Birçoğumuzun “Nasılsa burnumuzun dibinde, elbet bir gün gideriz.” dediği Kapadokya bölgesine geçtiğimiz günlerde gitme şansı buldum. Buraya gitmeyi istememdeki en büyük etkenin, Nuri Bilge Ceylan’ın meşhur Kış Uykusu filminin olduğunu söylemeliyim. Adı üstünde, kışın çekilen film, Kapadokya’nın eşsiz güzelliklerine ev sahipliği yapıyor. Beş günlük gezim sonrasında ise “Bu deneyimi mutlaka KİK okuyucuları ile paylaşmalıyım!” diye düşündüm. O yüzden siz de hazırsanız başlıyoruz.
Ulaşım
Öncelikle oraya nasıl varacağımıza bir bakalım. Bölgeye farklı ulaşım şekilleri bulunuyor. Eğer otobüs yolculuğunu seviyorsanız ya da uygun fiyatlı bir ulaşım alternatifi arıyorsanız 100-150 TL arası Nevşehir’e otobüs biletleri mevcut. Yol boyunca ise, sizlere Tuz Gölü manzarası eşlik ediyor. Nevşehir otogarından minibüs ya da taksiyle Kapadokya’ya gidebilirsiniz. Taksiyle giderseniz 120 TL gibi bir fiyat ödersiniz.
Bir diğer ulaşım yolu ise tren. Doğu Ekspresi’nin meşhur olmasıyla birlikte tren yolculuklarına talep oldukça arttı. Kapadokya’ya direkt olmasa da, Kayseri tren garına kadar gidebilirsiniz. Eğer kalacağınız otelin karşılama hizmeti varsa, bu hizmetten garda yararlanabilirsiniz.
“Sen nasıl gittin?” derseniz, ben uçakla gitmeyi tercih ettim. Bu alternatifinizde, Kayseri ya da Nevşehir Havaalanlarından birini varış noktanız olarak seçip, uçuşunuzu gerçekleştirebilirsiniz. Nevşehir’e direkt uçuş sadece İstanbul’dan var. Bu sebeple aktarmalı uçuştan başka şansınız yok. Ya da, Kayseri’ye direkt uçuş yapabilir, oradan Havaş ile Nevşehir otogarına geçebilirsiniz -ki ben öyle yaptım. Havaalanından da, otogardan da Kapadokya’ya minibüsler varmış ancak ben otogardan otele kadar taksi ile gitmeyi tercih ettim.
Bölge dağlık ve taşlık olduğu için yürüyerek her yeri gezmek mümkün değil. Ya araba kiralayabilirsiniz ya da turla gezebilirsiniz. Ben sabah erkenden kalkıp tura bağlı kalarak gezmek istemedim. Gezi öncesinde gitmek istediğim yerleri listeleyerek araba ile sakin sakin gezmeyi tercih ettim. O yüzden kesinlikle ama kesinlikle arabasız veya günlük turlara katılmadan tek başınıza gezemezsiniz.
Kapadokya’da konaklama
Nihayet öyle ya da böyle Kapadokya’ya vardık. Peki nerede kalacağız? Kapadokya’nın en meşhur bölgeleri Uçhisar, Ürgüp, Göreme ve Avanos. Bu sebeple konaklama açısından en çok tercih edilen yerler de buralar. Yüzlerce konaklama seçeceği ve otel tipi mevcut ama bence Kapadokya gezisi yapacaksanız mutlaka bir mağara oteli deneyimi yaşamanızı ve taş duvarların arasında uyuma zevkini tatmalısınız.
Ben Ortahisar’da bulunan Fosil Cave Otel’de kaldım. Otel, kayaların orijinalliği bozulmadan oyularak büyük bir özenle inşa edilmiş ve tam Ortahisar Kalesi’nin önündeydi. Sabahın erken saatlerinde otelin terasından balonların uçuşunu seyredebilmek ise muhteşemdi! Özellikle büyük şehirlerde yaşıyorsanız profesyonel bir hizmet sektörüne alışmışsınızdır. Burada -başta konakladığım otel olmak üzere- sizleri profesyonel bir hizmetten ziyade, sıcacık bir Anadolu insanı misafirperverliği bekliyor olacak. Örneğin, otelimizde konaklayan ve ayakkabısının altı açılan bir Çinli turiste, otel çalışanları gecenin bir vakti canla başla yardım edip ayakkabısını tamir ettiler. Ya da oda servisi hizmeti olmamasına rağmen türk kahvemiz her gün aynı saatte az şekerli şekilde kapımızdaydı.
