Günümüzde popüler kültürde sıkça karşımıza çıkan narsist (veya narsisist) kişilikler, sinema dünyasında da etkileyici bir şekilde işleniyor. Netflix’in son dönemde adından çokça söz ettiren yeni dizisi Kimler Geldi Kimler Geçti ile beraber narsisizm konusu tekrar gündeme geldi. Narsisizmi en temel haliyle; “Kendisini aşık derecesinde seven ve hatta kendisini sevmekten başkalarını sevmeye vakit bulamayan kişiler” olarak tanımlıyor KİK Wellbeing yazarlarımızdan Psikolog Neslihan Dutak. Peki narsist kişilikler hakkında daha fazla bilgi edinmek ve bu karmaşık karakter özelliklerini daha iyi anlamak ister misiniz? Narsist kişilikler hakkında fikir sahibi olmanızı sağlayacak dizi ve filmleri sizin için listeledim! Bu yapımlar, sadece keyifli vakit geçirmenize yardımcı olmayacak, aynı zamanda narsisizmin farklı boyutlarını keşfetmenize yardımcı olacak. İşte akılda kalan narsist dizi ve film karakterleri!
The Devil Wears Prada (Şeytan Marka Giyer) – Miranda Priestly
“Saçmalama. Herkes biz olmak ister.”
Bir kitap karakterinin muhteşem şekilde filme uyarlamasına şahit olduğumuz, Merly Streep’in hayat verdiği Miranda Priestly karakterinde narsiszm özelliklerini sıklıkla görüyoruz. Gerçek hayatta Vogue Editörü Anna Wintour’dan esinlenildiği söylenen, kurgusal moda dergisi editörü olan Miranda; talepkarlığı, kendisini herkesten üstün görüşü, manipülatifliği ve ona destek olan insanların sorunlarına ilgisizliği ile narsisizmin belirgin özelliklerini gözler önüne seriyor. Öte yandan kişisel ve profesyonel hayatı arasındaki dengesizlik aslında narsist kişilerin ciddi bir kişilik çatışması altında olduğunu da göstermekte.
İşte Miranda’nın narsist olduğunu anlamamızı sağlayacak belirgin karakter özellikleri:
- Kendini Üstün Görme: Miranda, kendini her zaman diğerlerinin üzerinde görür. Moda dünyasında tartışmasız bir otorite olarak kendini kabul ettirmiştir ve çevresindekilere karşı sürekli üstünlük taslar.
- Empati Eksikliği: Miranda, çalışanlarının duygularını ve ihtiyaçlarını önemsemez. Onları sadece kendi hedeflerine ulaşmak için araç olarak görür ve kişisel hayatlarına dair kaygılarını dikkate almaz.
- Eleştiriyi Kabul Etmeme: Eleştirildiğinde ya da hataları yüzüne vurulduğunda bunu asla kabul etmez. Kendisini her zaman haklı görür ve hatalarını başkalarına yükleme eğilimindedir.
- Manipülatif Davranışlar: İnsanları manipüle ederek kendi isteklerini gerçekleştirmeye çalışır. Bu, hem iş ortamında hem de kişisel ilişkilerinde belirgindir.
- Aşırı İhtiras: Miranda’nın başarıya ve güce olan düşkünlüğü, onu narsist bir karakter haline getirir. Kariyeri için her türlü fedakarlığı yapar ve başkalarının fedakarlık yapmasını bekler.
Gone Girl (Kayıp Kız) – Amy Dunne
“Ruhumu öldürmüş olması da bir cinayet sayılmalı.”
Evlilik, ilişkiler ve kişisel kimlik ile ilgili bir psikolojik gerilim filmi olan Gone Girl, başrolündeki Amy Dunne karakteri ile yoğun ve tipik bir narsist karakter örneğidir. Empati yoksunu olan Amy, kendi amaçları ve tatmin duygusu için evliliğini ve delicesine aşık olduğu kocasını kaybetmeyi göze almış bir karakterdir. Toplum içinde başarılı ve ideal kadın olmak için her şeyi göze alan bu kadının manipülasyon becerisi, kimi zaman izleyenleri hayran bırakacak ölçüdedir. Ancak filmin sonunda anlıyoruz ki Amy aslında “aşık” olduğunu iddia ettiği kocasına asla aşık olmamıştır. Çünkü kendisinden başka kimseyi gerçekten sevemez. O sadece bir hayat arkadaşını sevme fikrini sevmiştir.
