Diğer insanların sizlere karşı olan duygularının, davranışlarının ve tutumlarının aslında sizinle ilgili değil, büyük ölçüde kendileriyle olan kavgalarıyla, içlerinde çözemedikleri problemlerle ve yaşadıkları geçmiş travmalarla ilgili olduğunu biliyor muydunuz? Eminim ki bunu bilmek, pek çok kişiye karşı olan bakış açınızı değiştirecek ve daha çok empati ile yaklaşmanıza sebep olacaktır. O yüzden, haydi bu konuyu biraz daha detaylı inceleyelim.
Davranışlarımız, iç dünyamızın yansımasıdır.
İnsan insanın aynasıdır, birine baktığımızda aslında kendi yansımamızı görürüz. Karşımızdaki kişiye karşı olan davranışlarımız, kendi iç dünyamızın bir yansımasıdır. Aslında her birimiz iç dünyamızı dışarıya yansıttığımız için ona göre davranır, onu yansıtırız ve karşı taraftan da ona göre tepkiler alırız.
Değersiz hisseden bireyler başkalarına nasıl davranır?
Kendini değersiz hisseden bir bireyi ele alalım; bu kişi sizin verdiğiniz değeri algılayamaz, sizi değersiz görür ve sizi aşağı çekmeye çalışır. Çünkü kendini o kadar değersiz görüyordur ki, aslında içinden şunu düşünür; “Ben değersizim, karşımdaki kişi bana değer veriyor gibi gözüküyor, ya bir çıkarı var ya da o ben daha değersiz.” Bu kişilerin öz sevgi, öz saygı ve özgüven problemleri olabilir. Ne kadar yakın olursanız olun, kendi içinde kendi ile ilgili çözemediği problemleri olduğundan dolayı sizi de aşağı çekmeye çalışabilir, küçümseyebilir, eleştirebilir. Kendi mutlu olmadığı için sizi de mutsuz görmek isteyebilir, kendi bir takım hedeflere ulaşamadığı için sizin de ulaşmanıza engel olabilir. Ve size hiçbir zaman tam anlamıyla güvenemezler.
Öfkeyle büyümüş bireyler başkalarına nasıl davranır?
Öfkeyle büyütülmüş, canı yanmış, çocukluğu zor geçmiş, ailesinde sorunlar olan bir bireye gelelim. Bu kişi de muhtemelen çevresine öfkeyle ve sevgisiz bir şekilde davranacaktır. Başka türlüsünü bilmez çünkü. Sevginin tanımını yapar mısın deseniz yapamazlar, eksik hissederler, savunma mekanizmaları sürekli aktiftir, sorunlardan kaçma eğiliminde olabilirler ya da tam tersi aşırı tepkiler verebilirler. Bu kişi sizden gelen sevgiyi tehdit olarak algılayabilir, çünkü kendi şemalarının içerisinde bir yere koyamaz sevgiyi.
Hayatta hep bir şeyleri kendi başına yapmak zorunda kalmış, tek başına mücadele vermiş bir kimse, yardım istemeyi bilmez, sizden gelen yardımı da kabul etmez. Hayatla sürekli bir kavgası vardır, öfkelidir. Öfkesi onu zamanında yalnız bırakanlara karşıdır aslında. İçlerinde çok hassastırlar, ama kendilerini kırılmaktan korumak için savunma mekanizmalarını hep açık tutarlar. Hayatlarına birisi girmezse eğer, zaten onları terk edemeyeceklerini, yalnız bırakamayacaklarını düşünürler.
Kişilerin size karşı olan yaklaşımları sizinle ilgili olmayabilir.
Dikkatlice incelerseniz size karşı yapıldığını sandığınız çoğu davranışın kaynağında, karşınızdaki kişinin kendi iç çatışmalarını görebilirsiniz. Tabii ki şunu da belirtmeliyiz ki; yukarıda verdiğim örnek durumları yaşamış herkes, bu psikolojik durumlarda olacak diye kesin bir yargıda bulunamayız. Çünkü herkesin olayları algılayış ve işleyiş biçimi çok farklıdır. Ancak burada bahsetmeye çalıştığım konu, ortada bir problem olduğu zaman önce kendinizi suçlamayı bırakmanız gerektiği.
Problemler bazen yüzeyde göründüğü kadar basit değil, daha derindedir. Ve bir problemin oluşumu ve büyümesi, karşılıklı olarak o problemi alıp, nasıl algıladığınız, nereye koyduğunuz, ne ile bağdaştırdığınız ve nasıl yorumladığınız ile ilgilidir. Ancak bu kişileri anlamanıza rağmen elinizden bir şey yapmak gelmeyebilir. Terapi ile bu konuların üzerinde çalışılması gerekir, o zaman çok sağlıklı sonuçlara varılabilir.