Romantik ilişkilerimiz de tıpkı kurduğumuz diğer tüm ilişkiler gibi içerisinde kaygı barındırabiliyor. Üstelik bu kaygıyı deneyimlemek için kaygılı bir bağlanma stiline sahip olmamız dahi gerekmiyor. Güvenli bağlanan kişiler de ilişki içerisinde kaygıya dayalı kimi düşünceler geliştirebiliyor. Kimi zaman ilişki içerisinde yaşanan sorunlardan ya da tartışmalardan ötürü, kimi zaman da hayatımızdaki bir problemin ilişkimize yansımasından dolayı yoğun bir endişeye kapılabiliyoruz. Peki ilişkilerde kaygı duyduğumuz zamanlarda zihnimiz bize neler söylüyor?
Garip olduğumu mu düşünüyor?
İlişkilerin özellikle de ilk zamanları, partnerlerin birbirlerinin hayatlarını, alışkanlıklarını, zayıf yönlerini, kendileriyle ilgili güvensizliklerini ve davranışlarını öğrenme süreci olarak geçiyor. Zamanın akışı içerisinde partnerler birbirlerini tanıyarak, keşfederek, dinleyerek birbirlerinden öğreniyor ve birbirlerine alışıyorlar. Bu tanıma sürecinde partnerimize kendimizi açtıkça aslında savunmasız alanlarımızı da göstermiş oluyoruz. Bu da “Tüm bunları bilmesine rağmen beni sevmeye devam edecek mi?”, “Ya garip biri olduğumu düşünüyorsa?” sorularını akla getirebiliyor. Ancak burada unutmamak gerekiyor ki temelleri sağlam bir ilişki kurmanın ve bağlanmanın oluşmasının ilk adımlarından biri partnerlerin kendilerini birbirlerine açması oluyor.
Ne hissettiğimi nasıl açıklayacağım?
Açık iletişim kurmak, sağlıklı ilişkilerin en önemli bileşenlerinden biri. Yalan söylemenin, var olan bir şeyi çarpıtmaktan ibaret olduğu düşünülüyor. Ancak yalan, aynı zamanda bir şeyleri hiç söylememeyi de içeriyor. Örneğin, partnerinizin rahatsız olacağını bildiğiniz bir şeyi partnerinize hiç bahsetmemek de yalan söylemeye giriyor. Fakat tabii ki ilişkilerde açık iletişim ilkesinin sağlanabilmesi için kişilerin rahatlıkla konuşabileceği bir ortamın var olması gerekiyor. Yani partnerlerin rahatsızlıklarını dile getiremediği, “Eğer bunu söylersem kesin tartışacağız, o halde dile getirmemek en iyisi” diye düşünerek hislerini veya düşüncelerini sakladığı ilişkilerde, ne yazık ki bu güvenli ortam sağlanamamış oluyor. O nedenle zihninizden “Ne hissettiğimi nasıl dile getireceğim?” düşüncesi geçtiğinde, bunun ilişkinizdeki güven eksikliğinden mi kaynaklandığını yoksa daha çok sizin duygularınızı dile getirememenizden mi kaynaklanan bir durum olduğunu fark etmek gerekiyor.
Arkadaşları beni sevecek mi?
Partnerinizin arkadaşlarıyla ya da ailesiyle ilk tanıştığınız zamanı hatırlıyor musunuz? Özellikle de ilişkinin başlangıcından itibaren uzun zaman geçtiğinde taraflarda arkadaş ve aileyle tanıştırılma beklentisi oluşabiliyor. Kimi ilişkilerde partneri aile veya arkadaşlarla tanıştırmamak, bir güven problem olarak algılanılarak, “Benimle ciddi bir ilişki düşünmüyor.” gibi düşünceler geliştirmeye neden olabiliyor. Hatta kimi ilişkiler sırf bu nedenle sonlanabiliyor. Ancak bu durumu “Partnerimin arkadaşlarıyla tanışacağım.” olarak yorumlamaktansa sadece yeni birileriyle tanışma etkinliği olarak görmek ve yeni birileriyle tanışırken heyecanlanmanın normal olduğunu kabul etmek, yaşanan endişenin azalmasına yardımcı olabiliyor.
Değişmezsem beni terk eder mi?
Partnerler, ilişki içerisinde gelişerek serpilebiliyor ve sağlıklı ilişkiler kişilerin olumlu yönde bir değişim göstermesine neden oluyor. Destekleyici, güven ortamının oluşmuş olduğu ve duygu tezatlığının yaşanmadığı ilişkiler, hem psikolojik hem de fiziksel sağlığımıza iyi geliyor.