Amy Dunne karakterinin narsist olduğunu anlamamızı sağlayan bazı belirgin özellikler ve davranışlar ise şunlar:
- Manipülatif Davranışlar: Amy, insanları manipüle etmede son derece ustadır. Kendi çıkarları doğrultusunda çevresindekileri yönlendirir ve büyük bir plan dahilinde yalanlar söyleyerek durumu kontrol altında tutar.
- Kendini Üstün Görme: Amy, kendini diğerlerinden üstün görür ve sürekli olarak zekasıyla, güzelliğiyle ve manipülasyon yeteneğiyle övünür. Başkalarını aşağılamaktan çekinmez ve kendini her zaman haklı ve üstün görür.
- Empati Eksikliği: Amy, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını önemsemez. Kendi isteklerini gerçekleştirmek için diğerlerinin hayatını mahvetmekten çekinmez. Eşi Nick’e karşı olan acımasız planı, empati eksikliğinin en bariz örneğidir.
- Dikkat ve Hayranlık İhtiyacı: Amy, sürekli olarak ilgi ve hayranlık bekler. Medyanın ilgisini çekmek ve toplumun dikkatini üzerine toplamak için karmaşık bir plan yapar ve bunu başarıyla yürütür.
- Mağdur Rolüne Bürünme: Kendi çıkarları doğrultusunda sürekli mağdur rolünü oynar ve insanları bu şekilde manipüle eder. Eşinin onu öldürmeye çalıştığına dair sahte deliller oluşturur ve kendini masum bir kurban olarak gösterir.
Emma – Emma Woodhouse
“Çok şükür benim sınırsız iç zenginliğim var. Dolayısıyla evlenebilmem için başkalarını, hiç olmazsa başka bir tek kişiyi olağanüstü bulmam gerek.”
Jane Austen’in 1815 tarihli aynı isimli romanından uyarlanan film bu listeye girmezse olmazdı! Yazar, esere adını da veren baş karakteri Emma Woodhouse’u “Benim dışımda kimsenin sevemeyeceği bir kadın karakter.” olarak tanımlıyor. Filmde etrafındaki herkesin “doğru kişiyi” bulmaları için burnunu insanların işine sokmaktan keyif alan Emma, sevimli görünen kişiliğinin altında narsist kibri ve manipülatifliği ile kendisine kimseyi layık görmüyor.
Emma Woodhouse karakterinin narsist olduğunu anlamamızı sağlayan bazı belirgin özellikler ve davranışlar şunlardır:
- Kendini Üstün Görme: Emma, sosyal statüsü ve zenginliği nedeniyle kendini çevresindekilerden üstün görür. Diğerlerinin hayatlarına müdahale ederken her zaman doğruyu bildiğine inanır.
- Manipülatif Davranışlar: Emma, çevresindeki insanların hayatlarını kontrol etmeye ve onları kendi isteklerine göre yönlendirmeye çalışır. Özellikle arkadaşlarının aşk hayatlarına müdahale ederek kendini önemli hissetmek ister.
- Empati Eksikliği: Emma, başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını yeterince önemsemez. Kendi planlarına ve isteklerine odaklanır, bu süreçte arkadaşlarını istemeden de olsa incitebilir.
- Dikkat ve Hayranlık İhtiyacı: Emma, sürekli olarak çevresindekilerden ilgi ve hayranlık bekler. Yaptığı iyiliklerle övünür ve başkalarının onayını arar.
- Hatalarını Kabul Etmeme: Emma, yanlış yaptığında bunu kabul etmekte zorlanır. Hatalarını görmezden gelme veya başkalarına yükleme eğilimindedir.
Black Swan (Siyah Kuğu) – Nina Sayers
“Öyle insanlar vardır ki, zaten bilmiyorlarsa onlara anlatamazsınız.”