Ortahisar diğer yörelere göre biraz daha uzak ancak gezilecek yerlere arabayla 10-20 dakika arası süreyle ulaşabildim. Bu yüzden Ortahisar’da bir otel seçmekten pişman olmadım.
Yazımın başında bahsettiğim ve bu gezinin ilham kaynağı olan Kış Uykusu filmi ise Uçhisar’da bulunan Argos in Cappadocia otelinde çekilmiş. Ondan da bahsetmeden geçmek istemedim. Muhteşem bir manzaraya sahip, bir çok konaktan oluşan çok büyük bir otel. Ücret açısından diğer otellere göre biraz daha pahalı.
Kapadokya’da gezilecek yerler
Otele vardığımda aklımda nereye gideceğime dair en ufak bir fikir yoktu. Ben de bir çok insan gibi kulaktan dolma bilgilerle oraya gitmiştim. Odaya yerleştikten sonra otel yönetimi görülmesi gereken yerleri içeren haritaları ve listeleri bana verince içlerinden gitmek istediklerimi seçtim ve kendi listemi oluşturdum. Aslında her yerin görülmesi gerekiyor ama beş güne her şey sığmayacağı için eleme yapmak zorunda kaldım. Gezmeye başlamadan önce söylemeliyim ki mutlaka ama mutlaka Müze Kart’ınız olsun. Gezeceğiniz yerlerin bir kısmı Müze Kart kabul ediyor, bir kısmı etmiyor. Müze Kart geçen yerlerde eğer kartınız yoksa kayda değer para vermek zorundasınız. Boşa para harcamanıza hiç gerek yok bence. Müze Kart alabileceğiniz noktalar ise burada.
Günlük turlar ile bölgeyi iki günde gezmek mümkün. Ancak ne kadar özümsenmiş olur orası tartışılır. Red Tour ve Green Tour olmak üzere iki adet başlıca tur çeşidi var. Otellerin hepsinin tur şirketleriyle anlaşması var ve fiyatlar şirketlere göre çok değişmiyor. Bu sebeple kaldığınız otelden sizin için tur rezervasyonu yapmasını isteyebilirsiniz.
Bölge genelde manzaraları ile ünlü olduğu için çok fazla seyir alanı var. Özellikle karlar altında olduğu zaman tepeden peri bacalarını seyretmek çok özeldi. Milyonlarca yılın yaşanmışlığı, beyaz bir örtünün altına saklanmış gibiydi. Ancak söylemem gerekiyor ki bütün seyir alanları hemen hemen benzer manzaraya sahip. Bu sebeple bana kalırsa, vaktinizi tekrar tekrar aynı şeyler için harcamanıza gerek yok.
Şimdi, benim görüp deneyimlediğim seyir alanlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Uçhisar Kalesi: Bölgenin her yerinden görülebilen ve en yüksek peribacası olma unvanına sahip Uçhisar Kalesi, panoramik seyir yapılabilen yerlerden birisi. Kaleden bütün Göreme Vadisini ve peribacalarını görebilirsiniz. Müze Kart geçerli değil. Girişler için öğrenci biletleri 3 TL, tam biletler 6 TL.
- Ortahisar Kalesi: Tüm Kapadokya bölgesinin en büyük peri bacası. Adeta Kapadokya’nın bacası gibi Ortahisar’da tüm heybeti ile yükseliyor. Bu peri bacasının, insan eliyle şekillendirilmesi ilk olarak Etiler zamanında korunma amaçlı başlamış. Zamanında yaşanan savaşlarda güçlü bir kale görevi görmeye başlamasıyla daha sonrasında Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden de sığınak görevi görmüş. Müze Kart geçmiyor. Giriş biletleri 2 TL.
