Calimero Sendromu: Sürekli Şikayet Etmenin Altındaki Gerçek

1963 yapımı Japon-İtalyan çizgi film karakteri Calimero’yu hatırlıyor musunuz? Kafasında yarım yumurta kabuğuyla gezen siyah civciv… Ailesindeki tek siyah birey olmasıyla kendini hep dışlanmış hissederdi. Ne zaman bir şey ters gitse meşhur cümlesi şuydu: “Ama bu haksızlık, öyle değil mi?” Kulağa sevimli gelse de bu sürekli şikayet ve mağduriyet hali, aslında bir psikolojik savunma biçimi: Calimero Sendromu.

Calimero sendromu nedir?

Calimero Sendromu, kişinin kendini sürekli dezavantajlı, şanssız veya koşulların kurbanı olarak görme eğilimini ifade eder. Bu sendroma sahip kişiler, yaşadıkları her olumsuzluğu dış faktörlere bağlama, şikayet ederek ilgiyi üzerine çekme ve sorumluluk almaktan kaçınma eğilimindedir. Bu tutum başlangıçta empatiyle karşılanabilir. Ancak zamanla ilişkilerde yıpranmalara, sosyal izolasyona ve bireyin kendi iç dünyasında yalnızlaşmasına neden olur.

Bu sendromun temelinde çoğu zaman çocukluk dönemine ait bastırılmış duygular yatar. Küçük yaşta yaşanan travmalar, ilgi eksikliği, sürekli eleştirilme, görmezden gelinme gibi deneyimler, bireyde “ben hep dışlananım” inancını güçlendirir. John Pierrakos ve Wilhelm Reich’in tanımladığı Ruhun Beş Yarası bu sendromun köklerini anlamada yardımcı olabilir: Terk edilme, reddedilme, ihanete uğrama, utanç duygusu, adaletsizlik hissi. Bu yaralar, bireyin kendine güvenini zedeler; öz saygıyı düşürür ve içsel gücünü fark etmesini engeller.

Üstlenilen bu kurban rolünün bir varoluş biçimi olduğunu söyleyebiliriz. Sürekli şikayet ederek var olma ve ilgiyi üzerine çekmeye çalışma hissi… “Tam dışarı çıkacaktım yağmur yağdı, bankadan para çekecektim bana sıra gelince atm bozuldu. Bunda benim ne suçum var? Hep böyle oluyor. Çok şanssızım!” bu cümleler özünde, başkalarının dikkatini ve şefkatini istemenin bir yoludur.

Bizi rahatsız eden, mutsuz eden ve acı veren durumları, olayları ifade etmek normaldir, normal olmayan bunu sürekli hale getirmek ve hep haksızlığa uğradığınızı ifade etmektir. Bir süre sonra ilişkileriniz toksik bir hal alır ve diyaloglarınız azalmaya başlar. Bazen de bu davranışınızın sürekliliği duygusal şantaja dönüşür ve insanlar sizden uzaklaşır. Bu durum da içinizdeki terk edilme korkusunu arttırır. Sonuca; Kendini gerçekleştiren kehanet de diyebiliriz.

iyi oluş günlüğü banner

Calimero sendromunu nasıl tanırız?

Kendinizde ya da çevrenizde bu sendromun izlerini fark edebilmek için aşağıdaki işaretlere dikkat edebilirsiniz:

Sürekli şikayet etme hali: “Hep benim başıma geliyor.”, “İstediğim hiçbir şey olmuyor.”, “Ben şanssızım, neye elimi atsam elimde kalıyor.” Bu cümleler birer uyarı niteliği taşıyabilir. Çünkü sürekli memnuniyetsizlik hali, aslında çözümden uzaklaştıran bir duygu döngüsüne işaret eder.

Sorumluluk almaktan kaçınmak: Restoranda soğuk gelen çorba ile bir ilişki krizini aynı duyguyla yaşamak… Eğer her olumsuzluğu bir haksızlık olarak değerlendiriyor ve sürekli kurban rolüne çekiliyorsanız, bu durum yaşamınıza yön verme gücünüzü zayıflatır.

Gerçeklikle bağın sarsılması: Bazı kişiler bu tutumu “gerçekçilik” kisvesiyle açıklasa da, şikâyet bir duygusal tepkidir. Tarafsız gözlem içermez. Sürekli şikâyet eden biri, dünyaya tek bir pencereden, genellikle mağduriyet camından bakar.

“Kimse beni anlamıyor” hissi: “Sen beni hiç anlamıyorsun” ya da “Boşver anlatmanın ne faydası var” gibi cümleler, iletişim kurma yollarının tıkandığını gösterir.

Peki, ne yapabilirsiniz?

Bu sendromdan çıkışın ilk adımı farkındalık. Sürekli şikâyet eden sesinizi yakalayın ve onun arkasındaki gerçek duyguyu dinleyin: Üzüntü mü? Korku mu? Değersizlik hissi mi?

Gerçek duygunuzu ifade edin, suçlamayın: Şikayet yerine duygunuzu sahiplenin. “Bugün çok yoruldum ve biraz ilgiye ihtiyacım var” demek, “Herkes beni ihmal ediyor!” demekten çok daha yapıcıdır.

Geçmişin izlerini keşfedin: Çocukluk döneminizde yaşadığınız duygusal eksiklikleri gözden geçirin. Bir uzmandan destek alarak bu bastırılmış hikâyeleri görünür kılmak, dönüşümün kapısını aralayacaktır.

Sorumluluğu sahiplenin: Yaşamda her şey bizim kontrolümüzde değil; ancak tepkilerimiz bizim seçimimiz. Şikâyet yerine çözüm arayışına geçmek, hayatınızı yeniden tasarlamanın en güçlü adımıdır.

Yazın: Duygularınızı kaleme almak hem zihninizi berraklaştırır hem de sizi dış dünyadan onay beklemekten kurtarır. Şefkatle ve dürüstçe yazın. Suçlamadan, savunmadan, sadece içinizden geçenleri.

Calimero gibi hissettiğiniz zamanlar olabilir. Ancak unutmayın; siz hikayenizin figüranı değil, yazarı olabilirsiniz. Yaşadıklarınızı yeniden yorumlamak, yeni bir bakış açısı geliştirmek ve dönüşmek sizin elinizde. Kurban psikolojisinin ötesine geçmek, kendinize olan inancınızı pekiştirir ve ilişkilerinizi iyileştirir. Şikayet değil, çözüm merkezli bir tutumla yaşamınızı dönüştürmeye başlayabilirsiniz.

Kaynaklar
calimero sendromu, şikayet etme hastalığı