Duyguların hareketi mi vardır yoksa belirli hareketler belli duygulara mı işaret eder?
Sözlerin yetmediği yerde mi hareket ortaya çıkar yoksa hareket ifadelerin farklı bir vurgusu mudur?
Dokunmak, temas etmek, fiziksel duyularda hissetmek neyi tamamlar?
Bazı zamanlar gün batımının güzelliğini daha çok hissetmek istediğimde ellerimi güneşe ve bulutlara uzatmak isterim ya da denizin üzerindeki ışıltılara dokunabilmek… İmkansızlıktan elimi kalbime koyarım; içerideki hareketin canlılığı, dokunamadığım için soyut gelenleri daha somut hissettirir. Ama her zaman bu da yetmez…
Tam da bu noktada tamamlanamayan hareket hissini başka bir hareket pratiği ile sürdürmek, hisleri gözlemleyip yönlendirmek için tamamlayıcım resim oluyor. Fırçanın hareketiyle hislerimi sağaltmak için yaptığım resimlerle; boya katmanlarına parmaklarımı sanki gökyüzüne ve bulutlara değer gibi değdirmek, ışıldayan renklerde güneşin parlaklığına dokunmak mümkünmüş gibi hissettiriyor.
Resim yaparken bilinçten ya da bilinç dışından gelen hareket hissi fırça ile yüzey üzerinde boyalarla somutlaşıyor, görsel bir iz düşüme dönüşüyor… Bu ifade alanı ise bilinçli farkındalıkla ve meditasyonla terapötik bir deneyime dönüşüyor.
İlgini çekebilir: Sanat Terapisi: Bir Meditasyon Tekniği Olarak Mandala
Terapötik sanat
Amerikan Sanat Terapisi Derneği’nin (American Art Therapy Association) 2017 tarihli güncel tanımına göre:
“Bütünleştirici yöntemler aracılığıyla sanat terapisi; zihin, beden ve ruhu tek başına sözel eklemlemeden farklı şekillerde meşgul eder. Kinestetik, duyusal, algısal ve sembolik fırsatlar, dilin sınırlamalarını aşabilen alternatif alıcı ve ifade edici iletişim tarzlarını davet eder. Görsel ve sembolik ifade, deneyime ses verir ve bireysel ile toplumsal dönüşümü güçlendirir.”
Sanat terapisinin de çalışma alanlarından biri olan resim; bilinç ve bilinç dışındaki düşünce, duygu ve hislerin kelimelere ihtiyaç duymadan ortaya çıkabileceği bir alan yaratarak hareketi tamamlamayı mümkün hale getiriyor. Böylelikle sanat, terapötik bir pratiğe dönüştüğünde; sağaltılmamış duygular, farkındalıkla yapılan resimlerde renklerle ve fırçanın hareketiyle ifade buluyor. Varlığımızla ilişkimize görseller, semboller, soyut imgeler ve iç diyalog aracılığıyla baktığımız bir farkındalık alanı yaratıyoruz.
Sanat pratiği, duygular ve duyumlar ile sembolik iletişim kurma yöntemi olarak da kullanılabilir. Bilinçli farkındalıkla duygusal sağaltımı amaçlayarak yapılan resim uygulamaları sayesinde, ruhumuzun ihtiyaçlarına yönelik kendi rehberimiz olmayı öğrenebiliriz.
İlgini çekebilir: Bir Farkındalık Sanatı Olarak: Yoga ve Anda Kalmak
Bir farkındalık pratiği olarak: Resim
Resim, mağara duvarlarından başlayan, günümüzde ise neredeyse her yüzeyi ifade alanı olarak kullanabileceğimiz, çağlardır süregelen bir pratik. Hareket, dokunma, görme ve düşünme ile düşünmeme hali arasında bağ kuran, estetik kaygının olmadığı bu alanda farkındalıkla resim yaparak, zihni serbest bırakıp sadece renklerin ve desenlerin oluşumunu anlık olarak gözlemleyebiliriz. Resmi bilinçli bir farkındalık pratiği olarak uygulayıp duyguları, düşünceleri, arzuları ve ihtiyaçları gerçek ana getirebiliriz.
Kimi zaman bu resimlerde sıradan olanı görebilir, görünmez olanı fark edebilir kimi zaman da getirdiği yeni bir hareket ya da eyleme geçme hissi var mı gözlemleyebiliriz. Belki dokunulamayan doğa ögelerini boyalarla yüzeyde dokunur hale getirmek ihtiyacımızı karşılayabilir, belki de ortaya çıkan resmi keserek, yırtarak, farklı malzemeler ekleyerek yeni eylemlerle dönüştürmek o anki ihtiyacımız olabilir. Bu ihtiyaç anlarını gözlemlediğimizde, ruhumuzun da ihtiyaçlarını görebiliriz; dokunmak, hissetmek, değişmek, dönüşmek gibi…
İlgini çekebilir: Meditasyon Yapmadan Meditasyonun Faydalarından Yararlanmak İçin 5 Alternatif Yol
Yaratıcı meditasyon
Meditatif halin ortaya çıktığı, farkındalıkla gözlemlediğimiz ya da düşüncelerin sakinleştiği anların hepsi bir meditasyon anı… Bağdaş kurup oturmadan, gözlerimizi kapatmadan da meditasyon yapabiliriz. Resim yapmak, sözel iletişimle kurgulanan zihnimize duraklamak için sakin bir alan sunabilir. Sonuç amaçlamadan, resim yapmak için resim yaptığımız, renklerle ve şekillerle oynadığımız bir deneyime alan açtığımızda, zihnin kontrolü bıraktığı anlar ortaya çıkar. İşte bu anların bütünlüğü de meditatif hali oluşturur. Meditasyon içerisinde resim ile soyut ya da somut biçimlerle yaratımlara yansıyan duygularımız ve hislerimiz; kendimizle bağ kurmamızı, yaratıcı, üretici merkezimize ulaşmamızı sağlayabilir.
Masters da sanatı, “Sanat, bireylerin bastırılmış ve tanınmamış duygularını yansıtır, ruhun bilinçli, bilinçsiz yönleri arasında diyaloğu kolaylaştırır ve bilinçsiz materyale somut biçim verir.” (Masters, 2005: 12) sözleriyle tanımlarken belki de somut eylemlerle soyut alanlara ulaşmamızı, ruhumuzla ve benliğimizle bağ kurmamızın altını çiziyordur…
Terapötik bir pratik olarak uygulanan sanatın bileşenleri olan farkındalıkla resim yapmak, renklerle yeni ifade şekilleri keşfetmek ve yaratıcı meditasyonu deneyimlemek, aslında kendimizle bağ kurmanın bir başka yolu. Dışarıdan gelen estetik algının, güzellik yargısının, beğeni arzusunun olmadığı; içeriden gelen duyguların hareketle buluştuğu, hislerin fark edildiği, sadece olanın gözlemlendiği bir çerçevede özgürleşen resim pratiğini deneyimlemek için tek ihtiyacınız olan birkaç boya ve kağıt…
Bonus!
Öneri Kitaplar:
Terapi Olarak Sanat – Alain de Botton
Farkındalığın Mucizesi – Thich Nhat Hanh
Meditasyon – Christophe André