Gelişen teknoloji ve artan tüketimle beraber insanoğlunun doğaya verdiği zarar giderek artıyor. Okyanus ve denizlerde biriken atıklar su altında yaşayan canlılara büyük tehdit oluşturuyor. Öyle ki, bir araştırmanın sonuçlarına göre 2050 yılına kadar okyanuslar ağırlıkça balıklardan daha çok plastik taşıyabilir. Yapılan çalışmalara göre Türkiye’de incelenen balıkların %44’ünün midesinde mikroplastik bulunuyor. Bu mikroplastikler, balıklar tarafından besin zannederek yeniyor.
Plastiklerin hayatımızı kolaylaştırdığı gerçeği göz ardı edilemez. Hafif ve ucuz oluşu ondan birçok alanda faydalanmamızı sağlıyor. Fakat biriken plastiğin geri dönüşümünde yaşanan zorluklar sürdürülebilir dünya umutlarını azaltıyor. Plastikler uygun şekilde işlenmeyip doğadan uzaklaştırılamazsa yüzlerce yıl dünyada kalabilir. Toprağa ve denize karışıp içtiğimiz suda, yediğimiz domateste hatta ılık bir yaz yağmurunda bile bulunabilir. Soframıza koyduğumuz gıdaların doğal olmadığını ne yazık ki hepimiz biliyoruz. Peki plastik atıklarla dolan dünyamızı nasıl koruyacağız?
Mikroplastik nedir? Yaşamı nasıl tehdit eder?
Bilim insanları, aktivistler, sivil toplum kuruluşları konuyla alakalı farkındalık çalışmaları yapsa da her birimizin bilinçli olması şart. Bilim insanları plastiklerle uzun zamandır çalışıyor. Her yıl plastiklerin doğadan nasıl elimine edileceği, geri dönüşümü ve verdiği zararları kapsayan yüzlerce çalışma yapıyor.
Şimdilerde ise tartışılması gereken yeni bir kavram var: Mikroplastikler. Onlar plastiklerin bileşenleri. Boyutları 0,1 ve 5000 µm arasında olduğu için gözle görülmesi mümkün değil. İçinde polietilen (PE), polietilen süksinat (PBS) veya polivinil klorür (PVC) gibi bileşenler bulunabilir. Laboratuvarda yapılan bazı çalışmalarda yüksek miktarda mikroplastiğe maruz bırakılan deniz canlılarında anormal fizyolojik değişiklikler kaydedilmiş. Toksisite düzeyi ve insanlık üzerinde ne gibi etkiler oluşturacağı tam olarak ortaya konulmamış olsa da kuşkusuz büyük bir endişe yaratıyor. İçtiğimiz sudan soluduğumuz havaya kadar mikroplastiklerle çevrilmiş durumdayız. Hayatımızın her alanında mikroplastiklerle karşılaşıyoruz.
Yapılan araştırmalara göre mikroplastikler:
- Bilişsel gelişim bozukluklarının ortaya çıkmasında etkili olabilir.
- Obezite ve kanser gibi önemli hastalıkların oluşmasına yol açabilir.
- Doğumlarda kusurların ve üreme sorunlarının oluşmasında etkisi olabilir.
İnsan kanında mikroplastik izine rastlandı.
Hollanda’da gerçekleştirilen bir çalışmada araştırmacılar, 22 sağlıklı insandan alınan kan örneklerini analiz etti ve deneklerin 17’sinin kanında plastik parçacıklar bulundu. Kan örneklerinde 700 nm ve daha büyük partiküllerin varlığına rastlanıldı.
Dışkı ve bebek plasentasının ardından Amsterdam Vrije Üniversitesinden bilim insanları, insanlar üzerinde yürüttükleri araştırmada, deneklerin yüzde 77’sinin kanında mikroplastik buldu.(*)
İnsan kanında plastiğe rastlanması, plastik kullanımının bir an önce azaltılması gerektiğini gözler önüne seriyor.
Mikroplastik kirliliğini azaltmak için neler yapabiliriz?
Kullanılan plastikleri azaltmak ve böylece mikroplastik salınımını sınırlamak için bazı adımlar atabilirsiniz:
- Çevrede gördüğünüz plastik atıklarını geri dönüşüm kutularına atın.
- Pet şişe yerine kendi su şişenizi kullanın.
- Plastik çatal, bıçak ve pipetlere, alışveriş poşetlerine hayır deyin.
- Satın aldığınız ürünleri gereksiz paketlemeden kaçının.
- Paket sipariş yerine evde yemek yapmayı tercih edin.
- Doğanın yeniden canlanması için bir fidan da siz ekin.
Yapacaklarınız elbette bunlarla sınırlı değil. Aileniz ve arkadaşlarınızla doğa için neler yapabileceğinizi konuşun. İklim ve çevre gönüllüsü olun, aktivistlere katılın. Gelecek nesillere sürdürülebilir bir dünya bırakmak için ihtiyaç duyduğumuz en önemli şey kolektif çevre bilinci. Bunun için elinizden ne geliyorsa yapın.
Mutlu ve sağlıklı yarınlar için harekete geçin.