Bolluk deyince aklımıza ilk para gelse de evrenin bolluk yansımaları her alanda doyum ve şükranı getirir. Tüm kainatın çalışma sisteminin enerjiden ibaret olduğunu düşündüğümüzde bolluğun da bir enerji boyutu olduğunu görebiliriz.
Bolluk bilincini sadece parayla ilişkilendirmek bolluk enerjisini kısıtlayan ve yüzeyselleştiren bir bakış açısı yaratabilir. Sadece paraya indirgenen bolluk algısı, hayatın diğer yönlerinde sevgi akışının ve tatmin olma hallerinin yoksunluğunda gelişebilecek eklenti bir kas olabilir. Sevgi ve temas eksikliği içerisinde bir tür güvenlik ihtiyacı gelişir. Çok paramız olursa yapabileceğimiz şeylerin sağlayacağı konforu sağlamak her şeyi çözecek gibi gelir. Oysa ki insan çok temelde sevilmek ister: Temas ve kucaklaşma samimiyeti arar. Bolluğu arayan birey hayatında neden yaralı ve ne konuda yoksun hissettiğine odaklanırsa, bolluk enerjiyi takip edecektir.
İnsan bedeni deneyim olarak duyguları barındırır ve bu duygular aracılığıyla çevremizde ve iç dünyamızda çok zengin deneyimlere açılırız. Her şey gibi duygular da frekanslardan ve titreşimlerden oluşur. Titreşim olarak en düşük duygulardan biri suçluluk duygusu, ondan daha alt sırada yer alan duygu utançtır.
Utancın evrensel karşılığı yok olmak iken, suçluluk duygusunun enerji karşılığı kıtlık ve cezalandırılma hissidir.
Suçluluk duygusu illa ki kendine yönlenmek zorunda değil. Eğer dışarıyı suçlama eğilimi içerisindeysen, suçluluğu yine de bedeninde taşımış oluyorsun. Evrende ben/sen diye bir ayrım yokken dışarıya yönlendirdiğin her suçlama seni de enerji seviyesinde etkiler. Peki suçluluk duygusuyla bolluğun birbirini bu denli itmesinin temel sebebi nedir? Uzaktan bakıldığında evrende ikisi birbirine en zıt haller: Sevgi ve korku gibi…
Bir duygu varsa zıt duygu aynı anda var olamaz, bu rezonans kanununun temelidir.
Suçluluk, evrensel cezalandırılma arzusudur ve kıtlıkla bağlantıdadır. Çekim yasasında bu duyguda fazla kalmak enerji bedeninde kısıtlılık ve sıkışıklık yaratabilir. Kendini bir mıknatıs gibi düşün, bu kadar suçluluk duygusuyla ne çekebilirsin sence? Kendini cezalandırılıyormuş gibi hissetmene sebep olan deneyimler…
“Ben kendimi çok eleştiririm, eleştiriye açığım!”
Bir dönem Türkiye’de de çok moda olan bir tavır vardı hepimiz hatırlarız: “Aa ben kendimi çok eleştiririm, eleştiriye açığım.” Çekim yasasında eleştiri enerjisi maalesef takdir görmüyor. Bu enerjiden acil bir şekilde uzaklaşmak hayatımıza daha rahat bir enerjiyi davet etmek için oldukça gerekli. Yaşamında bollukla ilgili bir blokaj hissediyorsan öncelikle zihin bedeninde yıllardır tuttuğun düşük titreşimli duygulardan özgürleşmen gerekir. Kuantum düzeyde içinde arınma ve sadelik yaratmadığında enerji alanına isteklerini çekebileceğin bir boşluk mevcut değildir. Özellikle suçlayıcılık, reddedilme ve suçluluk duyguları taşımak çok enerji tüketir. Kendine ve çevrene karşı bağışlayıcı olmak, bolluğu davet etmeye başlar bile.
İlgini çekebilir: Kendinizi Sürekli Eleştiriyor musunuz? Öz Şefkat İçin Kendinize Sormanız Gereken 3 Soru
Sosyal iletişime açık mısın?
İnsanın tohumu sevgiden gelirken kendini yalnızlaştırman, ayırman ve izole etmen seni bolluk bilincinden ayırabilecek önemli unsurlardan olabilir. “Kimseyle bağım olmasın, kendimi güvenceye alayım. Kimseye zaten ihtiyacım yok.” mentalitesinde kalmak yine kıtlığı davet edebilir ve hayat ister istemez en çok kaçtığın konularla barışmanı sağlayacak kurgular yaratır.
Korkularınla yüzleşmemek için bolluğa tutunuyorsan yine bereketi kendinden uzaklaştırmış olacaksın. Dolayısıyla tutunduğun tüm duyguları bir bir bırakmanı gerektirecek deneyimler yaşarsın hayatın akışında. Sistem bağışlamamızı özellikle de kendimizi özgürleştirmemizi ister. Yüklerimizle hafif hissedemeyiz. Hafif hissettiren bolluk deneyimine yaklaşmamız nerdeyse imkansız hale gelir. Unutmayalım ki bizi suçlayan ya da cezalandıran bir sistem yok. Sistemin yargıcı da faili de kurbanı da biziz.
İlgini çekebilir: İzolasyon Sürecinden Sonra Sosyal Anksiyeteyle Baş Etmek İçin 5 İpucu
Gücümüzü tekrar elimize almanın en temel yolu her ne olursa olsun yargısız ve özgür alandan kendimize bakabilme becerimizin artmasıdır. Frekans aralığını hep şükranda tut ve sahip olduklarını hatırlamaya odaklan. Bu seni yaratım ve bolluk titreşimiyle eşitleyecek. Tüm sahip olduklarını ve sana hissettirilen tüm güzel duyguları daha fazla sahiplenmen daha fazla bolluğa bilinç olarak açılmanı sağlayacaktır.