Röportaj: Dr. Yasemin Savaş ile Güzellik ve Estetik Uygulamaları

yasemin savaş

Güzellik ve estetik uygulamaları üzerine düşündüğümüzde, bu kavramın ne kadar değişken olduğunu anlamak önem kazanıyor. Dr. Yasemin Savaş, estetik tıptaki uzmanlığıyla bu konuya ışık tutuyor. Röportajımızda, güzelliğin kişiden kişiye değişen tanımını yaparken, altın oran gibi önemli kavramları da ele alıyor. Estetik sorunların çözüm yollarını, özellikle genç hastalar arasında yaygın olan göz çevresi problemlerini detaylandıran Dr. Savaş, cilt sağlığına dair önerileriyle de dikkat çekiyor. Bu keyifli sohbetimizde, estetik uygulamaların modern hayatımızdaki yerini ve sağlıkla ilgili ipuçlarını keşfedeceğiz!

Sizce güzellik nedir?

Herkese merhaba, sorular için oldukça heyecanlıyım! Güzellik değişken bir kavram aslında. Kişiden kişiye, yaşına, cinsiyetine, içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik duruma göre bile değişkenlik gösterir. Tarihler boyunca bunu bir kavrama dökmeye oldukça uğraşmışlar elbette. Bunun sonucunda da “altın oran” dediğimiz bir kavram çıkmış ortaya.

Altın oran, güzel bir bütünün tüm parçaları arasında ki tespit edilmiş değer-orandır. Biz de medikal estetik hekimleri olarak bu oranı korumayı hedefliyoruz. Kişi bazen altın orana veya simetriye sahip olmasa bile, her yüzün kendine has bir uyumu var ve o doğallığın getirdiği uyum da sağlıklı bir güzellik diye düşünüyorum.

Genç kişilerde de göz çevresi sorunlarıyla karşılaşılabiliyor. Bunun bir çözümü var mıdır?

Evet bu gerçekten benim programlarda en çok anlattığım, kapımı çalan hastaların en büyük şikayetlerinden birisi. Her şeyden önce yaşam şekline bağlı nedenleri var. Uyku problemleri, stres, sigara, vitamin eksiklikleri, sıvı kayıpları, dolaşım bozuklukları, cildin nemsiz kalması gibi sebepler var. Burada en temel şey, cilt tipini doğru bilmek ve belirlemek. Çünkü bu sayede ilerde olabilecek problemleri öngörebiliyoruz. Genetik olarak göz altı morlukları, göz altı torbaları gibi sorunlar olabiliyor.

Genç hastalarımız güneşlenmeyi çok seviyor ve güneşe fazla maruz kalıyor, bu da dolaşım bozukluklarına, elastikiyet kayıplarına veya ince çizgilere neden olabiliyor. Öncelikle göz çevresinin nemini dengede tutmak önemli, o bölgede vitamin eksiklikleri varsa belirlemek ve tamamlamak gerekir. Bu evrede koruyucu ile ilerleyen yaşlarda oluşabilecek pek çok problemi oluşmadan önlemek mümkün hale geliyor. Vitamin enjeksiyonları, somon DNAları, kollajen aşıları ve kollajeni tetikleyecek ısı ya da lazer teknolojileri veya botoks uygulamaları, dolgular, bu bölgede anlamlı değişimler yaratır.

Göz altı morlukları ve göz altı halkaları farklı problemler mi?

Aslında ikisi farklı şeyler. Göz altı morlukları, gözün altında ciddi anlamda renk pigmeninin yoğun olması nedeniyle oluşan renk koyuluğudur. Göz altı halkası ise biraz daha ilerleyen yaşlarda eşlik eden bir sorundur. O bölgedeki yağ dokudaki kayıplar, kas dokusunda gevşeme, kemik dokusundaki erime, ciltteki sarkmayla birlikte hatta destek doku olan yağ dokunun sadece erimesi değil, yer değiştirmesi kemik dokunun erimesi ile birlikte yağ doku, kemik dokunun altından kayarak öne ve ileriye doğru gelir ve bir fıtıklaşmayla o bölgede torbalanmalar da eşlik edebilir. Boşluk oluşabilir, bu boşluklar zaman zaman sıvılarla dolup ödem oluşturabilir.

Çözümü var, örneğin göz altı morlukları için vitamin enjeksiyonları yada lazer teknolojileri uygulanabiliyor. Göz altı halkalarında ise boşluğu yerine koymak önemli. Göz altına hyalüronik asit dolgularla tamamen özel tekniklerle ve enjeksiyonlarla o bölgedeki boşlukların dolmasını sağlıyoruz. Çünkü boşluk, kişiyi yorgun ve mutsuz gösteren bir durum oluyor.

Göz kapağı için ameliyatsız çözümler var mı?

