İntikam İstifası: Toksik İşyerinden Sessiz ama Güçlü Bir Ayrılış

intikam istifası

Bir işten ayrılma kararı dışarıdan bakıldığında sıradan bir tercih gibi görünebilir. Oysa bazı ayrılıklar yalnızca bir iş bırakışı değil; bir direnişin, bir uyanışın ve kendini geri alışın ilanıdır. Özellikle Z kuşağı çalışanlar arasında, quiet quitting fenomeninden sonra, sessizce yayılan ama aslında çok yüksek sesle konuşan bir kavram var: İntikam İstifası.

İntikam istifası nedir?

İntikam istifası; aylarca, hatta yıllarca biriken hayal kırıklıklarının, görmezden gelinmenin, pasif-agresif yöneticilerin ve değersizlik duygusunun sonunda gelen bir içsel patlamadır. Gülümseyerek söylenen iğneli cümlelerin, hafta sonlarına sızan e-postaların ve yok sayılan emeğin ağırlığı, bir gün dayanılamaz hâle gelir. O gün geldiğinde verilen karar, bir çöküş değil; tam anlamıyla bir uyanıştır.

İntikam istifası kötü geçen bir günün anlık bir tepkisi değildir. Çocukça veya duygusal bir çıkış değildir. Disiplinsizlik değildir. Sorumluluktan kaçmak, başkalarına zarar vermek ya da kaos yaratmak da değildir. Aksine, bu istifa biçimi; bireyin sınırlarını, değerlerini ve ruh sağlığını yeniden tanımladığı bir eşik noktasıdır. Ve en önemlisi, “Ben buna değmem mi?” sorusuna verilen içten bir cevaptır.

Yeni nesil istifa: Mesaj taşıyan gidişler

Buradaki “intikam”, birine zarar vermek değil; duygusal bir adaleti sağlama arayışıdır. Çünkü profesyonel ol, köprüleri yakma, dişini sık, idare et, sahip olduğun işe şükret gibi yıllarca içselleştirilen o klasik kalıplar, kişinin ruh sağlığını bastırmasına ve ruhun hastalanmasına neden olmaktadır. İntikam istifası ise başkalarını cezalandırmaktan çok, kişinin kendini özgürleştirmesi olarak görülebilir.

Üstelik dürüst olmak gerekirse; toksik yöneticiler yaptıklarının farkındadır. Mikro yönetimle boğarlar, korkuyla kontrol kurar, belirsizliği bir güç aracına dönüştürürler. Fakat artık bir gerçeği kabullenmeleri gerekiyor: Gidişin de bir dili vardır.

Artık çalışanlar yalnızca işi bırakmıyor; aynı zamanda bir mesaj veriyorlar. “Bu ortamda artık var olmak istemiyorum” diyorlar. Kimi sessizce ayrılıyor, kimi veda etmeden çıkıyor, kimi ise yalnızca bir cümle bırakıyor: “Kendimi daha fazla değersiz hissetmeyeceğim bir yere gidiyorum.”

Bu, dışarıdan bakıldığında duygusal ya da ani bir karar gibi görünse de aslında yıllarca ihlal edilmiş sınırların sonunda gelen bir öz saygı deklarasyonudur ve yıllardır sınırları ihlal edilen insanların çizdiği son çizgilerdir.

Şirketler bu durumdan ne öğrenebilir?

İntikam istifalarını yargılamadan önce, o insanların hikâyelerini dinlemeyi denemek gerekir. Eğer yetenekli, özverili, bir zamanlar sadık çalışanlar öfkeyle ve hayal kırıklığıyla bulundukları yeri terk ediyorsa, bunun ne anlama geldiği üzerinde düşünülmelidir.

Zehir her zaman kendini belli etmez; bazen İK toplantılarında gülümseyen yüzlerle bazen de “Saygılarımla” diye biten e-postalarla gizlenir. Bir çalışan, onca emeğine rağmen öfkeli ya da sessizce istifa ediyorsa, bu sadece bireyin bir anlık kararı değildir. Bu, şirketin ve yöneticinin bir aynasıdır. Gerçek empati ve insanı merkeze alarak  yönetilmeyen kurumlar için bu tür istifalar sadece kayıp değil, aynı zamanda bir uyarı sinyalidir ve bu sinyaller dikkate alınmalıdır.

Eğer şu an çalıştığınız yerde sesiniz duyulmuyor, değeriniz anlaşılmıyor ve her yeni gün biraz daha eksiliyorsanız bilin ki: Gitmek zayıflık değil, cesarettir. Kendiniz için vereceğiniz en güçlü karar, tamamen kendi şartlarınızla gitmektir. Ve belki de bu yazı, birinin o cesareti toplamasına küçük ama anlamlı bir ilham olur.

Kaynaklar
İntikam İstifası, toksik yönetici