Birçoğumuz, biten ilişkilerimizin ardından arama motoruna ayrılık acısına iyi gelen filmler yazıyoruz. Çıkan listenin aslında ruh halimizi düzeltmekten ziyade darmadağın ettiğini ancak kendi ilişkim bittikten sonra fark ettim. Karşımıza çıkan filmlerin %80’i mutlu sonla bitiyor? Filmin başında ayrılan çiftimiz aşklarına engel olamayıp barışıyorlar. Ancak üzülerek söylüyorum ki gerçek böyle değil. Ben eski sevgilimle barışmak istemiyorum ki! Ben acımla baş etmek, onsuz devam etmeyi öğrenmek istiyorum. Mutlu sonum neden onunla birlikte olup olmama bağlı olsun ki? Kadın, tek başına da mutluluğu ve başarıyı hak eder. Tek başına da yolunu bulur, ayağa kalkar. Bu sebeple ayrılıkla baş etmeye yardımcı film listemizi oluşturduk. İşte ayrılık acısına iyi gelen, mutsuz(!) ama mutlu sonlu filmler!
Someone Great (Harika Biri)
“Dün gece ayrıldık ama son derece iyiyim.”
Jenny, New York’ta müzik muhabirliği yapan genç bir kadındır. San Fransisco’dan hayalindeki iş teklifini alır ancak mutluluğuna gölge düşer. 9 yıllık sevgilisi Nate, uzak mesafeden ilişki yürütmek istemez ve ayrılırlar. Film, ayrılığın ardından geçen 24 saati kapsıyor. Jenny’nin arkadaşları bu süreçte veda gecesi eğlencesi planlarlar. Gecenin sonuna kadar Jenny’i ilişkisini baştan sona sorgularken görüyoruz: “Güzel başlayan ilişkileri nasıl bu noktaya gelmişti? Sevgilisinin uzak mesafe ilişkisine cesareti mi yoktu yoksa gerçekten ilişkilerinin süresi mi bitmişti? Hata kimdeydi? Hayallerinden vazgeçse Nate ona geri döner miydi?” gibi sorulara cevap arıyor. Bu süreçte o ve arkadaşları 20’li yaşların verdiği acemiliği bir kenara bırakıp yetişkinliğe adım atıyorlar.
How to Get Over a Breakup
“Her kadın, hayatının bir noktasında peri masallarının kuyruklu bir yalan olduğunu anlar.”
Peru’da yaşayan bir reklam yazarı olan Maria, 6 yıl uzak mesafe ilişkisi yaşadığı sevgilisi tarafından Skype üzerinden terk edilir. Bütün ayrılık evrelerini tek gecede yaşayan ve ağır depresyona giren Maria acısını bekar yaşamak üzerine yazılar yazdığı blog sitesinde dindirmeye çalışır.
Film, Maria’nın ayrılık gecesinden sonraki 8 ayı kapsıyor. Bu süreçte Maria büyüyor, acısını kendisine ilham ve başarı aracı olarak kullanıyor. Ayrıca film, gerçek bir blog yazarının hikayesinden esinlenilmiş. Ayrılık acısının üzerine blog yazmaya başlaması, o blogun çok başarılı olması klişesi ve kızın mutsuz olduğu işini terfi almasına rağmen reddetmesi her ne kadar gerçek üstü gibi gelse de sonuç olarak Maria hayatta gerçekten önemli olan şeylerin farkına vardığı uzun ve inişli çıkışlı bir ruhsal yolculuğa çıkıyor.
The Other Woman (Öteki Kadın)
Carly, erkeklerle olan ilişkilerinde oldukça dikkatli, işinde başarılı ve güzel bir kadındır. Bir gün, üç haftadır görüştüğü erkek arkadaşının evine sürpriz bir şekilde gider ve orada sevgilisi Mark’ın karısı Kate ile karşılaşır. Aldatıldığını öğrenen iki kadının arasında ilginç bir arkadaşlık doğar ve güçlerini birleştirmeye karar verirler. Bu sırada ortada üçüncü bir kadının olduğunu daha öğrenmeleriyle intikam üçlüsünü tamamlarlar ve Mark’ın hayatını cehenneme çevirmeye yemin ederler.
He’s Just Not That Into You (Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar)
“İnan bana, bir erkek seni sallamıyormuş gibi davranıyorsa gerçekten de hiç sallamıyordur.”
Film, Baltimore’lu bir grup insanı konu alıyor. Söz konusu insanlar ya filmin başından beri tanışıyorlar ya da tesadüfler sayesinde yolları kesişiyor. Film boyunca karakterler karşı cinsin işaretlerini okumaya çalışırken bir yandan da kendilerine en uygun ruh eşini bulmak için can atıyorlar.
Film ilişkilerdeki 3 büyük sorunla 3 bölüme ayrılmış: “Eğer seni aramıyorsa…”, “Eğer seninle çıkmıyorsa…”, “Eğer seninle evlenmek istemiyorsa…”
Karakterlerin arasındaki bağlantılar oldukça güzel kurgulanmış. İzlerken aynı anda aldatılmayı, hayal kırıklığını, mutluluğu, aşkı, üzüntüyü bir arada yaşıyorsunuz. Film özet olarak ne mi diyor? “Erkekler ne söylüyorsa ona inanın, hareketlerinden bir anlam çıkarmaya çalışmayın. Kadınlar komplike düşünür, erkekler ise basittir.”
Casablanca (Kazablanka)
“Dünya üzerinde onlarca bar varken o benimkine geldi.”
İkinci Dünya Savaşı sırasında Fas’ın Kazablanka şehri, Hitler’den kaçan Avrupalılarla dolmuştur. Bu şehirde Rick Blaine, şehrin en ünlü barını işletmektedir ve el altından Amerika’ya bilet satmaktadır. Bir gün eski aşkı Ilsa, direniş lideri kocası Victor Laszlo ile birlikte barına gelir. Rick, Ilsa ve Victor’un şehirden kaçmalarını sağlayabilecek tek kişidir. Ancak aşıkların bir hesaplaşması vardır.
Sinema tarihinin en ünlü filmlerinden olan Casablanca yıllar geçmesine rağmen en ünlü romantik filmlerin başında gelir. Aşkta kalp mi mantık mı öne geçmeli sorusuna en doğru cevabı verir.