Doğduğumuz günden bugüne kadar pek çok kişiyle iletişim kurduk ve kurmaya da devam ediyoruz. İnsanlığın doğası bu. Annemizle, babamızla, kardeşlerimizle, komşularımızla, iş arkadaşlarımızla, okul arkadaşlarımızla, sevgilimizle, eşimizle, çocuklarımızla… Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz. Peki şimdi size en çok kimi sevdiğinizi sorsam, cevabınız ne olurdu? Sevgiliniz mi? Çocuğunuz mu? Ailenizden biri mi? Arkadaşınız mı? Eğer bu cevaplardan birini verdiyseniz cevabınız yanlış olabilir. Merak etmeyin bu yanıtı veren sadece siz değilsiniz, büyük bir çoğunluğumuz böyleyiz. Evet doğru duydunuz, cevabınız yanlış olabilir; ancak karşı çıkmadan önce okumaya devam edin lütfen. Çünkü ilişkilerde öz saygı ve kendimizi önceliklendirmenin önemi hakkında konuşmamız gerekenler var.
En çok kimi sevdiğinizi düşünürken, seçenekler arasına hiç kendiniz geldiniz mi? Bu soruya ‘kendim’ yanıtını veren kişilerin sayısı bir elin parmağını geçmeyecek derece de az. Zaten birisi bu cevabı verdiğinde de ona hep bir önyargıyla bakıyoruz değil mi? “Ne kadar da bencil bir insan.” diyoruz, belki yargılıyoruz.
İlişkilerde ben merkezci olmak neden önemli?
Ben merkezci olmak ile kendinden başka kimseyi düşünmemek arasında bariz bir fark olduğunu düşünüyorum. Ama biz iki durum içinde aynı kelimeyi kullanıyoruz. Oysa ki ben merkezci olmak, önceliğe kendimizi koymak, kendimizi sevmek her türlü problemimizin çözümü. Çok basit bir örnek üzerinden ilerlemek istiyorum, uçaklarda herhangi tehlike arz eden bir durum yaşanması halinde oksijen maskesini önce kendinize, sonra çocuğunuza takmanız gerekiyor. Neden? Canınızdan çok sevdiğiniz bir insan var orada; çocuğunuz, neden maskeyi önce kendinize takmanız gerekiyor? Çünkü kendinize yardım etmeden ona yardımcı olamazsınız. Siz iyi olacaksınız ki, başkalarına iyi gelebilin. İlişkilerde de bu böyle.
Siz iyi olmadıkça, siz kendinizi sevmedikçe, siz kendinizi değil karşı tarafı ön plana koydukça karşı tarafla olan iletişiminiz bozuluyor. Benlik algınızı ve öz saygınızı kaybeder hale geliyorsunuz, çünkü kendinizi, kendi isteklerinizi göz ardı ediyorsunuz. Siz kendinize saygı duymuyorsanız başkasının size saygı duymasını bekleyemezsiniz, siz kendinizi sevmedikçe başkasının sizi sevmesini imkansız hale getirirsiniz. Rupi Kaur’un Süt ve Bal kitabında dediği gibi: “Kendini nasıl seviyorsan, öyle öğretirsin başkalarına. Seni sevmeyi…”
İlişkilerinizdeki çoğu problemlemin çözümü, kendinizi sevmenizden ve saygı duymanızdan geçiyor.
Bu konu hakkında konuştuğum zaman “Hayır benim ilişkim çok güzel gidiyor, çünkü ben her şeyimi verdim onun için…” gibi tepkilerle karşı karşıya kalabiliyorum bazen. Ancak maalesef çoğunlukla her şey yolunda gitmiyor, birtakım şeyler göz ardı ediliyor, yok sayılıyor. İlişki bu şekilde devam ediyor ve karşınızdaki kişinin her şeyini onaylayan, sürekli uyum sağlamaya çalışan bir insana dönüştüğünüzde, karşınızdaki kişi size olan saygısını yitiriyor. Eninde sonunda bu denklemde ortada mutsuz insanlar kalıyor. Bu arada buradaki ilişkiden kastım sadece kadın-erkek ilişkisini değil, anne-çocuk, baba-çocuk, arkadaş ilişkilerini de kapsıyor.
Kendimizi her ne kadar görmezden gelsek de öncelikli olarak ilişkimiz kendimizle… Nelerden hoşlanıyorsunuz, nelerden hoşlanmıyorsunuz, siz olsaydınız kendinize saygı duyar mıydınız, duymuyorsanız bunu değiştirmek için neler yapabilirsiniz? Bunları bir düşünün. Çünkü ilişkilerinizdeki çoğu problemlemin çözümü, kendinizi sevmenizden ve saygı duymanızdan geçiyor.