Kişi sevdiklerini kaybetme korkusu duyduğunda terk edilme sorunları ortaya çıkar. Terk edilme korkusu ise bir tür kaygıdır ve bu kaygı genellikle kişi çocuklukta travmatik bir kayıp yaşadığında başlar. Bu deneyimden geçen çocuklar, hayatlarındaki diğer önemli kişileri kaybetmekten korkmaya başlayabilirler. Terk etme sorunları, kişinin hayatı ve ilişkileri üzerinde önemli bir etkiye sahip. Kaybetme korkusunun kökenlerini, nedenlerini ve bu korkuyla sağlıklı bir şekilde başa çıkmanın pratik yöntemlerini keşfetmek için okumaya devam edin.
Kaybetme korkusu nedir?
Kaybetme korkusu, psikolojik olarak insanın sevdiklerini, değer verdiği şeyleri ya da başarılarını yitirme ihtimali karşısında yaşadığı yoğun endişe ve kaygı olarak tanımlanır. Bu duygu, geçmişte yaşanan kayıplar veya güvensizlik deneyimlerinden kaynaklanabilir. Kaybetme korkusunun temelinde bağlanma stilleri ve kişinin kendine dair algıları yatar. Özellikle çocukluk döneminde güvenli bağlanma sağlayamayan bireylerde, terk edilme ve yetersizlik hissi yetişkinlikte kaybetme korkusu olarak kendini gösterebilir.
Kaybetme korkusuyla mücadele eden kişiler, bu duyguyu bastırmak yerine çevreleri üzerindeki kontrollerini artırmaya veya sevdikleriyle olan ilişkilerinde bağımlı davranışlar sergilemeye yönelebilirler. Ancak bu, ilişkilerde dengesizliğe yol açarak hem bireyin hem de çevresindekilerin sağlığını olumsuz etkileyebilir.
Kaybetme korkusu belirtileri
Kaybetme veya terk edilme korkusu, çoğu insanın zaman zaman karşılaştığı fakat farkına varmakta zorlanabileceği derin bir duygusal kaygıdır. Bu korku, bireylerin ilişkilerinde aşırı hassasiyet göstermelerine, kendilerini sürekli savunma halinde hissetmelerine veya değerlerini sorgulamalarına yol açabilir. Peki, yoğun kaybetme korkusunun belirtileri nelerdir?
- Her zaman başkalarını memnun etmek istemek
- İlişkilerde çok fazla ödün vermek
- Güven problemleri yaşamak
- Reddedilmekten kaçınmak için başkalarını uzaklaştırmak
- Romantik ortaklıklarda ve arkadaşlıklarda güvensiz hissetmek
- Karşılıklı bağımlılık
- Başkalarının onları sevdiğine ve onlarla birlikte kalacağına dair sürekli güvence ihtiyacı
- Başkalarını kontrol etme ihtiyacı
- Sağlıksız ilişkilerde ısrar etmek
- İlişkileri sürdürememe
- Bir ilişkiden diğerine hızla geçmek
- İlişkileri sabote etmek
- Duygusal yakınlık eksikliği
Kaybetme korkusu nereden kaynaklanır?
Terk etme sorunları, bir ebeveyn, bakıcı veya romantik bir partner gibi sevilen birinin kaybından kaynaklanır. Kayıp genellikle ölüm veya boşanma gibi bir travmadan kaynaklanır. Bir ebeveynin veya bakıcının fiziksel olarak bulunduğu ancak duygusal olarak bulunmadığı duygusal terk edilme de, yaşamın ilerleyen dönemlerinde terk edilme sorunlarına yol açabilir. Travma -potansiyel olarak istismar– veya çocuğun kaybın ardından aldığı duygusal destek gibi nedenler de göz önünde bulundurulmalıdır.
Diğer anksiyete türlerinde olduğu gibi, aşağıdakiler dahil birkaç ek faktörün daha etkisi olabilir:
- Çevresel faktörler
- Genetik
- Tıbbi faktörler
- Beyin kimyası
Kaybetme korkusuyla nasıl baş edilir?
Akıl sağlığı uzmanları, bir kişinin çocuklukta veya yetişkinlikte terk edilme duyguları nedeniyle anksiyete belirtileri gösterip göstermediğini tipik olarak anlayacaktır. Mental Bozuklukların Manuel Teşhis ve İstatistiki’ne (DSM-5) göre, kişinin semptomlarına bir psikolojik değerlendirme yapılır ve anksiyete bozukluğu teşhis edilir.
Terk etme sorunlarının birincil tedavisi terapidir. Terapi sırasında kişi korkularının temel nedeni de dahil olmak üzere terk edilme deneyimlerini keşfedebilir. Olumsuz düşünce kalıplarını belirlemeyi ve bunları daha sağlıklı ve gerçekçi olanlarla değiştirmeyi öğrenebilir. Kişi aynı zamanda terapi sırasında geçmiş kayıpları için yas tutabilir ve ebeveyn veya bakıcının olmaması durumunda terk edilme durumunu azaltmak için bunun üzerinde çalışabilirler.
Terapist, terk edilme sorunları olan bir bireyin ilişkilerinde sağlıklı sınırlar oluşturmayı öğrenmesine yardımcı olabilir. Sağlıklı sınırlar, bireylerin karşılıklı bağımlılıktan, “insanları memnun eden” davranışlardan ve sağlıklı ilişkilerin oluşumunu engelleyen diğer eylemlerden kaçınmasına olanak sağlar.
Bazı durumlarda, kişinin kaygısı şiddetliyse doktor anti-anksiyete ilaçları veya antidepresanlar yazabilir. Kişi terapide kendi sorunlarını çözene kadar bunlar kısa vadeli bir çözüm olabilir.