Prof. Dr. Engin Geçtan, psikiyatri alanında kaleme aldığı akademik kitaplarından sonra çok sayıda basım yapan İnsan Olmak, Hayat, Zamane, Mesela Saat Onda, Kırmızı Kitap, Dersaadet’te Dans gibi roman ve kurgu dışı kitaplar da yazmıştır. Geçtan’ın bu kadar çok insana ulaşıp bunca sevilmesinde, psikiyatriyi edebiyat alanına başarılı bir şekilde uyarlamış olmasının payı vardır. Bu ay, ülkemizde yetişmiş çok değerli Türk Psikiyatri Profesörü, Akademisyen ve Yazar Engin Geçtan kaleminden, herkesin okuma listesinde olması gereken kitabı “Hayat” hakkında konuşuyoruz!
“Öğrendiklerimizden daha da ötesini öğrenmeye her zaman ihtiyacımız vardır.”
Geçtan, bu kitabında mesleki deneyim ve engin hayat tecrübesini bizimle sohbet eder gibi kaleme almış ve eklemiş, “Yıllardır iç dünyalarını benimle paylaşan insanlar olmasaydı herhalde bu satırları yazıyor olmazdım. Bana göre, hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl var olduğumuz ya da olmadığımız. Önce günaydın, sonra biraz haz, biraz acı, biraz aşk, biraz hayal kırıklığı, biraz sıcaklık, biraz yalnızlık, biraz boyun eğme, biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler”.
İnsan hayatın içinde iyi-kötü yaşadıklarıyla bilincini geliştiriyor, kendini değiştiriyor, devamlı öğreniyor; öğrenmeye ve ders almaya açıksa elbette. Engin Geçtan’a göre, “Okunarak öğrenilecek ve yaşanarak öğrenilecek şeyler var; önemli olan bu ikisinin birleşimini oluşturabilmek. Üstelik, bir insanın diğerinden bir şeyler öğrenebilmesi, bir ilişki sürecinin akışı içinde gerçekleştirilebilir. Başkalarından daha çok bildiğimize inanmak bir yanılgıdır, öğrendiklerimizden daha da ötesini öğrenmeye her zaman ihtiyacımız vardır.”
Kaygı: “Gerekmedikçe düşünmemenin bilgeliği bizlere uzak ve yabancı artık.”
Günümüz dünyasında fazlaca düşünceli, kaygılı ve daima gelecekten endişeli hallerimize çok yalın bir sekilde bakıyor Gençtan. “İnsan, geleceği düşünmeye başladığı andan itibaren, yaşamakta olduğu cenneti terk edip anksiyete dünyasına adım atar. Üzerine kaygının gri tonu çöker, hırs dürtüsü oluşur, mülkiyet başlar ve ‘düşünceden yoksun’ yabanın keyifli hayatiyeti kaybolur. Kaşif Peary, Eskimo rehberlerinden birine ‘Ne düşünmektesin?’ diye sorduğunda, ‘Düşünmem gerekmiyor,’ diye cevap vermiş rehber, ‘Bol miktarda etim var’. Gerekmedikçe düşünmemenin bilgeliği bizlere uzak ve yabancı artık.”
İlişkiler: “Hayat bir beraberlikler ve ayrılıklar dizisi.”
Kitap o kadar zengin bir içeriğe sahip ki, neyi yazsam az, neyi anlatsam eksik kalır. Birçok önemli konuda bilgilerini, okuduğu kitap ve yazarlardan alıntılar yaprak güçlendiriyor yazar. Ancak ilişkiler konusu bu kitapta büyük bir yer tutuyor diyebiliriz. Çünkü dünyaya geldigimizden beri ilişki kurarak öğreniyoruz hayatı; önce bakım verenlerimizle, sonra çevremizle, hatta kendimizle. Bunu şöyle anlatıyor Engin Gençtan, “Bir yanımız bireyselleşme çabaları gösterirken, diğer yanımız çevremizle bütünleşerek yalnız kalmamaya, kendimizi bir yerlere ait hissetmeye çalışır. Hayatın bir beraberlikler ve ayrılıklar dizisi olduğunu kabul edebilen insanlar, ‘beraberlik içinde bireyleşme’ ile ‘bireyciliği’ birbirine karıştırmamayı başarabiliyorlar.“
Toplum: “Ülkeleri yönetenleri ve halklarını birbirinden ayrı tutmaya çalışmak…”
Yazar, yaşamak için durup düşünmek ve sorun üretmek yerine hayata karışmayı önermiş ve tutumlarımızın içinde yaşadığımız kültürün çok büyük bir payı olduğunu da bilerek, toplumu incelemiş. “Şahsen ülkeleri yönetenleri ve halklarını birbirinden ayrı tutmaya çalışmak gibi bana dürüst gelmeyen değerlendirmelere katılamıyorum. Tarihte kendileri de bazı dönemlerde yöneticilerinin kurbanı olmuş toplumlar tabi ki olmuştur. Ancak genelde ben, beni yönetenlerin yaptıklarından ve yapmadıklarından, hem kendime karşı, hem de ait olduğum toplumu eleştirenlere karşı, bire bir olmasa da bir payım olduğunu düşünebilecek sorumluluğa sahip olmalıyım. İnsanları katletmiş, onları köleleştirmiş ya da gaz odalarında yok etmiş emperyalist ya da emperyalist özentisi ülkelerin halkları da öyle. Halk ve yönetici ayrımıyla bundan tümüyle kaçınmaya çalışmanın, her şeyden önce insanın kendi var oluş sorumluluğuyla bağdaşmayacağı düşüncesindeyim.“
Farkındalık: “İnsanın kendisini kendi olarak hissedebileceği bir hayat…”
Hayat yolculuğumuzda güzellikler kadar çirkinlikler, iyilikler kadar kötülüklerle de karşılaşıyor, bulunduğumuz ilişkiler kadar kendimizi zenginleştiriyoruz. Ancak bu tarz durumlarda duygularımızı fark edip yönetebiliyor muyuz? Farkına varmaksızın yarattığımız kısır döngüler, kendimizi başkalarının beklenti ve söylemlerine göre baskı altına alarak benliğimizle çelişmemize sebep oluyor. Yazarın, okuma yolculuğunuz boyunca, bireyin iç dinamiklerini ele alırken bile dikte eden veya öğreten değil; farkındalık yaratan konumundaki tutumu size rehberlik ediyor.
“Bence aslolan, hangi şekilde olursa olsun, insanın -olabildiğince- kendisini kendi olarak hissedebileceği bir hayatı sürdürmeyi gerçekleştirebilmesi. Bir yandan da hayatın bir süreç olduğunu, kendimizi her an kendimiz olarak hissetmemizin mümkün olamayacağını, hayatın inişleri ve çıkışları olduğunu kabul ederek. Kendimize başarılı bir hayat ısmarlamaya çalışmanın, kendimizden vazgeçme tehlikesini de beraberinde getireceğinin idrakiyle.“
Engin Geçtan kaleminden Hayat isimli bu kitabın, ilk kez 2002 yılında yayımlamış olmasına rağmen, günümüzde de güncelliğini nasıl bu denli koruyabildiğine okudukça şaşıracaksınız. Sevgili Geçtan’dan ve kitaplarından çok şey öğreniyor, onu kıymetli bir büyüğümüz olarak çok seviyoruz. Yalın, dostane, kıymetli satırlar okunmayı bekliyor…