“Overthinking saatime denk geldi” diye espri yaparken aslında bir terapötik tekniğin tam ortasında olduğunuzu biliyor muydunuz? Sosyal medyada sıkça kullanılan bu kalıp, rastgele bir iç dökme hali gibi görünse de, işin bilimsel tarafında oldukça işe yarar bir yönteme denk geliyor; “zamanlanmış düşünme süresi”. Yani overthinking saati gerçekten de var!
Overthinking saati: Zamanlanmış düşünme süresi
Her düşündüğünüzü susturmak zorunda değilsiniz. Hatta çoğu zaman bastırmaya çalıştığınız düşünceler daha da ısrarcı hale gelir. Peki ya onlarla savaşmak yerine bir “randevu” ayarlasak? İşte tam burada overthinking saati devreye giriyor.
Bu teknik, özellikle kaygı bozukluğu ve ruminasyonla çalışan terapistler tarafından öneriliyor. Mantık basit: Gün içinde zihninizi meşgul eden konuları bastırmak yerine, onlar için belirli bir zaman dilimi ayırıyorsunuz. Örneğin her gün 17.00–17.20 arası. Gün içinde zihninize “şimdi değil, bunu overthinking saatime bırakıyorum” demek, zihinsel alanınızı yeniden düzenlemenin en pratik yollarından biri.
İlk kez Borkovec ve arkadaşlarının 1983’te yaptığı araştırmayla test edilen bu yöntem, düşündüğünüzden daha etkili. Katılımcılara her gün yalnızca belirli bir zaman diliminde endişelenme izni verildi ve günün diğer saatlerinde bu düşünceleri bilinçli olarak ertelemeleri istendi. Sonuçlar oldukça çarpıcıydı. Gün boyunca spontane kaygı düzeyi düştü, ruminasyon davranışları azaldı ve genel stres seviyelerinde kayda değer bir iyileşme görüldü. Yani “overthinking saati” yalnızca mizahi bir sosyal medya kalıbı değil, bilimsel desteği olan bir zihinsel hijyen pratiği.
Zihninize overthinking zamanı tanımak neden etkili?
Zamanlanmış düşünme süresinin işe yarama sebebi, zihninizi hem ciddiye alıp hem de ona sınır koymanızda gizli. Bastırılan düşünceler genellikle daha güçlü bir şekilde geri döner; bu yüzden onlara tamamen “sus” demek çoğu zaman ters etki yaratır. Zamanlanmış düşünme süresi ise bu düşüncelere bir alan tanır; ancak kontrolün sizde olduğunu hatırlatır.
Beyin, erteleme sinyallerini fark ettiğinde “bu konuya döneceğiz” mesajını alır ve ısrarını azaltır. Bu da gün boyunca zihinsel yükünüzü hafifletir. Aynı zamanda düşünceler belirli bir çerçeveye alındığı için, kaygılarınız daha organize ve yönetilebilir hale gelir. Kısacası, overthinking saati beyninize hem özgürlük hem de disiplin sunar.
Kendinize bir overthinking saati ayarladığınızda, siz düşüncelerinize değil, düşünceler size uyum sağlamaya başlıyor. Böylece zihnin uğultusuna mesafe koyuyor, kendinizle daha sağlıklı bir diyalog kuruyorsunuz.
“Overthinking saati” nasıl uygulanır?
Bu yöntemi günlük hayatınıza dahil etmek düşündüğünüzden çok daha kolay. Öncelikle kendinize her gün aynı saatte, 15–20 dakikalık bir dilim belirleyin. Bu, sizin “overthinking saatiniz” olacak. Gün içinde zihninizi kurcalayan düşünceler geldiğinde onları hemen çözmeye çalışmak yerine, nazikçe kendinize şunu hatırlatın: “Şimdi değil. Bu düşünceyi overthinking saatime bırakıyorum.”
Düşüncelerinizin akışını bölmeden, bir deftere kısa notlar alabilirsiniz. Böylece zihniniz, bu düşüncelerin unutulmayacağını ve belirlenen saatte onlara döneceğinizi bilir. Saat geldiğinde, kendinize bu alanı gerçekten açın. İster yazın, ister sadece zihninizde tartın ama bu zamanı yalnızca o düşüncelere adayın.
Ve en önemlisi, süre bittiğinde zihinsel düğmeyi kapatın. Bu, düşünceleri tamamen yok etmek değil, onlara sizin belirlediğiniz sınırlar içinde yer açmak anlamına gelir. Düzenli uygulandığında, zihninizin gün boyu daha hafif, daha ferah bir hale geldiğini göreceksiniz.
Yani siz siz olun, bir dahaki sefere hiçbir şeyin overthinking saatine denk gelmesine izin vermeyin!