Freudyen Dil Sürçmesi: Tesadüf mü, Bastırılmış Duygular mı?

dil sürçmesi

Dil sürçmesi diye bir şey yoktur. Bilinç altında saklanan bir gerçeğin, bilinçsiz bir anda ağızdan çıkarılması vardır.” demişti Sigmund Freud. Bu söz, yalnızca psikoloji literatüründe değil, günlük hayatın içinde de yankısını bulan bir hakikati ortaya koyar. Peki gerçekten, ağzımızdan “yanlışlıkla” çıkan bir kelime yalnızca bir tesadüf müdür? Yoksa bastırdığımız duyguların, sakladığımız arzuların bir tür kaçış noktası mı? Freud’a göre, bazen en çıplak gerçek, ağzımızdan istemsizce çıkan bir kelimede gizlidir. Sevgiliye yanlışlıkla eski sevgilinin adıyla seslenmek, bir politikacının mikrofon başında tüm planını ağzından kaçırması… Hepsi zihnin görünmeyen odalarında dönen filmlerin küçük bir sahnesi olabilir mi?

Bilinçdışının oyunları: Freudyen dil sürçmesi nedir?

Freudyen dil sürçmesi (parafraks); Sigmund Freud’un psikanalitik teorisinin önemli kavramlarından biri olup, bireyin bilinçdışında bulunan düşüncelerin, arzuların veya duyguların istemsiz olarak dışa vurulması olarak tanımlanır. Freud, dil sürçmelerinin sadece rastgele hata veya dikkat eksikliği nedeniyle değil, bilinçdışına itilmiş düşünce ve duyguların dışa vurumu olarak ortaya çıktığını ileri sürmüştür. Freud, insan zihnini bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışı olmak üzere üç bölümde incelemiştir.

  • Bilinç, bireyin farkında olduğu düşünce, duygu ve algıları içeren zihinsel süreçleri kapsar. Günlük yaşantımızda farkında olarak düşündüğümüz, hissettiğimiz ve bilinçli bir şekilde tepki verdiğimiz her şey bilinç düzeyinde gerçekleşir.
  • Bilinç öncesi, bireyin o an farkında olmadığı ancak hatırlaması halinde bilince getirebileceği düşünceleri ve anıları içerir. Örneğin, geçmişte yaşanmış bir olay hakkında düşünmediğimiz halde, biri bize o olayla ilgili bir şey sorduğunda hatırlayarak yanıt verebiliriz. Bilinç öncesinde depolanan bilgiler, hafızaya erişim sağlandığında kolaylıkla bilince çıkarılabilir.
  • Bilinçdışı ise bireyin farkında olmadan bastırdığı, toplumsal normlar veya kişisel savunma mekanizmaları nedeniyle bilinçten uzaklaştırdığı ancak rüyalar, dil sürçmeleri ve dışavurumlarla kendini belli eden düşünceleri, arzuları ve dürtüleri barındırır. Freud’a göre, bilinçdışı özellikle çocukluk döneminde bastırılmış travmalar, kabul edilmesi zor duygular ve temel içgüdülerle doludur. Bilinçdışındaki bu içerikler doğrudan bilince ulaşamaz, ancak semboller, rüyalar ve istemsiz hatalar gibi yollarla kendini gösterebilir.

Dil sürçmeleri de bu bilinçdışı sürecin bir sonucu olarak değerlendirilir. Freud, dil sürçmelerinin sadece bir dikkat dağınıklığından kaynaklanmadığını, aksine bilinçdışının bir mesajı olarak ortaya çıktığını öne sürmüştür. Freudyen dil sürçmeleri farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Freudyen dil sürçmesine göre, romantik ilişkilerde bireyin, mevcut partnerine eski sevgilisinin adıyla hitap etmesi, bilinçdışında hala eski partneriyle ilgili düşünceler taşıyor olabileceği şeklinde yorumlanabilir. Yine bu teoriye göre siyaset veya iş dünyasında, örneğin bir politikacının “halk için çalışacağız” demek yerine “halktan çalacağız” demesi, bilinçdışında gerçekte ne düşünüyor olabileceğine dair ipucu verebilir. günlük iletişimde ise bir kişi, “Sana yardım etmek istiyorum” demek yerine “Sana zarar vermek istiyorum” diyorsa, bilinçdışında bastırılmış bir öfke ya da gerginlik olabilir.

Astro Soru

Modern bilim ne diyor?

Modern psikolojide, dil sürçmelerinin her zaman bilinçdışı bir anlam taşımadığını savunan görüşler de mevcuttur. Freud’un dil sürçmeleriyle ilgili görüşleri, zamanla çeşitli bilimsel eleştirilere maruz kalmıştır. Kimi araştırmacılar, dil sürçmelerinin bilişsel yük, dikkat eksikliği, yorgunluk veya nörolojik mekanizmalar nedeniyle meydana geldiğini öne sürmektedir. Bu görüş, dil sürçmelerinin beynin bilişsel işleyişindeki aksaklıklardan kaynaklandığını savunur. Dilbilimciler ve nörobilimciler, özellikle konuşma üretim sürecinde dilbilgisel ve anlamsal hataların sıkça görüldüğünü, bunun bilinçdışından çok beyin mekanizmalarının doğal bir sonucu olabileceğini belirtmektedir.

Noam Chomsky gibi dilbilimciler, Freud’un bilinçdışı kavramının bilimsel olarak doğrulanabilir olmadığını ve psikanalitik yaklaşımın subjektif yorumlara dayandığını iddia etmiştir. Kognitif psikoloji alanında çalışan bilim insanları, dil sürçmelerinin genellikle dikkat eksikliği, aşırı düşünme, stres veya beyin yorgunluğu nedeniyle oluştuğunu ve bunların bilinçdışı arzuların bir yansıması olmak zorunda olmadığını belirtmişlerdir.

Nörobilim araştırmaları da Freud’un teorisine eleştirel bir bakış açısı getirmiştir. Beyindeki dil üretimi süreçlerini inceleyen çalışmalar, dil sürçmelerinin beynin motor kontrol mekanizmalarıyla ilgili olabileceğini ve genellikle istem dışı sinirsel aktivitenin sonucu olarak ortaya çıktığını göstermiştir. Broca ve Wernicke bölgelerinin konuşma üretimindeki rolü, dil sürçmelerinin daha çok nörolojik işleyiş hatalarından kaynaklanabileceğini öne sürmektedir. Bununla birlikte, psikanalitik teori dil sürçmelerine derin anlamlar yüklerken, modern psikoloji ve sinirbilim daha çok bilişsel işleyişin aksaklıklarına odaklanmaktadır.

Freudyen dil sürçmesi, psikanalitik teori bağlamında bireyin bilinçdışı düşüncelerinin ve arzularının dışa vurulmasının bir yansıması olarak ele alınsa da, modern psikoloji ve dilbilim alanındaki araştırmalar bu kavramın geçerliliğini tartışmaya açmıştır. Dil sürçmelerinin her zaman bastırılmış arzuların yansıması mı, yoksa zihinsel bir yorgunluğun sonucu mu olduğu sorusu, hâlâ kesin bir yanıt bulmuş değildir. Ancak bu ikili perspektif, hem psikanalitik hem de bilimsel düşünceye alan açarak, insanın kendini çözümleme serüvenine katkı sunar.

Kaynaklar
dil sürçmesi, eski sevgilinin adıyla seslenmek