- Temenni Tepesi: Kapadokya’nın en yüksek tepesi olan Temenni Tepesi, şehrin her yerinden görülebilecek bir konuma sahip. Aynı zamanda tepeden Erciyes Dağı görülebiliyor. Tepede 3. Alâeddin Keykubat’a ait olduğu söylenen bir mezar da bulunuyor. Temenni Tepesi’nin ortasında Tahsin Ağa Halk Kütüphanesi bulunuyor. Kış aylarında kapalı olduğu için ben içeriyi göremedim. Kütüphane ilçe merkezine taşınmış ama yine de normalde burada görebileceğiniz birkaç eser bulunuyor.
- Kızılçukur Vadisi: Gün batımının en güzel olduğu nokta tartışmasız Kızılçukur Vadisi. Bu vadideki kiliseler de bölgenin en eski kiliselerinden. Eğer tur eşliğinde buraya geldiyseniz herhangi bir ücret ödemiyorsunuz. Kendiniz gitmek isterseniz girişler 3 TL. Ben sadece tepeden manzarayı göreyim diyorsanız seyir terası alanına gidip bir sıcak şarap ve türk kahvesi de benim için içebilirsiniz.
Peribacaları
“Bize peribacalarından haber ver, şenlenelim artık.” dediğinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin önünüz, arkanız, sağınız, solunuz peribacası olacak. Yine de bu iki yere gitmeden olmaz:
- Göreme Açık Hava Müzesi: Manastır eğitiminin başladığı ilk yer olan Göreme Açık Hava Müzesi, kiliseler, mezarlıklar, şapeller, yemekhaneler, şarap mahzeni ve manastırdan oluşan bir manastır kompleksi. Tüm alanı gezmek için iki saat ayırmanız yeterli olur. Haftanın her günü 08.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti öğrenci için 30 TL, tam bilet ise 54 TL ama Müze Kart da geçerli. Müze içinde bulunan Karanlık Kiliseyi gezebilmeniz için ekstra 18 TL ödemeniz gerekiyor.
- Üç Güzeller Peribacaları: Kapadokya’nın simgesi haline gelmiş bu üç peribacasına kısaca Üç Güzeller deniyor. O klasik şapkalı peribacası formunun en güzel göründüğü yer burası. Bu üç güzellerin bir de efsanesi var: Zamanında Kapadokya Kral’ının bir kızı varmış ve bu kız bölgedeki bir çobana aşık olmuş. Kral kızının çobanla evlenmesine karşı çıkmış ama prenses yine de çobanla evlenmiş. Çobanla prensesin bir çocuğu olmuş ama Kral torunu olmasına rağmen kızını affetmemiş ve peşlerinden tüm aileyi katletmesi için asker göndermiş. Tam öldürülecekleri sırada prenses Tanrı’ya onları bu durumdan kurtarması için yalvarmış. İşte o anda üçü de taşa dönüşmüş. Bu taşlardan en öndekinin çoban, ortadakinin çocukları ve en arkadakinin de prenses olduğuna inanılmış. Birçok yerden görülebilen bu üçlüyü görmek için Kızıl Çukur Vadisi’nden Ürgüp yönüne doğru gitmeniz gerekiyor. Yol üzerinde kısa bir mola vererek onları görebilirsiniz.
Kiliseler
Bünyesinde 600 kadar kilise barındırdığı bilinen Kapadokya’yı anlatırken kiliselere değinmeden olmazdı. Korkmayın hepsini gezmenize zaten gerek yok ancak en önemlilerini mutlaka görmeniz gerekiyor.
- Çavuşin Kilisesi: İlk dönem Hıristiyanlığın en iyi ikon boyama çalışmalarının bu kilisede olduğu söyleniyor. Giriş ücreti 8 TL.
- Aynalı Kilise: Göreme yolu üzerinde olan kilise, aynı zamanda Fırkatan Kilisesi olarak da bilinir. Aynalı kilise denmesinin sebebi duvarlarındaki karşılıklı geometrik şekillerin kusursuz simetrisidir. Kış aylarında kapalıdır. Giriş 10 TL.
