“Biri dışında, bütün çocuklar büyür ve büyüyeceklerini erken yaşta öğrenirler.” Küçükken en sevdiğin masal neydi, hatırlıyor musun? Zihninin bir köşesinde beklesin cevabın, kendi hikayemi anlatacağım sana.
Düşler ülkesi… Hala beni çok heyecanlandıran, çocukluğumu ve düşlerimi taze tutmamı sağlayan; hiç bitmeyen hikayelerin yazıldığı ve dünyanın en güzel perilerinin yaşadığı yer… Masmavi bir kitaptı, hiç unutmuyorum. Şaşkınlıkla, heyecanla dokunurdum sayfalarına. Bıkmadan, dinlenmeden okurdum. Peter Pan’ın cebinde uçar, peri tozlarını koklar, kayıp çocukların hikayelerini dinler, düşler ülkesinin patikalarında kaybolurdum. Çocuk kalbimi hüzün sarardı bazen, gece uyumadan perdemi aralardım. Penceremi açık bırakırdım Peter Pan gelir diye. Beni alsın, birlikte kayıp çocuklara karışalım isterdim. Saçlarıma peri tozları serpsin. En mutlu anıma götürsün beni, hiç büyümeyelim.
“Uykuyla uyanıklık arasında kalan yeri biliyorsun değil mi? Rüyaları hala hatırlayabildiğin… Seni orada bekleyeceğim. “
Büyümekten, gerçek ve sert bir dünyaya adım atmaktan çok korkardım. Kayıp çocukların yanına gitmek, hayal edebileceğim her şeyin gerçek olduğu bir dünyada yaşamak isterdim. Masalların rengarenk ve yumuşacık dokusunda kaybolurdum.
Yıllar geçti, mavi kitabım kayboldu. Hayal kırıklığına uğramayı, ağlamamayı, kavga etmeyi, kendimi korumayı ve “büyük insanlar” gibi davranmayı öğrendim. Bazen yorucu geldi koşmak, durup küskünlüğüme saklandım. Kimi zaman yüzleşmekten korktuğum için tüm gücümle kaçtım. Uzaylı gibi hissettim kalabalıklar içinde kendimi, dünyaya ait miydim? Düşler ülkesini unuttum, perilere inanmamaya başladım. İçimde, derinlerde bir parçam Peter Pan olarak kaldı. Çocukluğum peri tozlarıyla kaplıydı. Hayal edebileceğim her şeyin gerçek olduğu dünyayı cebime koyup “büyükler” gibi davranmaya devam ettim.
“Acaba gerçekten büyümek istemeyen bir çocuk var mıdır, yoksa bir kez büyüdükten sonra, geride kalmış çocukluğun özlemi midir büyümemiş olmak?”
Çocukken en sevdiğin masal neydi? Hatırlıyorsun değil mi? Yakından bak o masala. O kadar yakından bak ki, kendini gör. Minik kalbinde heyecan yaratan, ruhuna dokunan o hikaye “büyüdüğünde” korkularını, doğrularını şekillendirir çünkü. Çocuk ruhun; duyduğu her sesle, gördüğü her renkle geleceğe dair bir hikaye yazar. En sevdiğin masal, hikayenle rezonans halinde olandır. Özüne dair sihirli bilgiler saklar. Çocukluk korkuların, masum düşlerin… Minik kalbinin inandığı döngüler oradadır.
“Wendy, eninde sonunda büyümesi gerektiğini anlamıştı. İki yaşından sonra hep anlarsınız zaten. İki, sonun başlangıcıdır.”
Biliyorum ki, Peter Pan gölgesini asla bulamayacak. Kayıp çocuklar hiç büyümeyecek ve o hikaye hiç bitmeyecek. Düşler ülkesinde geçirdiğim anlar peri tozlarına karışacak. Büyümekten korkan parçam hep benden kaçacak; Peter Pan’ın öpücüğün ve sevmenin anlamını öğrendiği yerde saklanacak. Biliyorum ki, bir yanım hep çocuk kalacak…
Çocukken en sevdiğin masala yakından bak!
Çocukluğunun yarattığı inançları keşfet hayatında. Korkularından doğan döngüleri… Sonra kocaman sarıl onlara. Sıcacık tut çocukluğunu. Öyle ısıt ki onu; hayal kurmaktan, masum kalmaktan ve inanmaktan vazgeçmesin.
Bir de düşlere ve perilere inanan bir minik parça olsun içinde, ne olur? Uzaklarda bir yerde kirpiklerine düşen peri tozlarıyla güzel hatıralara uçabileceğini bil. Çünkü ne zaman bir çocuk perilere inancını yitirse, küçük bir peri ölür.
Düşlerini kaybetmemen dileğiyle.