“Sürekli aynı tip insanları hayatıma çekiyorum.”, “Mutsuz olacağımı bile bile ilişkiye başlıyorum.”, “Eski sevgilime çok benziyor ama bu sefer farklı olacak.” Bu cümleleri sık sık kullanmış ve çevremizden de duymuşuzdur. Peki siz kendi ilişkilerinizi düşündüğünüzde bu zamana kadar hayatınıza giren kişilerin fiziksel ya da kişisel olarak ortak özellikleri nelerdi? Bu ilişki döngüleri nereden kaynaklanıyor olabilir?
İlişki döngüleri: Neden benzer deneyimler yaşıyoruz?
Bu sorunun cevapları çok yüksek oranda çocukluğumuzda yatmaktadır. Her çocuğun üç ebeveyni olduğu söylenir. Anne, baba ve anneyle babanın ilişkisi. Bizim ilk ilişkilerimizi kurduğumuz insanlar anne ve babamızdır. Hayatımızda gördüğümüz ilk ilişki ise anne babamızın ilişkisidir. Bu sebeple bu ebeveynlerimizle olan ilişkilerimizin, dahası onların birbirleriyle olan ilişkilerinin bizim bugünümüzü etkilememesi neredeyse imkansızdır.
Bilindik Olan Deneyime Eğilim Gösterme
İlişkilerimizde döngülerin tekrar etmesinin ilk sebebi mevcut durumun tanıdık/bilindik olmasıdır. Örneğin duygusal olarak reddedici, ilgisiz ve soğuk bir babayla büyüyen bir kız çocuğu düşünelim. Bu durum bir çocuk için oldukça zor bir deneyimdir. Ancak bununla baş etmesi gerekir. Çocuk bununla baş edebilmek için duygularını bastırır ve alamadığı sevgiyi ve kabulü nasıl alabileceğine odaklanır.
Diyelim ki bu bireyin babası ona sadece dersleri iyi olursa ona ilgi gösteriyor ya da evde bir sorumluluk üstlendiğinde sevgisini ifade ediyor diyelim. Çocuk zamanla bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde bunu keşfederek duruma uygun bir davranış kalıbı oluşturur. Artık soğuk, ilgisiz ve reddedici bir erkekle baş edebilmenin yolunu biliyordur ancak sıcak, sevgi dolu bir erkeğe hiçbir şekilde aşina değildir. Bu sebeple bu kız çocuğu, yetişkin bir kadın olduğunda soğuk ve ilgisiz erkekleri partner olarak seçme eğilimi gösterir. Çünkü o erkekler kendisine tanıdıktır. Sevilmek ve ilgi görmek için ne yapması gerektiğini biliyordur.
Tam tersi davranan erkekler ise belirsiz, bulanık bir alandır ve zihninde onlarla ilişki yürütebilecek bir şema oluşmamıştır. Böylelikle babasından ne kadar muzdarip olsa da yine gidip babasına benzeyen o adamları hayatına bir şekilde çeker. İnsan beyni öyle bir yapıdır ki iyi/olumlu olan bir deneyimdense kötü ama tanıdık olanı tercih edebilir.
Başka bir örnek olarak küçükken annesi tarafından terk edilmiş bir erkek çocuğu düşünelim. Çocuklar çok fazla benmerkezci olurlar ve yaşadıkları olayların sonuçlarını dışsal nedenlere bağlamak yerine kendi üzerlerine alınırlar. Bu sebeple annesi terk eden bir çocuk da muhtemelen kendini suçlayacaktır.
Böylelikle bu çocukta terk edilme kaygısının yanında değersizlik ve yetersizlik hisleri de ortaya çıkacaktır. Büyüdüğünde kendisini terk etmeye eğimli kadınları partner olarak seçme konusunda bir yönelim gösterir. Hayatına aldığı kadınlar sadık değildir, güven vermiyordur, tutarsızdır ama tanıdıktır. Çünkü o hayatı boyunca terk edilmeye karşı bir baş etme mekanizması geliştirmiştir. Sağlıklı giden, terk edilme korkusu yaşanmayan bir ilişkinin ne demek olduğunu bilmediği için ya gerçekten kendisini terk edebilecek partnerleri seçer ya da hayatına aldığı kadınlara ne yapar eder kendisini terk etmesini sağlar. Aksi halde ne yapacağını bilmiyodur. Anne terk ettiğinde yaşadığı yetersizlik ve değersizlik duyguları sevgilisi terk ettiğinde de ortaya çıkar.
Buradan sonra da bir nevi kendini gerçekleştiren kehanet durumu yaşanır. Terk edildiği için yetersiz hisseder sonra gider yine kendisini terk edecek birine tutulur yine terk edilir ve yine yetersiz hisseder.
Yarayı İyileştirme Arzusu
Döngüleri tekrar etmemizdeki ikinci sebep ise yarayı iyileştirme arzusudur. Çocukken anne babamızla yaşadığımız ve bugünkü ilişki kalıplarımıza sebep olan ilişkiler genellikle yaralayıcı hatta kimi zaman da travmatiktir. Bir çocuk olarak bunu çözebilecek, değiştirecek ve kendimizi iyileştirecek güce ve bilince sahip değildik. Yapabildiğimiz tek şey duruma uygun baş etme mekanizmaları geliştirmekti.
Şimdi ise bugünkü aklımızla, duygularımızla onu değiştirebileceğimizi, kendimizi iyileştirebileceğimizi hissederiz. Bu nedenle o ilişkiye benzeyen kişileri hayatımıza alarak, benzer şekilde ilişkiler kurarak farkında olmadan bilinç dışımızda o ilk ilişkimizi iyileştirmeye çalışırız. İyileştiremedikçe de hayat karşımıza aynı kişileri çıkararak aynı sahneyi tekrar tekrar ve tekrar bize yaşatır.
İlişki döngülerini anlamak neden önemli?
Sonuç olarak, ilişkilerimizde yinelenen döngüler, içimizde derinlere kök salmış kalıpların bir yansımasıdır. Kendimizi neden sürekli olarak benzer dinamiklerin içinde bulduğumuzu anlamak, bu döngülerden kurtulmanın ilk adımıdır. İlişki döngüleri oldukça karmaşık gibi görünebilir; ancak öz farkındalığın daha sağlıklı ve daha tatmin edici ilişkilerin anahtarı olduğunu kabul etmek çok önemlidir.
Bu kalıplardaki kendi rolümüzü kabul ederek ve duygusal yükümüzü, iletişim tarzlarımızı ve beklentilerimizi ele almak için proaktif adımlar atarak, daha anlamlı ve uyumlu ilişkilerin yolunu açabiliriz. Unutmayın ki ilişkilerin zaman içinde gelişmesi ve değişmesi son derece doğaldır ve değişimi ve kişisel gelişimi benimseyerek tekrarlayan döngülerden kurtulabilir ve arzu ettiğimiz besleyici, sevgi dolu bağlantıları yaratabiliriz. Nihayetinde, geçmişte bizi geride tutan tanıdık döngülerden kurtulmayı taahhüt ettiğimizde ilişkilerimiz bir büyüme, mutluluk ve karşılıklı destek kaynağı olabilir.