Pygmalion etkisi, diğer bir deyişle kendini gerçekleştiren kehanet… Duygu, düşünce ve inançlarımızın farkında olarak veya olmadan gerçekliğimizi şekillendirdiğini ifade eden Pygmalion etkisi, yüksek beklentilerin daha iyi performansa yol açtığına inanılan psikolojik bir olgudur. Sosyolog Prof. Robert Merton bu olguyu, “Bir durumun yanlış tanımlanması, yanlışı doğru hale getiren yeni bir davranışa yol açar.” saptamasıyla değerlendirmiştir. 1948 yılında yaptığı araştırmada Merton, Pygmalion etkisini ‘zaman içinde gerçeğe dönüşen inanışlar’ olarak tanımlamıştır.
Mitolojide Pygmalion Etkisi
Yunan mitolojisinde Kıbrıslı, mesleğine aşık olan Pygmalion adında bir heykeltıraş yaşamaktadır. Hayatındaki yegane zevki heykelleridir. İnsanlardan uzakta yaşayan Pygmalion insanlarla konuşmamakta, heykellerinden başka hiçbir şeye önem vermemektedir. Heykelleri ile konuşup onlarla dertleşmekte, sıkıntılarını sadece onlara anlatmaktadır.
Pygmalion bir gün kusursuz bir heykel yapmaya karar verir. Fildişinden olan bu heykeli o kadar güzel ve o kadar etkileyici yapar ki Pygmalion, kendi yaptığı bu heykel Galatea’ya aşık olur. Onu bütün kalbiyle sever ancak haliyle, cansız olan heykel Pygmalion’a karşılık vermez. Bir gün Afrodit bu durumu görür; çok üzülür ve heykele can verir. Bir mucize eseri heykel aynı güzellikte bir kadına dönüşür ve Pygmalion ile hemen evlenip bir ömür boyu mutlu yaşarlar.
Pygmalion’ın heykeline duyduğu tutku heykelin canlanmasına neden olmuştur. Bu nedenle bu hikaye beklentilerin gerçekliğimizi yaratma gücüne sahip olduğunu vurgulayan bir metafor haline gelmiştir.
Beklentiler ve Başarı Arasındaki İlişki
Kendini gerçekleştiren kehanet olarak karşımıza çıkan bu kavramı hayatımızın her alanında yaşıyoruz. O nedenle Pygmalion etkisini doğru anladığımız zaman çevremizi de daha doğru analiz edebiliriz. Bu hikaye aynı zamanda George Bernard Shaw’ın ‘Pygmalion’ adlı oyununun da temelidir. Beklentilerimizin nelere yol açtığını anlamamız konusunda farkındalığa ulaşmamızı amaçlamaktadır.
Pygmalion Etkisine göre gerçeklik subjektiftir ve bu gerçeklik çevremizin manipülasyonuna açıktır. Çevremizdeki insanlar; düşünce kalıplarımızı, başarılarımızı ve kendimizle ilgili algımızı etkilemektedir. Tüm bu unsurlar çevremizin beklentilerine göre şekillenebilmektedir.
Burada özellikle belirtmek gerekir ki Pygmalion etkisinin gücü sınırsız değildir. Fiziksel ya da zihinsel olarak yetersiz kişilerden yüksek beklentilerimiz olduğunda bu durum o kişiyi strese sokabilmekte ve tam tersi etkiye neden olabilmektedir.
Dale Carnegie, Dost kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı isimli kitabında, “Başkalarına, ona uygun yaşayacakları büyük bir itibar verilmesini” tavsiye etmektedir. Carnegie bu etkiyi, “Başkalarına ait beklentilerinizi yükseltirseniz, doğal olarak onlar da sizin beklentilerinizi karşılamak için ellerinden geleni yapacaklardır.” şeklinde ifade etmektedir. Yani, bir kişinin diğer bir kişiden beklentileri, bu beklentileri sözlü ve sözsüz iletişim yoluyla dışa vurması sonucunda diğer kişinin beklentiye uygun olarak gelişme göstermesi halinde bu, Pygmalion Etkisi’dir.
İş Yaşamında Pygmalion Etkisi
İş yaşamında bir yöneticinin ; “Bu işe çok şey katacağına inanıyorum.”, “Bu projeyi gerçekleştirebilecek doğru insan sensin.”, “Satışlarımız senin sayende çok artacak.” şeklinde bir bildirim yapmasının, bu inanca uygun beden dili kullanmasının, çalışanda yarattığı etki Pygmalion etkisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışan, yöneticisinden bu şekilde aldığı bir bildirim sayesinde potansiyelini üst seviyelere çıkararak performansını yükseltir ve kendisinden beklenileni gerçekleştirir.
İş yaşamında Pygmalion etkisini gerçekleştirmek için, öncelikle yöneticilerin bu etkiden haberdar olması gerekir. Bu etkinin farkında olan bir yönetici; bilinçli olarak, bunu gerek sözleriyle gerekse beden diliyle ve gerçekten inanarak çalışanları üzerinde uyguladığında çalışanın, performansını ve verimliliğini arttıracaktır. Eğer yönetici, elinde olan insan kaynağını doğru bir şekilde kullanmak istiyorsa çalışanları ile ilgili olarak; kimin hangi işte iyi olduğunu bilerek doğru göreve yönlendirmeli ve yönlendirdiği görevde de sahip olduğu bilgi doğrultusunda beklentiye girmelidir. Kritik nokta şudur ki; doğru insandan doğru işi beklemek kehaneti gerçekleştirir.
Sonuç olarak, pozitif bir bakış açısı ve pozitif beklentiler ile kendimizin daha iyi versiyonu için çalışırsak beklentilerinizin gerçeğe dönüştüğünü görmemiz mümkün. Aynı şekilde arkadaşımızın, sevgilimizin, eşimizin, çocuğumuzun, patronumuzun, çalışanımızın potansiyelini görüp yapabilecekleri konusunda destek olursak gerçek potansiyelini gerçekleştirmelerini sağlayabiliriz.