dökmem biraz zor ne demek istediğimin), kendimi olduğum gibi kabul etmek ve bedenim esnerken aynı zamanda zihnimin de esnemesi olduğunu söyleyebilirim özet olarak.
Bu pratikleri günlük hayatımıza kolayca nasıl dahil edebiliriz?
Ben günün müsait olduğumuz bir saatinde, belki sadece 1 ya da 2 poza yoğunlaşmayı öneriyorum. Sabahları 1 ya da 2 poz bile yapsak, bu alışkanlığın devamında kendimizi fazla zorlamadan, oldukça pozitif etkilerini görebiliriz. Günde 10 dakika yoga ve meditasyon, güne sağlam ve zinde başlamak için çok güzel bir adım.
Ben yogayı (yin yoga) ve meditasyonu da, telefonumuzu şarj etmeye, arabamıza benzin almaya benzetiyorum. Bedenimizin de, zihnimizin de, sağlıkla yoluna ilerlemesi ve tökezlememesi için durmaya, dururken şarj olmaya ihtiyacı var. Durmazsanız eğer, bir süre sonra isteseniz de maalesef gidemiyor olacaksınız.
Hastalıklar bir anda çıkıyor sanıyor insanlar. Hayır bir anda çıkmıyor. Sen kendini şarj etmezsen, yavaşlamazsan, beden sana dur mesajını bildiği yollarla veriyor ve hastalıklar ortaya çıkıyor. Bu sebeple yoganın kendimize uygun olan türleriyle, pozlar aracılığıyla, yoğun günlerimize taze bir başlangıç yapıyoruz ve yine yin yoga için konuşuyorum ki fazla efor harcamadan, zinde bir vücut ve zihin kazanmış oluyoruz.
Kendinizi iyi hissetmek ve gün içinde yavaşlamak için yogadan başka neler yapıyorsunuz?
Kendi değerimi bilmek, özgüven konuları gerçekten önem verdiğim ve kendimle yoğun bir şekilde çalıştığım konular. Mesela sabah kalktıktan sonra ilk işim aynada gözlerimin içine bakıp “günaydın prenses” demek oluyor ve bu da bana kendimi çok iyi hissettiriyor. Bir bardak suyumu mutlaka içiyorum ve ardından meditasyonuma oturuyorum. Haftada 3 defa pilatese gidiyorum. Hareket etmek güne zinde ve yüksek enerjiyle başlamamı sağlıyor. Çok yürüyüş yapıyorum. Ama bazı zamanlar oluyor ki evimden hiç çıkmıyorum. Bol bol kitap okuyorum. Aslında genel anlamda ihtiyaçlarımı gözetiyorum ve kendime ihtiyacım olanı vermeye çalışıyorum. Ve tabi ki en büyük rahatlama araçlarımdan biri yazı yazmak!
Yazı hayatımdaki en büyük rahatlama araçlarından biri. Bazen sadece kendime, bazense kendimden yola çıkarak belki farkındalık yaşadığım anlarım başkalarına da ışık tutar diye düzenli yazılar yazıyorum. Merak edenler Uplifers.com’dan ulaşabilirler.
Anı yaşamaya nereden başlamalıyız? Anı yaşamakta zorlananlar için neler önerirsiniz?
Anda olmamak demek zihne kapılıp çok fazla geçmiş ve gelecek arasında yolculuk ediyoruz demek. Şöyle düşünmek işinize yarar mıydı? Geçmiş geçmişte kaldı, yapacak tek bir şey bile yok. Bitti gitti. Gelecek ise daha gelmedi. Kurdukların sadece senaryo. Düşündüğünün hiçbiri belki de hiç gerçekleşmeyecek. Bilemeyeceksin. O zaman bu ikisinde de zaman geçirmenin anlamı ne?
Şu an bedenim tam bu anda ise, zihin ve ruhu da ona hizalanmak, aslında anda var olmak demek. Beş duyunun hepsini aktif şekilde kullanarak var olmak. Bizi ana bağlayan en hızlı araç ise nefes. Nefeslerinizi bilinçli almaya başladığınız an fark edeceksiniz ki hayat sadece o nefes alıp verdiğiniz anın içinde! Burada önce anı yaşayamama duygusunun tespit edilmesi gerekiyor. Her anı %100 farkında olarak yaşayıp davranamasak bile sıklıkla kendi içimize dönüp bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Neye ihtiyacımız olduğunu fark edebilmeliyiz. Böyle yaptığımızda, içimizde artan farkındalıkla, dışarıda yaşadığımız yaşamın bilinçli anlarını arttırmış olacağız. Özetle anı yaşamakta zorlananlara hızdan biraz uzaklaşmalarını, yavaşlamalarını ve bunu da en basit ve hızlı şekilde nefeslerine odaklanarak yapabileceklerini söyleyebilirim.
20’li yaşlardaki halinizi cesaretlendirmek için şu anki halinizle ona neler söylerdiniz?
20’li yaşlardaki halime öncelikle kendine güvenmek konusunda tavsiyeler verirdim. “Kendin ol!” derdim. Kendin olduğunda her anlamda çok güzelsin!
Kendi gücünün bulmak konusunda cesaretlendirmek isterdim onu. Bu benim için çok önemli. Çünkü daha gücümü keşfedip üzerinde çalışmaya başlayalı çok olmadı. O yaşlardaki masum halime kendi gücünü bul ve bunun üzerine yoğunlaş derdim kesinlikle. Hayatta bazı konularda kendime çok yüklendim. Ama her şeyin zamanla ve kendine yakınlaşmakla birlikte çözüldüğünü gördüm.
Kendimizi sevmek ve keşfetmek üzerine okuyucularımıza neler önerirsiniz?
İnsanlar kendilerini keşfetmek istiyorlarsa öncelikle yavaşlamak, durmak ve kendi içlerine bakmak zorundalar. Durup önce kendi kalplerine, hislerine bakmalılar. “Ben şu an nasılım ve ne hissediyorum? Neye ihtiyacım var?” Bu soruları sormak hızlı bir toparlanmayı da beraberinde getiriyor.
Normalde insanlar arkadaşlarına nasıl hissettiklerini, iyi mi kötü mü olduklarını sorarlar, çünkü onları önemserler. Fakat nedense aynı soruları kendimize de sormak hiç aklımıza gelmez. Bence ilk hata burada başlıyor.
Arkadaşımıza olan anlayışın, özenin aynısını kendimize de göstermemiz gerekiyor. Kendimizi sevmek de böyle bir şey. Birine gösterdiğin, şefkatin, anlayışın, alttan almaların hepsini kendine de verebilmek, hatta ilk önce kendine verebilmek. Ayrıca herkesin kendi zamanlamasının olduğunu unutmamalarını ve kıyas yapmaktan kaçınmalarını özellikle belirtmek istiyorum. O kıyası yapan ego. Dikkat edin. O sizi değil, siz onu yönetiyor olun. Ayrıca, kendimizle ilgili hiçbir şeyin yaşı yok, zamanı yok. İstek, tutku ve cesaret olduğu noktada her şey kendi doğru zamanlamasında gerçekleşiyor merak etmeyin. Bir de bu sorunun yanıtı bence en kısaca Nil Karaibrahimgil’in Gençliğime Sevgilerimle şarkısında! Bol bol dinlemenizi ve uygulamanızı tavsiye ederim.