- Karanlık Kilise: Göreme Açık Hava Müzesi’nde bulunan kiliseye yukarıda söylediğim gibi 18 TL ücretle giriliyor. Kiliseye ayrı ücretle girilmesinin sebebi, dönemin diğer kiliselerinden ayrı olarak tek bir küçük pencereye sahip olmasıdır. Bu pencereden içeriye fazla ışık girmediği için tavandaki resimler neredeyse aynı şekilde korunmuştur. İçeride fotoğraf çekmek kesinlikle yasak.
- El Nazar Kilisesi: Göreme Açık Hava Müzesi yolunda, sol taraftaki tabelaları takip ederek ulaşabileceğiniz kilise, her yıl Ekim-Nisan ayına kadar kapalıdır. Bir peribacasına oyulmuş olan kilise T planlıdır ve en belirgin özelliklerinden birisi girişindeki dik ve uzun merdivenlerdir. Kilise yoluna 700m kala içeriye araç giremediği için yürümek zorundasınız. Özellikle dik dağ yokuşunu tırmanmak kışın buzlaşmış yolda oldukça zor olabiliyor (yani bana öyle oldu…)
Görmeden dönmemeniz gereken diğer yerler
Kapadokya sadece peribacası ve kiliselerden oluşmuyor elbette. Bölgede görmeden dönmemeniz gereken diğer yerler ise şu şekilde:
- Asmalı Konak: Başrollerini Nurgül Yeşilçay ve Özcan Deniz’in paylaştığı bu fenomen dizinin ev sahibi olan konak, şu an müze olarak kullanılmaktadır. 3 TL giriş ücretine sahip olan konağın bir çok bölümü, ziyaretçilerin odalara zarar vermesinden ötürü kapatılmış. Şu an sadece 3 oda halka açıktır. Konağın asıl sahipleri binada konaklamamaktadır. Ürgüp’te Tevfik Fikret Caddesi üzerinden ilerlediğinizde Yunak Camii karşısında konağı görebilirsiniz.
- Turasan Şarap Fabrikası: Kapadokya aynı zamanda bağları ve şarapları ile de ünlü. şarapları denilince akla ilk olarak hiç şüphesiz Turasan Şarapları geliyor. 1943 yılında Hasan Turasan tarafından kurulmuş olan fabrika, bugün Anadolu’daki en büyük şarap fabrikalarından biri ve sektörün liderlerinden. Fabrikayı ziyaret ettiğinizde, şarap tadımı yapabiliyorsunuz. Asmalı Konak tarifi verdiğim için Yunak Camii’nin öteki tarafında Turasan’ı bulabilirsiniz.
- Saç Müzesi: Guinnes Rekorlar Kitabı’nda dünyanın en garip müzeleri kategorisinde 6. sırada yer alan bu müze kesinlikle görülmeye değer. Çömlekçiler çarşısında bulunan müzenin bu kadar ilginç olmasının sebebi, içinde 16.000’ü aşkın kadının bıraktığı saç tutamlarının olması. Müze aslında Kapadokya’nın ünlü çömlek ustası Chez Galip’in çömlek dükkânının bir bölümü. Müzenin nasıl kurulduğunun hikayesi ise oldukça romantik. 1979 yılında Galip Usta’nın atölyesine Fransız bir turist kadın geliyor. Tanışıklık zamanla bir aşka dönüşüyor ve kadın 3 ay boyunca Avanos’ta kalıyor. Sonra diplomatik sebeplerden ötürü ülkesine dönmek zorunda kalan bu Fransız kadın, giderken aşkının sembolü olarak bir tutam saç parçasını Galip Usta’ya bırakıyor. Ustamız bu saç tutamını atölyenin duvarlarından birine asıyor ve bundan sonra gelip bu hikayeyi duyanlar kendi saç tutamlarını bırakmaya başlıyor. Saç tutamlarının yanına isim ve telefon bilgilerini bırakan kadınlar arasından 6 ayda bir çekiliş yapılarak 10 kişi seçiliyor ve Kapadokya tatili hediye ediliyor. Müzenin girişi 3 TL ve bilgilerin korunması açısından fotoğraf çekmek yasak. Müzede olmak benim açımdan biraz ürperticiydi. Bazıları için mide bulandırıcı olabilir. Çünkü saçlar tavan da dahil olmak üzere her yerde ve kafanıza, elinize her yere değiyor.
- Derinkuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirleri: Yerin altında sekiz kattan oluşan Derinkuyu Yeraltı Şehri, Kapadokya’daki yeraltı şehirleri arasında en popüler olanı. Kış aylarında kapalı olduğu için ben kapısından döndüm. (Umarım buradaki hayal kırıklığım size kadar geçmiştir.) Zamanında aynı anda 50.000 kişinin yaşayabildiği yeraltı şehrindeki yerleşik yaşamın, Asurlar’a dayandığı düşünülüyor. Kaymaklı’dan farklı olarak burada misyonerler okulu, günah çıkartma yeri ve vaftiz havuzu bulunuyor. Derinkuyu ismini, içindeki kuyulardan alıyor. Bu kuyular, yerin 60 metre aşağısına inerek, doğal bir havalandırma görevi görüyor. Derinkuyu’nun altında 400-500 adet yer altı şehri daha varmış ve bunlara ait 600 adet iniş çıkış kapısı var. Bu kapılar şu an halen oturulmakta olan evlerin içerisinde olduğundan yeraltı şehrinin bazı kısımları halk tarafından depo olarak kullanılıyor. Derinkuyu Yeraltı Şehri, Nevşehir merkeze 30 kilometre mesafedeki Derinkuyu ilçesinde bulunuyor. Kaymaklı Yeraltı Şehri ise, Nevşehir’e 20 kilometre mesafedeki Kaymaklı Kasabası’nda bulunuyor Derinkuyu Yeraltı Şehri’nin yarısı kadar büyüklükte, 5.000 kişi kapasiteli ama yine de en önemli yeraltı şehirlerinden. Tarihinin Frigler’e dayandığı tahmin ediliyor. Sekiz katı olan şehrin sadece dört katı ziyarete açık. Her iki yerde de Müze Kart geçerli ve aksi durumda girişler 25 TL.
Aktiviteler
Merak etmeyin burada saatlerce sadece dağ tepe bayır gezmeyeceksiniz. Bölgede oldukça eğlenceli aktiviteler var. Bunları turla ya da bireysel olarak yapabilirsiniz. Özellikle kış aylarında mutlaka hava durumunu kontrol etmeniz gerekiyor çünkü açık hava aktiviteleri genelde rüzgârdan ya da soğuktan iptal oluyor.
- Balona binmek: Balona binmeye karar verdiğinizde, hangi firmayı seçerseniz seçin, bineceğiniz günden önce rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Uçuş yapacağınız günkü program da aşağı yukarı her şirket için aynı: Şirketlerin servisleri sizi kaldığınız otelden alarak ofislerine götürüyorlar, burada kahvaltınızı yapıyorsunuz sonra uçuş onayı verildikten sonra balonların kalkacağı alana araçlarla gidiyorsunuz. Uçuş öncesi brifing yapıldıktan sonra balonlar hazırlanıyor ve sepetlere biniyorsunuz, kemerleriniz bağlanıyor sonra uçuşa geçiyorsunuz. İndiğiniz zaman da şampanya ve atıştırmalık bir şeyler ikram ediliyor. Alkol kullanmıyorsanız alkolsüz şampanya da açıyorlar. Katılım belgelerinizi de aldıktan sonra sizi araçlarla otelinize bırakıyorlar. Ücretler ise genelde 150 Euro’dan başlıyor. Eğer yok ben düşük bütçe ile gidiyorum derseniz sabah erken saatte kalkıp balonların uçuşunu seyretmeye gidebilirsiniz. Benim şansıma otelimizin terasından balonlar görülüyordu.
- ATV turları: Kapadokya’da yapılması popüler olan bir başka aktivite olan ATV turu ile, 10 ila 30 kişi arasında değişen gruplarla safariye çıkabiliyor. En popüler ATV turları öğleden sonra 3 civarlarında başlayan günbatımı turları oluyor. ATV kullanmak için ehliyet gerekmiyor. Tur süreleri ise 2 saatten başlıyor ve 4 saat, yarım gün, tüm gün olarak devam ediyor. 2 saatlik turun fiyatı yerine göre 100-150 TL arasında değişiyor.