Ancak zaman zaman, özellikle de partnerlerden biri diğerine karşı sert eleştirilerde bulunarak kişinin kendisiyle ilgili sevmediği yanlarını ortaya çıkardığında, kişiler “Ya hiçbir zaman davranışlarımı değiştiremezsem ve benden ayrılırsa?” gibi düşünceler geliştirebiliyor. Bu düşünceler, kaygılı bağlanan kişilerin zihninden geçirdiği düşüncelere çok benziyor. Çünkü kaygılı bağlanan kişiler, çocukluklarında bakım verenleri tarafından tutarsız bir ilgi gördüklerinden ve eleştirilme durumu onlara fazlasıyla tanıdık geldiğinden, partneriyle yaşadıkları bu gibi durumlarda eleştiriler karşısında tetiklenebiliyorlar. Bu da “Ya giderse?” gibi düşüncelerin zihinlerinde büyük bir yer kaplamasına yol açabiliyor.
Zor biri olduğumu mu düşünüyor?
Birbirimize içimizi açmak, beraberinde savunmasızlıklarımızı, zayıf noktalarımızı ve hatta zorlu yanlarımızı karşı tarafa göstermeyi de beraberinde getiriyor. Öyle ki tüm yaşanmışlıklarımızı, bizde yara açan olayları, hatta belki travmalarımızı, bir zamanlar hiç tanımadığımız bir yabancıya açıyoruz. Tabii ki bu yabancı artık adeta derimizin altına işlemeye başlayan biri oluyor, fakat nihayetinde bir başka benlikle en özelimizi paylaşıyoruz. Bu da kaçınılmaz bir şekilde beraberinde yara alma riskini getiriyor. Zayıflıklarımızı böylesine bilen birinden gelen bir söz, bizi darmadağın etmeye yetebiliyor.
Bu durumlarda kendimizi darbe almış hissettiğimizden dolayı savunma mekanizmalarımızı devreye sokarak karşımızdaki kişiye duvar örmeye başlayabiliyor ya da büyük tepkiler verebiliyoruz. Ancak sonrasında partnerimizin gözünde nasıl biri olduğumuza dair endişelere kapılabiliyoruz. “Ya çok zor biri olduğumu düşünüyorsa?”, “Ya benden bıktıysa?” gibi düşünceler zihnimize üşüşüyor. Bir yandan açılan yara dolayısıyla tetikleniyor ve bir tepki gösteriyoruz, öte yandan da partnerimizi kaybetme endişesini taşıyoruz.
Bu tarz durumlarda, tekrarlayan davranışlarımızın farkına varmak bize yardımcı olabiliyor. Örneğin, tartışmalar sırasında hep benzer bir döngüye giriyorsanız ya da partnerinizle hep aynı noktada anlaşmazlık yaşıyorsanız o halde bu durumun üzerine eğilmek iyi bir çözüm gibi duruyor. Eğer bu durumla tek başınıza mücadele edemediğinizi hissediyorsanız bir uzmandan yardım almayı değerlendirebilirsiniz.
Neden hep böyleyim?
Partnerinizle yaşadığınız tartışmalar sırasında fazlasıyla yükselip ardından “Neden böyle davrandım ki?” sorusunu kendinize yönelttiğiniz oluyor mu? Ya da kimi zaman ortada hiçbir sorun yokken bir tartışma çıkarttığınız ve sonrasında çıkan tartışmanın nedenini bile hatırlamadığınız? Böyle durumlarda sizde bir tuhaflık olduğunu düşünebilir veya partnerinize haksızlık ettiğiniz için suçluluk duygusu taşıyabilirsiniz. Ancak unutmayın ki, özellikle de hayatımızda stres yaratan durumlarla baş etmeye çalıştığımızda ya da belirsizlikle dolu bir zaman diliminin ortasında olduğumuzda, yaşadığımız bu stres ve kaygıyı genellikle en yakınlarımızdan çıkarma eğiliminde oluyoruz.
O nedenle kendinize “Neden böyleyim?” sorusunu yöneltmek yerine öz şefkat göstererek yaklaştığınızda, kaygılarınızın da bir nebze hafiflemesine olanak sağlayabilirsiniz. Partnerinize ise, “Sana böyle davranmış olmam doğru değildi. O anda neden böyle davrandığımı da bilmiyorum. Ancak biliyorum ki şu anda oldukça stresli bir durumun ortasındayım ve yaşadığım en ufak terslik bile beni tetikleyebiliyor. Bu durum sana haksızlık etmem için geçerli bir neden olmasa da bunu bilmeni isterim.” tarzında bir açıklamada bulunarak sizi anlamasına yardımcı olabilirsiniz. Unutmayın ki günün sonunda aslında hepimizin derdi anlaşılabilmek ve olduğumuz halimizle kabul görebilmek.