Röportaj: Esra Pulak ile Kalbin Hizasında Kalmak Üzerine

esra pulak

Rekabetle, hırsla ve telaşla dönen yaşam çarkının içinde sakin ve huzurlu kalmak mümkün mü? Yoga ve meditasyon eğitmeni Esra Pulak ile tam da bu konu üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Bu sohbette, kalbinizin derinliklerine inerek içsel uyumunuzu artırmanın yollarını öğrenirken, Esra Pulak’ın benzersiz bakış açısını da keşfedeceksiniz!

Esra Pulak kimdir?

Merhaba! Kendimi tanıtayım, ismim Esra Pulak. 1971 Ankara doğumluyum. Liseyi Yükseliş Kolejinde okudum, eğitimimi Bilkent Üniversitesi Büro Yönetiminde tamamladım.

Yogayla nasıl tanıştınız? Mecliste çalıştığınız zamanlardan bugünlere neler değişti hayatınızda?

Yogayla 2001 yılında tanıştım. Bir kitap okudum hayatım değişti derler ya, benimki de aynen öyle oldu. Üniversiteden mezun olduktan sonra sekiz yıl süreyle Cumhurbaşkanlığı Çankaya Köşkü Protokol Müdürlüğünde görev yaptım. 2001 yılında bu görevden istifa ettim. Oldukça yoğun geçen bir iş hayatının ardından evde olmak  zor geldi. Ancak geçirdiğim boş vakitler sayesinde çok kitap okuma fırsatım oldu. O sırada elime “İnsanın Sekiz Yeteneği” adında bir yoga kitabı geçti. Kitaptan o kadar çok etkilendim ki, içindeki egzersizleri uygulamaya, ve yoganın enine boyuna nasıl bir şey olduğunu merak etmeye başladım. Bu merak çerçevesinde yolum o vakitler İstanbul’da yeni açılmış olan bir yoga stüdyosuna düştü; sene 2001, işte ben o ders sonrasında artık bundan böyle hayatımda yoga olacağına çoktan karar vermiştim.

Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde çalıştığım zamanlardan bugüne değişen en büyük şey, sağlığım oldu. Evvelden, genç yaşıma rağmen sürekli hastalanan, kaygı duygusu yüksek, her şeyi içinde tutan ve mutlulukları erteleyen biri idim.

İşimi çok seviyordum, konu yaptığım iş ya da yoğunluğu değil, benim kendimle nasıl bir ilişki kuracağımdan haberim olmamasıydı. 2001 yılından bugüne, her günü yoga ile geçen 19 senede, kendimle samimi bir  ilişki kurmayı öğrendim. Bu sayede isteklerim, ihtiyaçlarımı görebiliyor oldum. Hayata ve insanlara bakışım tamamen değişti.

Kalbin hizası ne demek, biraz açıklayabilir misiniz?

Kalbin Hizası, benim kendim için yazdığım bir cümledir. Sözün insan yaşamında büyük bir gücü olduğuna inanıyorum. Bana, hayatımda ne olursa olsun en yüce olanla, yaradanla daimi bir ilişkide olmayı hatırlatır; kalbin hizası. Eskilerin bir söylemi vardır: “zıvanadan çıktın sen”. Kalbin hizası benim için o zıvanadan çıkmayıştır, yolda olmaktır.

Hayatın şimdiki düzeni içinde bir çark var. O çark rekabet, hırs, sertlikle, acımasızca ve telaşla dönüyor. Kalbimin hizasında olduğum zaman, o çarka rağmen; üretken, sakin ve huzurla kalabiliyorum. Başkalarının değil, kendi yüreğimin sesini duyarak yaşama gücümü, öğrendiklerimi paylaşma tutkumu bu sihirli cümlede buldum diyebilirim.

“Motivasyonu olan bir tutku sona ermeye mahkumdur. Gerçek tutkunun motivasyona ihtiyacı yoktur.” Bu cümleniz bizi çok etkiledi. İnsan tutkusunu nasıl keşfeder?

Tutku öyle bir şey ki, sen onu aramıyorsun, o seni buluyor. Epey oluyor, şöyle bir cümle yazmıştım; “Yolu biz seçmeyiz, yol bizi seçer”. Tutkunun da böyle bir şey olduğuna inanıyorum. Sen üzerinde düşünmüyorsun, tutkuyu keşfe çıkmıyorsun. Bir yolda yürüyorsun, hayat amacın ya da tutkun, o yolda yürürken gelip seni buluveriyor. Öğrencilerime sık sık sorarlar; “Hocam, sizce ben ne anlatayım, hangi tarzda yoga dersi vereyim?” Onlara her zaman şöyle derim; “Bunu soruyorsan, bir şey olmaya çalışma, yoksa sıkılırsın. Sen gayretini göster, gerisini bırak. Ne olacaksa olsun.”  Şeylerin olmasına izin vermek lazım. Tutku bir hal benim için, yaşamın kendisi gibi, nefes gibi bir hal…

Kalbimizi nasıl hissederiz?

“Ne vakit yere sıkı bastım,
O vakit yerden yükseldim.
Hayal ettiklerimi gerçekleştirmek için
İhtiyacım olan tek şey,
Kendime ait bir odaydı.
Kalbim’di.”

Bu cümleleri bir yoga pozu ile çalışırken, pratiğim esnasında yazdım. Sonrasında bu cümleler yıllarca bir edebiyat dergisinde (Kafka Okur) yer alan köşemin ana başlığı oldu. Bu cümleleri çok sevdim, çok sevildiler. İnsan kalbi öyle bir şey ki, hem bir kas hem de hayati bir organ. Pek çoğumuzun kalbi, sadece pıt pıt atan bir organ ve bir kastan ibaret sanıyor olmamızın sebebi belki de budur. Oysa ki kalbimiz ruhumuza ev sahipliği yapar. Kalbimizi hissetmeye, sevmeye kapatırsak ruhumuz bir kafeste kalmış gibi hisseder ve daralır. Sıkışırız. Ruhumuzu özgür bırakmak için kalbimizi açmayı öğrenmek zorundayız. Bence bu hepimizin nihai görevi olmalı.

20 yaşındaki Esra’ya neler söylerdiniz?

20 yaşındaki Esra’yı şimdi karşıma alsam, ona “Korkma!” derdim. “Hayatta başına gelecek hiçbir şey yüreğinden büyük değil.”

Okurlarımız buradan tek bir mesaj götürecek olsa, bu mesaj ne olsun isterdiniz?

Yazdıklarımı okuyanlara minnettarım. Sonsuz teşekkürler ediyorum. Dileğim odur ki kalplerini hep açık tutsunlar. Yaşamı acıda da, sevinçte de kucaklasınlar. Bu tavır, ruha büyük bir özgürlük veriyor.

Okurlarımız size nasıl ulaşabilirler?

Bana, Instagram ve Facebook hesaplarımdan, ayrıca Kundalinibeyond üzerinden ulaşabilirler. Teşekkürler!

Kaynaklar