Modern yaşamın bize dayattığı mükemmeliyetçilik duygusu beraberinde stres, endişe ve çeşitli takıntılar şehir insanını ele geçirmiş durumda. Çok da gerçekçi olmayan bu kusursuzluk arayışı hayatımızı doldururken ruhumuzu da aynı hızla boşluğa sürüklemektedir. Hal böyleyken, kusurları sevme sanatı olan Wabi-Sabi isimli Japon felsefesini daha yakından inceleyelim.
Nedir bu Wabi-Sabi? Hangi ihtiyacımıza karşılık gelip bizi rahatlatacak?
Wabi – Sabi, Japon estetiğine göre her şeyin kusurlu olduğunu ve eksik yönlerinin var olabileceğini anlatır. Devamlı akmakta olan hayatlarımızdaki bu kısıtlı sürede, kusurları olduğu gibi kabul etmeyi ve sevmeyi ifade etmektedir. Wabi, mütevazi sadelikte olan güzelliği tanımayı, Sabi, zamanın ilerlediğini, bu ilerleme sürecinde her şeyin büyüdüğünü, geliştiğini, yaşlandığını ve bozulduğunu tanımlamaktadır. Wabi ve Sabi bir araya geldiğinde; olanı kabul etmeyi, anda kalmayı ve yalın güzelliği esas almaktadır.
İlgini çekebilir: Ichigo Ichie: 10 Maddede Japonların Mutluluk Felsefesi
Yaşanmışlıkları hatırlatan kusurları sevmek
Modern dünyanın mükemmellik saplantısından kaçabileceğimiz bir sığınak gibidir bu felsefe. Bize kusurlarla hayatın daha anlamı olduğunu, güçlü yanlarımıza sahip çıkarken kusurlarımıza da sahip çıkmamızı önerir. Çünkü hayatımız aslında yaralarımızdan, yara bantlarımızdan, çizgilerimizden dolayı mükemmel değildir ve tam da bu nedenden dolayı güzeldir.
Uzun zaman birlikte olduğumuz herhangi bir şeyin bizimle birlikte yaşlanması, yaş alması ve bizim gibi birçok anıyı özünde barındırması oldukça kıymetlidir. Örneğin, en neşeli ve en kederli günlerimizde bize eşlik eden bir kahve fincanının ilk günkü parlaklığında olmayabilir ve sırf bundan dolayı bizim için özel bir anlam ifade eder. Okuduğumuz bir kitabın sayfasını kıvırır ya da bir paragrafın altının çizeriz. Bu işaretler, daha sonra elimizi attığımızda en beğendiğimiz bölümü hatırlamamıza yardımcı olur. Çok sevdiğimiz için atamadığımız, çok özel bir anımızda hediye edilen belki yeni bir iş, belki yeni bir terfi esnasında verilmiş, mürekkebi bitmek üzere olan bir kalem… İşlevini büyük ölçüde yitirmiş olsa dahi bizim için sıradan bir kalemden daha ötedir artık. Tüm bunlar, yaşamı anlamlı kılan anılarımızdır, yaşamın ta kendisidir.
Aynı zamanda Wabi-Sabi, bu dünyada mükemmeli aramak yerine yaşanmışlığın peşine düşmeyi ifade eder. Köşede durup hayatı seyretmek yerine içine girip hatalarla, yanlışlarla, inişlerle ve çıkışlarla doyasıya yaşamak gerektiğini anlatır.
İlgini çekebilir: Kalbin Kırılmasın Diye Daha Ne Kadar Saklanacaksın?
Kusursuzluk gerçekten iyi midir?
Bir kenarda hiç yakmadığımız mumlar… Belki daha güzel bir mutfak veya sadece misafirler için sakladığımız takımlar… Yepyeni ama dolabın bir kenarında daha güzel bir anıyı bekleyen kıyafetler…. Mükemmel, tertemiz ama içinde bir duyguyu, herhangi bir duyguyu barındırmayan sıfır kilometre eşyalar…
Peki siz? Ruhu olmayan, bir anlam ifade etmeyen mükemmelliktense, size ait yaşanmışlıkları biriktiren kusurları tercih etmez miydiniz?
The Kills grubunun Cheap and Cheerful şarkısının sözlerinde geçtiği gibi:
Sıkıcısın çünkü düzgün olduğunda,
Aptalsın çünkü aklı başında davrandığında.
Mumlarımızı yakalım.
Kullanmaya kıyamadığımız eşyalarımızı kullanalım.
Evlerimiz her zaman derli toplu olmasın.
Bırakın çocuklarınızın oyuncakları arada bir ortalığı işgal etsin.
Sıkıcı ve aklı başında anılarımız olacağına yaşamın tatlı karmaşasını kucaklayan anılarımız olsun.
Yaşamınızdaki kusurları sevmek ve hayatınıza yeni bir gözle bakmak için Japonların bu ilgi çekici felsefelerinden biri olan Wabi – Sabi’yi denemek faydalı olabilir.