Stoacı felsefenin önemli temsilcisi Epiktetos, insanların sadece kendi duygu ve düşüncelerini kontrol edebileceklerini, bu nedenle dış etkenlerden kaynaklı herhangi bir şeyin güdümüne girerek etkilenmemeleri ve bağımsız hissetmeleri gerektiğini savunur. Bu bağımsızlığın da insanlara iç huzur ile mutluluk vereceğini iddia eder. Milattan sonra 50-135 yılları arasında yaşamış Antik Yunan filozofu Epiktetos, bu öğretisi ile kendinden sonra gelen birçok düşünürü etkilemiştir. Epiktetos’un görüşleri antik söylemlerden arındırıldığında, günümüz yaşamında da kendine yer bulmaktadır. Epiktetos’un iyi yaşam öğretileri neler, hep beraber bakalım!
Duygular bulaşıcıdır. Başkalarının olumsuz duygu enfeksiyonundan kaçının.
İnsanların hüzünleri, acıları, olumsuz duyguları bir bulaşıcı hastalık gibi yayılır ve en çok da çevresindeki insanları etkiler. Hayal kırıklığı yaşamış bir arkadaşınız, kederli bir akrabanız ya da hayatı bir anda alt üst olmuş bir iş arkadaşınız ile karşılaşırsanız, yaşadıkları bu duyguları doğrudan üzerinize almayın. Kendinize Epiktetos’un şu öğretisini hatırlatın: “Bu kişiyi inciten şey, olayın kendisi değil. Bir başka kişi aynı durumda kendisini mutsuz hissetmeyebilirdi. Bu kişiyi inciten şey, yaşadığı olaya yüklediği anlam ve o anlam ölçütünde verdiği tepkidir.”
Bu duygulardan bağımsız kalarak daha rasyonel tepkiler vermek, karşımızdaki kişiye de daha iyi hizmet edecektir. Kederli akrabanızı dinleyebilir, hayatı alt üst olmuş dostunuzla derdini paylaşabilirsiniz; fakat bu olumsuz duyguların sizde de oluşmasına izin vermemelisiniz. Bilinç ve biliş süreci telkin vermediğiniz müddetçe başkasının acısını dinlediğinizde siz yaşamışçasına ruhunuza acı verecektir. Konu ile ilgili daha detaylı bilgiye ‘aynalama nöronlar’ üzerinde okumalar yaparak ulaşabilirsiniz.
Ve evet; duygular bulaşıcıdır. Birçok davranış bilimci kurum ve şirket yöneticilerinin ruh hallerinin çalışanları, yine çalışanların duygularının birbirlerinden etkilediğini öne süren araştırmalar yapmıştır (Robbins & Judge, 2017). Bu nedenle bu konulara hakim bireyler olarak en sık görüştüğünüz insanların da aynı farkındalığa sahip olmaları konusunda seçici olmalısınız.
Olan her şeyin iyi bir nedeni vardır.
Neyi düşünürseniz, o olursunuz. Olan olaylara boş ve batıl, sonradan üretilmiş inançların etkisi ile güçler ve anlamlar yüklemekten kaçının. Bizim her zaman meşgul olan zihinlerimiz, bir sonuçtan diğerine atlamayı, aslında orada olmayan işaretler üretmeyi ve yorumlamayı sonsuza kadar sürdürebilir.
Tüm olaylar arasında ayıklanan işaretlerle hikaye kurgulamayı, uydurma kurgularla beklentiler kümesi oluşturmayı ve boş beklentilerle de ömür ziyan etmeyi Epiktetos’a rastlayan bir birey olarak lütfen siz yapmayın. Ancak şunu yapabilirsiniz; başınıza gelen her duruma iyi yanından bakın. Çünkü avantaj arayan gözlerle bakarsanız her olay sizin için bir avantaj taşır.
İhtiyaçlarınızı ve beklentilerinizi gerçeklikle uyumlu hale getirin.
Epiktetos’a göre, sevdiğinizin ölümsüz olmasını istemek aptalcadır; gerçekçi değildir. İnsanlar ölümlüdür ve sonsuza dek yaşayamaz. Hiç hata yapmayan ve sizi devamlı mutlu eden bir insanla beraber olmayı istemek de aptalcadır, gerçekçi değildir. Böyle bir beklenti sadece hayal kırıklığı doğurur.
