Dünyada herkes her şeyi ne kadar çok biliyor, öyle değil mi? Sen ben dahiliz bu bilmişliğe, bakma. Hele ben inanılmaz ahkam keserim, bazen kendim bile şaşırıyorum. Neden dersin? Kendi değerimizi başkalarından çok bildiğimizi hatırlayarak mı yaratıyoruz? Ya da ukalalığın serin rüzgarı bir anlığına su mu serpiyor küller içinde kalan egomuza? Emin değilim, olmak isterdim ama.
Bunca ahval ve şeraitin, bunca bilginin, “-meli, -malı”nın içinde kendi inançlarım nerede? Başkalarının tavsiyeleri, yönlendirmeleri, doğruları içinde sabahtan akşama kendin kalabilmek kolay mı? İticileşmeden “hayır” demek, her söyleneni onaylamadan dinlemek, toplumun sivri dikenlerinden düşlerimi korumak mümkün mü?
Evet, mümkün; hayatta her şey mümkün. Sadece bunu zorlaştıran şartlar sağımdan solumdan, bilincimin altından üstünden yağdığında; biraz emek gerektiriyor, hepsi bu.
Hayatta hiç kimse, isteklerini ya da hislerini senin kadar anlayamaz.
Hayatta hiç kimse, isteklerini ya da hislerini senin kadar anlayamaz. Bu nedenle kimse sana yol gösterecek kadar donanımlı değildir. Ne demek istiyorum biliyor musun? Hayatta hiç kimse, isteklerini ya da hislerini anlayamaz. Bu nedenle kimse sana yol gösterecek kadar donanımlı değildir. Fakat onay almaya istekli olduğumuz, kendi kararlarımızın sorumluğundan kaçtığımız sürece bu en büyük ferahlığı tadamayız.
Önemli bir karar verecek olursun. Yurtdışına taşınmak, evlenmek, mesleğini seçmek, işten ayrılmak.. Aklına ne gelirse. Emin değilsindir, kafan karışır. Annene, babana çıtlatıverirsin.
- “Ayşen Teyzen’e soralım bak o çok iyi bilir böyle şeyleri.”
- “Komuşunun kapısını mı çalsan kızım, o öğretmen ya yönlendirir.”
- “Bak bu konuda beni dinle, sonra çok pişman olursun.”
- “Ahmet’e sordun mu, onun babası ne diyomuş?”
- “Bak sen bazı şeyleri bilmezsin, gençsin, bu kararlar öyle kolay verilmez.”
- “Sen dur şimdi bi eşe dosta soralım, sonra oturur konuşuruz.”
Hayatta istemediğin bir noktada olmanın faturasını kimseye kesemezsin.
Üniversiteye girerken Ferhat Amca’nı dinledin, iş seçerken onun eşi Arzu Teyze’ni. Ne olduğunu anlamadan ben n’aptım, neredeyim diye bir his girdi kanına. Faturayı kime keseceksin? Açık açık söyleyeyim: Hayatta istemediğin bir noktada olmanın faturasını kimseye kesemezsin. Bu sefer kıvranmaya başlarsın, bir şeyler değişse de kanın şu “ait olmama” hissinden arınsa.
- “Dur bakalım Canan Teyze’ne danışalım, o bizi yönlendirir.”
- “Kutlay Amcanla konuşmadan karar verme derim.”
Aldık mı yeni input‘ları, hadi bakalım, ver elini başka bir macera! Bu kez başka türlü kurtlar üşüşecek başına, benden söylemesi. Başka hurmalar nerelerini tırmalayacak? Onu da şey yapalım gel, lisede en sevdiğin hocaya soralım.
Böyle böyle yayılmış kabak tatlısı hissi veriyor yaşamak.
Kukladan hallice, şekerlenmiş, şekilsiz, kimliksiz. Başkalarının doğrularıyla yön almaya hazır, gaz halinde basıncın çok olduğu yerden az olduğu yere doğru sürüklenen bir sen… Sonra kendimi neden sevmiyorum? Valla sevemezsin anacım, onun bunun lafıyla yürütemeyiz bu gemiyi. Ya bu deveyi kendi yöntemlerimizle güdeceğiz, ya da tasımızı tarağımızı toplayıp bu diyardan gideceğiz.
Arzu Teyzem, Ferhat Amcam; güzel dilekleriniz, vizyoner görüşleriniz için çok teşekkür ederim. İyi niyetlisiniz biliyorum. Benim daha iyi koşullarda yaşamamı, daha doğru kararlar almamı istiyorsunuz. Allah razı olsun, cebiniz para dolsun.
Ben geç de olsa, kararlarımı kendim almayı seçiyorum artık. Yayında ve yapımda emeği geçen herkese çok teşekkür ederim, ezilmiş büzülmüş kabak tatlısı olmayı reddediyorum artık.