Artık günümüzde bunlar mümkün. Ameliyat bir seçenek tabi ama ameliyat istemeyen hastalarımız için de seçeneklerimiz var. Göz kapağındaki düşüklük minimal düzeydeyse yine burada da botoks uygulamaları veya doldu uygulamalarıyla kaşı kaldırarak hafif bir açılma sağlayabiliyoruz ama gerçek göz kapağı düşüklüğünde plazma teknolojisinden faydalanıyoruz. Bu yöntem göz kapağı üzerindeki fazla yığılmanın buharlaştırılarak ortamdan uzaklaştırılmasını sağlıyor. Yapılan bu uygulama klinik ortamında yapılabildiği için son derece konforlu oluyor, kişinin sosyal hayatında kesinti yaratmamış oluyor. Sadece güneşten çok iyi korumak gerektiği için kış aylarında yapmayı daha fazla tercih ediyoruz.

Peki göz kapağı uygulaması ne kadar süre dayanıyor?

Bu tamamen kişinin cilt yapısına, elastikiyete bağlı aslında. Dokunun yaşlanma süreci yavaşsa 5-6 yıla kadar uzayabilir, hatta 10 yıldan bile bahsedebiliriz. Ancak hızlı bir süreçte 3-4 yıl ile sınırlı kalabilir. Bu evrede kişinin cildine bakması, dokularına bakması, cilt kalitesine yaptığı yatırımlara ve kişinin metabolik süreçlerindeki hıza bağlıdır.

Güneş gerçekten cildimizi yaşlandırır mı?

Evet bu konu gerçekten çok fazla soruluyor. Biraz kafalar karışmış diyebiliriz gerçekten. Güneş çok ciddi bir enerji kaynağı, ülkemiz de bu konuda şanslı bir coğrafyada ama güneşten korunmalıyız. Çünkü cildin yaşlanması, kuruması veya pigment bozukluklarına, lekelere neden olan büyük bir etken. Tabii ki yaşlanmaya sebep olan sadece güneş değil, sağlıksız beslenme, sigara, stres, alkol gibi etkenler de oldukça önemli.

Ciltteki geniş gözenekler ve akneler için neler yapılabilir?

Sağlıklı bir cilt için sağlıklı beslenmek oldukça önemli. Sağlıklı beslenmeyi iyi öğrenmek ve hayatımıza iyi entegre etmemiz gerekiyor. Özellikle su tüketimi çok çok önemli. Cildi temiz tutmak ve ona iyi bakmak yine en etkili yöntemlerden. Burada cilt bakımlarını devreye sokabiliriz aslında.

Cilde özel yapılan bakımlar ve karbon peeling dediğimiz uygulama bu şikayetler için en net sonuç aldığımız tedavilerdendir. Zaten yan etki olmaksızın, sosyal hayatı aksatmadığı için oldukça rahat bir tedavi yöntemi oluyor. Uyguladığımız bu peeling sonrasında pürüzsüzlük, parlaklık, birçok lekenin kısa sürede açılması, gözeneklerin hemen sıkılaşması gibi geri dönüşler almak bizi mutlu ediyor elbette.

Saç dökülmesiyle ilgili neler söylemek istersiniz?

Aslında günümüzde en sık rastladığımız sıkıntılardan birisi. Kadın erkek farketmeksizin bir çok etkene bağlı olarak saç dökülmeleriyle karşılaşabiliyoruz. Tabii burada geçici veya kalıtsal olarak da ayrılıyor bu dökülmeler.

Özellikle stres, beslenme, hormonal değişimler, hamilelik ve menopoz, yanlış kozmetik ürün kullanımı, saç boyatmadan kaynaklanan dökülmeler ve mevsimsel dökülmelerden çok fazla etkileniyoruz. Bunu 3 şekilde gruplandırabiliriz:

  • Tepe bölgesinde, saç çizgisinin 2 cm gerisinde başlayan dökülmeler
  • Tepe bölgesindeki yoğun dökülmeler
  • Tüm kafa bölgesindeki dökülmeler

İlk olarak saç dökülmesine neyin sebebiyet verdiğinin belirlenmesi gerekli. Bunun için de bireyin içinde bulunduğu yaşamı ve ruh halini iyi analiz etmesi gereklidir. Ama en önemlisi saç dökülme şüphesi duyulduğu anda bir doktora başvurmaktır. Doktor durumunuza göre size uygulanacak saç mezoterapisi, ilaç tedavisi, kök hücre ile saç tedavisi, saç bakımı, PRP kürü gibi tedavi sürecine kadar verecektir. Geç kalınmış saç dökülmesi vakalarında ise saç ekimine başvurmak gerekir.

Okuyucularımız size nasıl ulaşabilirler?

Davetiniz için teşekkür ederim. Umarım aktardığım bilgiler verimli olmuştur. Daha detaylı bir destek için bana da Instagram veya web sitesi üzerinden ulaşabilirsiniz. Sevgilerimle!

Kaynaklar
estetik, güzellik