Sosyal Medya Beden Algımızı ve Yeme Alışkanlıklarımızı Nasıl Etkiliyor?

Bir sabah uyanıyorsunuz, eliniz istemsizce telefonunuza gidiyor. Instagram’ı açıyorsunuz. Karşınıza çıkan ilk gönderi: Kusursuz bir vücuda sahip biri, “sırrını” anlatıyor. Birkaç kaydırma sonra, biri yediği minik bir tatlıdan sonra duyduğu suçluluk hissini paylaşıyor. Başka bir köşede ise “mükemmel” bir vücut için önerilen bir diyet listesi var. Peki, sosyal medyada gördüğümüz bu içerikler beden algımızı ve yeme alışkanlıklarımızı nasıl etkiliyor?

Sosyal medya bizi nasıl etkisi altına alıyor?

Beden algısı, çocukluk ve ergenlikten itibaren şekillenmeye başlarken sosyal medya, bu süreci bambaşka bir yöne çekebiliyor. Özellikle gençler, bedenlerini sürekli başkalarıyla kıyaslama eğiliminde oluyorlar. Dijital dünyanın “filtrelenmiş” gerçekliği, insanların kendi bedenlerine duyduğu memnuniyeti azaltabiliyor. Özellikle son on yılda, sosyal medya beden algımızı derinden etkileyen bir mecra hâline geldi. Bize sürekli olarak “ideal” olarak sunulan vücut tipleri, güzellik standartları ve sağlıklı yaşam trendleriyle karşı karşıyayız. Bu içerikler bazen motive edici olabilir, ancak çoğu zaman farkında olmadan kendi bedenimizi yargılamamıza, olduğumuz hâliyle yetemediğimizi hissetmemize neden olabilir.

Bununla birlikte, sosyal medya, beslenme alışkanlıklarımızı yönlendirmede de büyük bir güç hâline geldi. Bir dönem “glutensiz beslenme” çılgınlığı vardı, sonra detoks suları, ardından aralıklı oruç… Bütün bu beslenme akımları, bilimsel dayanakları olup olmadığı sorgulanmadan, adeta bir moda gibi yayılıyor.

Bazı insanlar bu trendleri sağlıklı bir şekilde benimseyip fayda görürken, bazıları için bu süreç yeme bozukluklarına giden bir kapıyı aralıyor. Çünkü beslenmenin bir kimlik hâline gelmesi ve “iyi” ya da “kötü” yiyecekler ayrımına gidilmesi, kişileri aşırı kısıtlamalara ya da suçluluk duygusuna sürükleyebiliyor. “Temiz beslenme” gibi görünen masum bir akım, bir süre sonra ortoreksiya adı verilen, sağlıklı beslenme takıntısı hâline dönüşebiliyor.

Yeme bozukluklarını tetikleyen bir alan: “Fitspiration” ve “What I eat in a day”

Sosyal medyada en çok tüketilen içeriklerden biri de “günlük beslenme” videoları. Takip ettiğimiz bir influencer, “gün boyunca sadece bir smoothie, birkaç badem ve bir avokado yediğini” söylediğinde, bunu normalleştirebiliyoruz. Oysa her bedenin farklı ihtiyaçları var ve bu tür içerikler, kişinin yetersiz beslenmesine neden olabilecek yanlış algılar yaratabiliyor.

“Fitspiration” yani fitness ve ilham kelimelerinin birleşiminden doğan bu içerikler, bazen insanları sağlıklı yaşam konusunda motive edebilirken bazen de “yeterince iyi değilim” duygusunu tetikleyebiliyor. Özellikle yeme bozukluklarına yatkın bireyler, bu içerikler nedeniyle takıntılı bir şekilde kalori saymaya, sürekli diyet yapmaya ya da aşırı egzersiz yapmaya yönelebiliyorlar.

Bilinçli bir kullanıcı olmak mümkün mü?

Peki, bu kadar güçlü bir mecra karşısında ne yapabiliriz? Öncelikle farkında olmak çok önemli. Sosyal medyada gördüğümüz her şeyin gerçek olmadığını, insanların yalnızca “paylaşmaya değer buldukları” anları gösterdiğini kendimize hatırlatmalıyız.

  • Takip ettiklerimizi gözden geçirebiliriz: Bize kendimizi kötü hissettiren, bedenimizi sorgulatan hesapları takip etmeyi bırakmak güçlü bir adımdır.
  • Gerçek beslenme uzmanlarına kulak verebiliriz: Yeme alışkanlıklarımızı sosyal medya fenomenlerinden değil, bilimsel temelli bilgiler sunan uzmanlardan öğrenmeliyiz.
  • Bedenimize saygı duymayı öğrenebiliriz: Her bedenin farklı olduğunu ve bizim de kendi bedenimizi dinlememiz gerektiğini hatırlamalıyız.
  • Sosyal medya detoksları yapabiliriz: Bazen ekran başında geçirdiğimiz süreyi azaltmak, zihnimizi rahatlatabilir ve beden algımıza dair daha sağlıklı bir bakış açısı kazanmamıza yardımcı olabilir.

Unutmayalım ki, bedenimiz sadece dışarıdan nasıl göründüğümüzle ilgili değil. Onu sevmek ve ona iyi bakmak, sadece sosyal medyada bize sunulan standartlara uymak anlamına gelmez. Önemli olan, kendimize karşı nazik olmak ve bedenimizi olduğu gibi kabul edebilmektir.

Kaynaklar