Beyaz perdenin başyapıtlarından Black Swan filminde baş karakter olan Nina Sayers’ın narsist kişilik bozukluğunun sonuçlarıyla yüzleştiğini görüyoruz. Bir kişinin narsist kişilik bozukluğu göstermesindeki etkenlerden bir tanesi, ebeveynlerinden birinin narsist özellikler taşıyor olması. Bu sebeple, karakterimiz, çocuk çağlarında kendisini koruyabilmek için kişilik değiştirmek zorunda hisseder. Eskiden balerin olmasına rağmen Nina’ya hamile kaldığı için mesleği bırakmak zorunda kalan anne, içsel öfkesini kızından çıkarır ve kızının da başarılı bir balerin olması için her türlü baskıyı, psikolojik şiddeti ve manipülasyonu uygular. Bunun sonucunda Nina, kendisini annesinden korumak için kişilik bölünmesi yaşayarak agresyon ve narsisizm belirtileri verir.
Nina’nın narsist olduğunu anlamamızı sağlayan bazı belirgin özellikler ve davranışlar şunlardır:
- Mükemmelliyetçilik ve Kendini Üstün Görme: Nina, mükemmeliyetçilik konusunda takıntılıdır ve her şeyin en iyisini yapma konusunda kendine aşırı güven duyar. Kendini sürekli olarak diğer dansçılardan üstün görmek ve en iyi olma arzusu, narsistik bir özelliği yansıtır.
- Empati Eksikliği: Nina, balede başarıya ulaşmak için kendi duygusal ve fiziksel sağlığını feda ederken, çevresindekilerin duygularını ve ihtiyaçlarını göz ardı eder. Annesi ve diğer dansçılarla olan ilişkilerinde empatiden yoksun davranışlar sergiler.
- Dikkat ve Hayranlık İhtiyacı: Nina, sahnede ve günlük hayatında sürekli olarak dikkat ve hayranlık arar. Başkalarının onayını ve beğenisini kazanmak için aşırı çaba sarf eder.
- Rekabet ve Kıskançlık: Nina, diğer dansçılara karşı sürekli bir rekabet içinde olur ve onların başarılarını kıskanır. Bu rekabetçi tutumu, kendini üstün görme ve başkalarını küçük görme eğilimlerini ortaya koyar.
- Kontrol ve Manipülasyon: Nina, dans kariyerinde kontrolü elinde tutmak için aşırı çaba sarf eder ve başkalarını manipüle etmekten çekinmez. Özellikle kendini kanıtlamak için aşırı ve zararlı davranışlar sergiler.
Joker – Arthur Fleck
“Ben bir canavar değilim, sadece herkesten öndeyim.”
Fantastik DC evreninin sevilen karakterlerinden olan Joker’in hikayesini derinlemesine incelemek için yapılmış filmde, gerçek adı Arthur olan karakterimizin psikolojik ve fiziksel ezilmişliğinin saatlerce işlendiğini görüyoruz. Kişilik oluşumu süresinde çocukluğun ve aile ilişkilerinin büyük öneme sahip olduğundan yukarıdaki örneklerde bahsetmiştik. Burada da, Arthur’un narsistik ve kötüye madde kullanım tanısı almış olan annesi ile ilişkisi, baba kavramının eksikliği, çevresiyle olan etkileşimi ve toplum içinde görünür olma arzusu üzerinde durulmuştur.
Çocukluk çağında istismar ve ihmale uğrayan, yetişkinlik çağında ise sistematik olarak psikolojik şiddete maruz kalmaya devam eden Arthur’un örseleyici yaşam öyküsü kimlik oluşumunu, sosyal uyumunu, kişilik gelişimini olumsuz etkilemiş ve narsistik kişilik bozukluğu kimliğini benimsemesine neden olmuştur. Filmin sonunda insanların onu olduğu gibi, yaraları ile kabul etmemesi, Arthur’u yaralı bir ruhtan öte tam bir psikopata çevirmiştir.
