Tüm zamanını çalışmaya ayırıp sürekli yoğun olan insanlar görüyorsunuzdur. Öyle ki bu kişiler hep meşguldür, kafalarını kaldıracak vakitleri bile yoktur. Çalışmanın onları beslediğini ve mutlu olduklarını söylerler. Siz de onlara imrenirsiniz ve kendinizi yetersiz hissedersiniz. ‘Ben neden böyle değilim?’ sorgulamalarınız başlar. Peki her şey dışarıdan göründüğü gibi midir? Stres ve anksiyete kavramları hemen hemen hepimizin aşina olduğu terimlerdir. Ancak son zamanlarda hayatımıza giren yeni bir kavram daha var: yüksek işlevli anksiyete bozukluğu. Anksiyetenin yüksek işlevli hali olur mu demeyin. Bu durumu yaşıyorsanız muhtemelen farkına varmamışsınızdır. Gelin birlikte inceleyelim.
Anksiyete bozukluğu nedir?
Anksiyete bozukluğu yaşayan kişiler hayatlarında ciddi anlamda zorlanma yaşarlar ve yoğun bir endişe hissederler. Sürekli tetiktedirler ve olmasından korktukları senaryoları kurgularlar. Bu kişilerin panik hali dışarıdan da fark edilebilir. Hayatlarını sürdürme kaliteleri düşer ve işlevsellikleri azalır.
İlgini çekebilir: Anksiyete ile Başa Çıkmak İçin 6 İpucu
Yüksek işlevli anksiyete nedir?
Bu durumu yaşayan kişilerde kaygı, işlevselliklerini bozmak yerine motivasyonları haline gelir. Bu bireyler dışarıdan mükemmel görünürler; fakat içten içe yoğun bir kaygı yaşarlar ve bu durum dışarıdan fark edilmez. Çoğu zaman kişinin kendisi de bu durumun farkına varmaz. Zihinleri sürekli meşguldür ve daima işleriyle uğraşırlar. Temelinde mükemmeliyetçilik vardır.
Yüksek işlevli anksiyete bozukluğu yaşadığımı nasıl anlarım?
- Bu kişiler herkes tarafından çok yardımsever olarak bilinirler. Ancak aslında hayır diyemedikleri için karşıyı reddedemezler.
- Kendilerine zaman ayıramazlar, sürekli başkalarının işlerine yetişirler. Çünkü sınırlarını korumakta güçlük çekerler.
- Boş zamanlarında hobi veya keyifli bir iş yapmak yerine görevlerine odaklanırlar. Sürekli meşgul olmak zorunda hissederler çünkü kendine zaman ayırmak onlar için tembellik demektir.
- Zihinlerinde sürekli olarak uzun bir yapılacaklar listesi vardır. Bir işle uğraşırken bile sonraki görevlerini düşünürler.
- Her şeyi kontrol etme zorunluluğu hissederler. Çünkü bir şeyleri bırakırlarsa düşeceklerinden korkarlar.
- Uyumakta zorluk çekerler; çünkü zihinleri sürekli olarak yapılacaklarla meşguldür.
- Düşüncelerinde kayboldukları için de hiçbir zaman anı yaşayamazlar.
İlgini çekebilir: Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu: Kaybetme Korkusu Sizi Tüketiyor mu?
Peki ne yapmalı?
- En kilit nokta, farkına var: Bu hayatın gerçeği veya senin zorunluluğun değil.
- Gün içinde kendine sessizlik zamanı oluştur ve kendini akışa bırak: Düşüncelerini gözlemle, müzik dinle, içsel muhasebeni yap.
- Farkındalık anları yarat ve o anların tadına var: Örneğin arkadaşınla otururken telefonla ilgilenme. Kahve içerken sadece tadını almaya çalış, bir işle uğraşma.
- Sınırlarını belirle: Sen durmadan çalışan bir motor değilsin. Ancak ‘her şeyi yapabilirim’ diye düşünüp fazla sorumluluk üstlendikçe insanlar bunu senin görevin gibi algılıyor. O nedenle unutma, sınır koymazsan herkes senden daha fazlasını talep edecek.
- ‘Her şeyin bir faydası olması lazım’ inancını bırak: Sadece sana mutluluk veya zevk verdiği için sürdüğün aktivitelerin olsun.
- İnsanları sürekli memnun etmeye çalışmaktan vazgeç: Bu senin görevin değil. Herkesten önce önemli olan sensin.
- Son olarak, korkunla yüzleş: Çabalamayı, fazladan çalışmayı, koşturmayı bıraksan ne olur?
Yine de başa çıkamıyorum, zorlanıyorum diyorsan da her zaman çözüm mümkün. Yardım istemekten çekinme ve profesyonel destek al.