Sağlıklı ve güzel görünen bir cilde sahip olmak için cildimize neler yapacağımız, hangi ürünleri kullanacağımız en büyük merak konularımızdan biridir. Özellikle yeni çıkan bir ürünü ya da iyileştirici gücü olan bir kozmetik preparatı kullanmadan önce araştırmalar yaparız, çok fazla seçenek olması kafamızı karıştırır ve tam olarak nereden başlayacağımızı bilemeyebiliriz. Peki bu seçeneklerden bir tanesi olan ve son dönemlerde de adını sıkça duyduğumuz kolajen hakkında neler biliyoruz?
İlgini çekebilir: Üşengeçler İçin Günlük Cilt Bakım Rutini
Kolajen nedir?
Kolajen, vücudumuzun protein yapısının yaklaşık üçte birini oluşturan bir proteindir. Cildimizin orta tabakası olan dermis tabakasının %70’i kolajenden oluşur ve cilde elastikiyet veren elastinleri barındırır. Kaslarımızda, kemiklerimizde, cildimizde, tendonlarımızda ve bağ dokularımızda bulunan bu protein, bulunduğu yerlerde oldukça önemli bir göreve sahiptir. Kolajeni bir nevi, tüm bu dokuları bir arada tuttuğu için bir yapıştırıcı gibi düşünebiliriz.
Cildimizde hangi tip kolajen bulunur?
Vücudumuzda yaklaşık olarak 16 tip kolajen bulunur. Tip 1 kolajen cilt, kemik ve tendonlarda, tip 2 kolajen eklemlerde, tip 3 kolajen yine cildimizde, kaslarda, damarlarda ve organlarımızda, tip 4 kolajen ise bağ destek dokumuzda bulunur. Kısacası, cildimiz için gerekli olan kolajen, tip 1 ve tip 3 kolajendir.
İlgini çekebilir: Cilt Tipinize Göre Evde Hazırlayabileceğiniz 6 Cilt Bakım Maskesi
Kolajenin cildimiz için önemi nedir? Kolajen takviyesi nelere iyi gelir?
Yaşımız ilerledikçe, diğer kolajen miktarları gibi, cildimizdeki kolajen miktarı da azalmaya başlar. Azaldığında karşılaştığımız problemler ise bize kırışıklık ve sarkma olarak, yani cildin yaşlanması olarak geri döner. Özellikle 35 yaşından sonra kolajen miktarı hızla azalmaya başladığından, cildimizi ileriki yaşlara bir miktar daha iyi ve sağlıklı taşıyabilmek adına kolajen desteğine ihtiyaç duyarız.
Kolajen, cildimizin sağlığı için elinden geleni yapar. Cildin elastikiyetini artırır, cilt kusurlarının iyileşmesine büyük ölçüde yardımcı olur ve cilde ışıltı ile pürüzsüzlük kazandırır. Özellikle yaşlanma belirtilerinin başında gelen kırışıklık problemlerimizi azaltmada önemli bir role sahiptir. Saç ve tırnak sağlığında da yine bizi üzmez ve desteğini esirgemez. Aynı zamanda cildimizde oluşmuş yaraları iyileştirmede de etkisi büyüktür. Bize kazandırdığı bu güzelliklerden dolayı, her gün belli miktarda tükettiğimiz kolajen, genç kalabilmemiz adına bir tür ‘gençlik iksiri’ diyebiliriz.
İlgini çekebilir: Sağlıklı Bir Cilt İçin 5 Temel İpucu
Doğal kolajen içeren besinler
Bu durumda size düzenli olarak tüketmeniz gereken birkaç doğal kolajen kaynağı tavsiyem olacak.
• İlk sırada bahsedeceğim besin kaynağı olarak, kemik suyu; içerdiği glisin, prolin ve arjinin gibi önemli amino asit içeriğiyle mükemmel bir kolajen kaynağıdır.
• Her gün mutlaka tüketmemiz gereken yumurta, özellikle beyaz kısmında bulunan amino asitler sayesinde, kolajen konusunda yine çok güzel bir destek verecektir.
• Kolajen üretiminde bir diğer önemli faktör de kolajenle birlikte C vitamini tüketiminin yeterli olması gerektiğidir. Bu sebeple tüketeceğiniz ıspanak ve diğer koyu yeşil yapraklı sebzeler bu anlamda bize gereken iyiliği yapacaktır.
• Kolajen üretimini destekleyen ve kolajen miktarını artıran besinlerden biri de A vitamini içeriği bakımından zengin olan besinlerdir. Bundan dolayı zengin bir A vitamini kaynağı olan çiğ havuç, haşlanmış patates ve kavun gibi besinler, kolajen desteği açısından önemli besin maddeleridir.
• Bazı meyveler, içerdikleri kolajen sayesinde ya da kolajen üretimini desteklemeleri sayesinde, cilt ile dost meyvelerdir. Turunçgiller, böğürtlen, ahududu, domates, şeftali ve limon gibi meyveler, kolajen üretimini artırmaktadır.
• Balık ve balık yağı da unutmamamız gereken önemli kolajen kaynaklarındandır.
Cildimizi ileri yaşlarımıza hak ettiği gibi taşıyabilmek adına, doğal kolajen tüketmeyi unutmayın. Bunları yaparken de mutlaka ‘güzellikle kalın’.