Fonksiyonel tıp, kronik hastalıkların kök nedenlerini bulup bu sorunların düzeltilmesine odaklanan bütünsel bir tıp bakışıdır. Organ odaklı değil sistem odaklı olarak yaklaşarak, hastalık tanılarının tedavilerinden çok temeldeki sorunun iyileştirmesi amaçlanmaktadır.
Ağrı için modern terapiler, ağrıyı başlı başına bir hastalık olarak ele alınması ve bu nedenle tedavisine mekanik bir yaklaşım izlenmesi gerektiğine inanır. Ancak fonksiyonel tıp, kronik ağrıyı hastalıktan ziyade bir hastalığın semptomu olarak görmektedir. Acının ötesinde, acının olumsuz psikolojik ve sosyal etkilerini de göz ardı edilmemesini önermektedir. Bir hastalığı tek başına tedavi etmenin ağrıyı çözmek için yeterli olmadığını, temelini bulmaya yönelik olması gerektiğini savunur.
Fonksiyonel tıp, ağrıya nasıl bakar?
Hasta, belirgin bir kaynağı olmayan ağrıyla başvurduğunda, “işlevsel” ağrıları varmış gibi davranılıp tedavi edilmektedir. Kesin tanılar ise fazla olan semptomları gösteren organ sisteminden elde edilir.
Örneğin; Fibromiyalji’de kas-iskelet ağrısı veya hassas bağırsak sendromunda dokusal ağrı. Tüm fonksiyonel ağrı sendromlarının dünya çapında yaygınlığı %15-20’dir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) araştırmaları, birinci basamak hastalarının yaklaşık %10’unun ilk kayıttan sonraki 12 ay içinde kronik bir ağrı durumu geliştirdiğini ortaya koymaktadır.
Yapılan bir araştırmada fonksiyonel ağrı sendromları gözden geçirildiğinde, ağrının karakteristik ortak özellikleri şöyle sıralanmıştır:
- Genetik biyolojik etkiler
- Çevresel psikolojik etkiler
- Komorbiditite ve nosisepsiyonun (vücut dokusunda tehdit eden ya da olmuş olan bir yaralanmaya tepki gösteren bir reseptör) merkezi duyarlılığı dahil olmak üzere düzensiz duyu sistemi
- Bireysel farklılıklar
- Bozulmuş ağrı kontrol merkezleri
Diatchenko ve arkadaşları, psikolojik sıkıntının ve genetik varyasyonların ağrı deneyimi üzerindeki etkisine ilişkin kanıtları gözden geçirmiştir ve bu durumu özellikle nöroendokrin işlev bozukluğu olarak açıklamışlardır. Çalışmaları neticesinde motor fonksiyon, denge, uyku bozuklukları ile birlikte olan bazı durumlar saptamışlardır ve bunların çoğu anksiyete bozuklukları, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu olarak sıralanmıştır.
Migren gibi bireysel fonksiyonel ağrı sendromlarından bazılarının genetik etkilerinin, anksiyete ve depresyonla beraber ortaya çıktığı çalışmalarda gösterilmiştir. İltihap yollarının düzensizliğinin ise ruh halini, ağrıyı ve stres tepkisini değiştirebileceği ve arttırabileceği söylenmiştir.
Fonksiyonel Tıpta Ağrı Tedavisi
Meditasyon
Medtasyon, farkındalık yaratmak ve içsel huzuru sağlamak amacıyla, çeşitli nefes tekniklerinin yanı sıra seslerin tekrarını da içerebilen dikkati düşüncelere odaklayarak sürecin gözlemlendiği bir uygulamadır. Günümüzde bütünsel yaklaşım ile tedavinin ön plana çıkmasıyla beraber zihin-beden-ruh uyumunu hedefleyen meditasyona olan ilgi de artmıştır.
Akupunktur
Akupunktur, 3000 yıldan daha uzun bir süre önce Çin’de ortaya çıkan, terapatik amaçlarla vücuttaki akupunktur noktalarına küçük iğneler ile uyarı verilmesiyle uygulanan eski bir tedavi yöntemidir. Güvenli bir yöntem olan akupunktur, pek çok farklı hastalık ve semptom için kullanılmakla birlikte, en yaygın olarak erişkinlerde kronik ağrıların tedavisinde kullanılmaktadır.
Fitoterapi
Fitoterapi, bir bitki organında bulunan bileşenlerin, birbirinden ayrıştırılmadan, bütüncül etkisinden yararlanılması” anlamına gelir ve günümüzde yavaş yavaş bu alanda da gelişmelerle ağrılar ile ilişkisi kurulmaya başlanmaktadır.