İşte karakterinin narsist olduğunu anlamamızı sağlayan bazı belirgin özellikler ve davranışlar:
- Kendini Özel ve Farklı Görme: Arthur, kendini toplumun diğer bireylerinden farklı ve özel görür. Özgün ve anlaşılmayan bir sanatçı olarak kendini tanımlar ve başkalarının onu anlamadığını düşünür.
- Dikkat ve Hayranlık İhtiyacı: Arthur, sürekli olarak ilgi ve hayranlık arar. Stand-up komedi yaparak ve ünlü bir komedyen olma hayaliyle, insanların dikkatini ve beğenisini kazanmayı arzular. Murray Franklin’in şovuna çıkmak ve dikkat çekmek istemesi bunun bir örneğidir.
- Empati Eksikliği ve Acımasızlık: Arthur, kendi acı ve travmaları nedeniyle empati kurmakta zorlanır. Film ilerledikçe, başkalarının duygularını ve yaşamlarını önemsememeye başlar ve şiddet içeren davranışlar sergiler.
- Kendini Mağdur Hissetme: Arthur, sürekli olarak kendini toplum tarafından dışlanmış ve mağdur edilmiş biri olarak görür. Bu mağduriyet duygusu, kendini haklı çıkarma ve şiddet içeren eylemlerini meşrulaştırma eğilimini besler.
- Büyüklenmeci Fanteziler: Arthur, kendini büyük bir figür ve devrimci olarak hayal eder. İnsanları etkileme ve onlara ilham verme arzusu, narsistik eğilimlerini yansıtır. Şehri kaosa sürükleyerek dikkat çekmek ve gücünü kanıtlamak ister.
Gossip Girl – Chuck Bass
“Benim en büyük kabusum, beni seven kimsenin olmamasıdır.”
TV dünyasının ikonik dizisi Gossip Girl’ün Chuck Bass karakteri bu listede yer almazsa olmazdı elbette! Başta dizinin esas oğlanı olmamasına rağmen, Chuck Bass’in narsizm özellikleri, onu dizideki en ünlü karakterlerden biri yaptı. Onu olduğundan daha yakışıklı, daha zeki, daha çekici yapan ise çok büyük ihtimalle narsistik özellikleri oldu. Chuck, bedeli ne olursa olsun istediğini elde etmek için gerekeni yapar, kendi planlarını uygularken karşısına çıkan herkesi piyon gibi kullanır, etrafındakileri manipüle etmekten ve sömürmekten asla çekinmez. Bu empati yoksunu delikanlı tüm bunları yaparken, çevresindekilerin onayını ve hayranlığını çekmeye çalışır. Gerçekte ise kişiliğinin ve psikolojisinin altında tam bir enkaz olduğunu görüyoruz.
Chuck Bass karakterinin narsist olduğunu anlamamızı sağlayan bazı belirgin özellikler ve davranışlar şunlar:
- Kendini Üstün Görme: Chuck, zenginliği ve sosyal statüsü nedeniyle kendini diğerlerinden üstün görür. Çevresindekilere karşı sürekli olarak üstünlük taslar ve bu üstünlüğünü korumak için her türlü manipülasyonu yapar.
- Empati Eksikliği: Chuck, genellikle başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını önemsemez. Kendi çıkarları doğrultusunda başkalarını kullanmakta tereddüt etmez ve duygusal anlamda acımasız davranışlar sergiler.
- Manipülatif Davranışlar: Chuck, çevresindeki insanları manipüle ederek kendi isteklerini gerçekleştirmeye çalışır. İş dünyasında ve kişisel ilişkilerinde sürekli olarak başkalarını yönlendirme ve kontrol etme eğilimindedir.
- Dikkat ve Hayranlık İhtiyacı: Chuck, sürekli olarak dikkat ve hayranlık bekler. Çevresindekilerin onayını ve saygısını kazanmak için büyük çaba sarf eder ve bu dikkat açlığını gidermek için çeşitli entrikalara başvurur.
- Sorumluluklardan Kaçınma ve Hatalarını Kabul Etmeme: Chuck, hatalarını kabul etmekte zorlanır ve sorumluluklardan kaçınır. Genellikle hatalarını başkalarına yükleme eğilimindedir ve kendi hatalarını görmezden gelir.