- Atlı safari: Persçe “Güzel Atlar Diyarı” anlamına gelen Kapadokya’da yapılacak en güzel şeylerden birisi buraları at sırtında gezmek. Günlük turlarda Kızılçukur Vadisi, Güllüdere Vadisi, Aşk Vadisi, Bağlıdere ve Kılıçlar Vadisi gibi en ikonik yer şekillerinin görüldüğü vadileri gezebilirsiniz. Daha önce ata binmemeniz önemli değil. Atların hepsi eğitimli ve deneyimli rehberler size eşlik ediyor. Onun da fiyatı saatlik 150-250 TL arası değişiyor.
- Çömlek yapımı: Kapadokya’nın bir başka keyifli aktivitesi ise Avanos’ta çömlek yapmak. Avanos ilçesinde her köşe başında bir çömlek atölyesi var. Genelde baba mesleğini icra eden zanaatkarlar burda size ücretsiz çömlek yapımını denettiriyor. Küçük bir miktar karşılığında yaptığınız çömleği de alabiliyorsunuz. Buralarda ayrıca birçok el sanatını görebilir ve satın alabilirsiniz.
Yeme-İçme
Eğer buraya geliyorsanız önceden kendinizi fazladan kilolara hazırlayın derim. Çünkü buraya kadar gelmişken yemeden dönmeyin diyeceğim şeyler var.
- Testi kebabı: Kapadokya’nın en meşhur yiyeceği testi kebabı olduğu için yemeden sakın dönmeyin. Sizi hayal kırıklığına uğratmak pahasına bir şeyi söylemeliyim ki, otelimizdeki şef abimin söylediğine göre bu kebabın yapılması normalde 2 saati buluyormuş. Zaman ilerledikçe müşteriler 2 saat bekleyememeye başlamış. Bu sebeple kebabın sahtesini üretmeye başlamışlar. Daha kısa sürede pişiyor ve testide geliyor. Ancak orijinal testi kebabı değil.
- Kabak çekirdeği: Nevşehir kabak çekirdeği açısından ülkemizin en önemli yeri. Sütle kavrulduğu için tadı diğer kabak çekirdeklerine göre daha farklı. Gitmişken mutlaka biraz alın. Çarşılarda sıklıkla bulabilirsiniz.
- Kayseri mantısı: Bölgedeki hemen hemen her restoranda bulabilirsiniz. Yediğiniz bir mantının iyi olup olmadığını anlamak içinse oldukça kolay bir yöntemleri var. Yöre halkı dermiş ki; bir kaşığa 40 tane mantı sığıyorsa o mantı iyi bir mantıdır. Özellikle Ege Bölgesindeki iri taneli mantılara alıştığımdan küçücük mantı tanelerini görünce baya şaşırmıştım, meğerse yapımı daha zormuş.
- Şarap: Daha önce Turasan şaraplarından bahsetmiştim. O yüzden burada tekrar detaya inmiyorum ama eklemem gerekir ki, bu kadar ünlü şarapları olmasına rağmen üzümler İzmir-Urla’dan geliyor. Ayrıca tadı oldukça ağır, ama denemeden dönmeyin.
Bonus bilgiler
- Bölgede erkekler genellikle çanak çömlek işleriyle uğraşırken kadınlar da evde kilim dokuyarak ev ekonomisine katkıda bulunurmuş. Zamanla dokumacılık Avanos ve Göreme’de önemli bir yer edinmiş. Gitmişken mutlaka bir kaç halıcı gezmeyi unutmayın.
- Oralara kadar gitmişken mutlaka bir Türk Gecesi etkinliğine katılın. Benim önerim Avanos’ta bulunan Evranos Restoran.
- Yukarıda bahsettiğim yerler benim 5 gün içerisinde ziyaret edebildiğim yerlerdi. Bunun haricinde gezime sığdıramadığım ama görülmesi gerektiğini düşündüğüm yerler arasında; Ihlara Vadisi, Aşıklar Tepesi, Paşabağı, Zelve Açık Hava Müzesi, Güvercinlik Vadisi, Üzümlü ve Yılanlı Kiliseleri var. Oralarıda bana siz anlatırsınız artık…