Kontrol alanımıza giren, rasyonel, gerçekle bağlantılı beklentiler sonuçları daha kabul edilebilir kılar. Dahası, yaşamın sınırlarını ve kaçınılmazlığını anlamak, kabullenmek, savaşmak yerine kabulle beraber akmak bizleri daha özgür kılacaktır. Yaratıcının belirlediği bu sınırlar ile irademiz ve kontrol alanımız içindeki sınırsızlıkla uyumlu ve dengede olduğumuz müddetçe de hem özgür hem de iç huzurla iyi yaşamın şifrelerini çözmüş olacağız.
Mutluluk kendi içimizdedir.
Düşünsel özgürlük, yaşamdaki en değerli şeydir. Bu özgürlük nasıl kazanılır peki? Kendi kontrol alanınızın dışındaki şeyleri aldırmayarak ve önemsemeyerek. Eğer zihinleriniz kontrol edemediğiniz şeylerle ilgili endişe, korku ve tutkuyla dolu bir kazan gibiyse, hafif ve ışık yayan bir kalbe sahip olamazsınız.
Yenilmez olmak istiyorsanız, üzerinde gerçek bir kontrole sahip olmadığınız şeylerle mücadeleye girmeyin. Sizin mutluluğunuz şu üç şeye dayanır:
- İradeniz
- Karşılaştığınız olaylarla ilgili fikirleriniz
- Bu fikirleri işleme biçiminiz
Mutluluk, dış koşullardan bağımsızdır. Dış koşullardan gelen durumları bu öğretiler ile kendi içinizde yönetebilirseniz, mutluluğu bulabilirsiniz, -tabi ki içinizde-.
Başkalarını memnun etmeye çalışmak tehlikeli bir tuzaktır.
Başkalarını memnun etmeye çalışmak kendi yolunuzdan başka yollara sapmaktır. Kendinizi kendi gerçeğini arayan, bir bilgelik aşığı olarak görün ve her adımınızı dışarı değil içeri atın. Dahası, bunu yaparken de kendinizi başkalarına bilge olarak da göstermeye çalışmayın.
Bilgelik dolu bir yaşam, kendi fikirlerinizle ve kendi bakış açınızla yaşamanızla mümkün.
Zihninize hazineniz gibi davranın. Amacınıza odaklanın.
“Tutkular nefsin hastalıklarıdır. Bedeniniz gibi nefsiniz de hastalanabilir. Nefsin hastalıkları zayıflıklardır” der Epiktetos. Eğer biri sizin bedeninizi alır bir başkasına köle olarak verirse öfkeye kapılırsınız. Üstelik bedeninizi alan, aldığı bedeni yerden yere vurursa acı içinde yıpranırsınız. Bu zihniniz ve düşünceleriniz için de geçerli değil midir?
Sizinle olumsuz, itici veya zehirli şeyler paylaştıktan sonra zihninizi dağınık ve karışık bir şekilde bırakacak birine neden zihninizi teslim ediyorsunuz? Bedeniniz gibi zihniniz, düşünceleriniz de size ait. Başkaları tarafından etkilenmesine, yerden yere vurulmasına, karıştırılmasına izin vermemeli ve süreci kontrol etmelisiniz.
Amacınızı belirleyin, yol haritanızı çizin ve uygulayın.
Edindiğiniz amaç ile ilgili sorumluluk almadan önce bir adım geriye atın ve düşüncelerinizin çevrelendiği tabloya bakın. Bu amaç ham bir dürtüyle mi oluştu? Yol haritası belirleyip ilerlemeden önce amacınız gerçek mi tüm ayrıntıları ile analiz edin. Bu amacınızı gerçekleştirmeye çalışırken olabilecek her şeyi, bütün sonuçları ile birlikte düşündüğünüzde hala içinizde güçlü bir şekilde aynı amaca ulaşma arzusu devam ediyorsa, o zaman kararlılıkla amacınıza yönelik uygulamaya geçebilirsiniz.
Yol haritanızı belirlerken de kendinize soracağınız bazı soruları cevaplamanız gerekir:
- Bu amacınızın gerçekleşmesi için ne gerekmektedir?
- Bu amacı gerçekleştirmek için ne gibi araçlara sahipsiniz?
- Bundan sonra hangi adımı atmalısınız ve sonucunda ne gibi olasılıklarla karşılabilirsiniz?
- Karşılaştığınız sonuçlar beklentileriniz dışında ise ne gibi bir tedbir adımı/stratejisi düşündünüz?
Epiktetos’a göre isteksiz, gönülsüz bir ruhun hiçbir gücü yoktur. Yüzeysel amaçlar, geçici çabalara o da geçici, yüzeysel sonuçlara neden olur. Gerçekten istediğiniz bir şeyi amaç edinin. Yeterli çaba göstermeniz, arzu ile sürece odaklanmanız için bu zorunludur. Ayrıca güçlü ve zayıf yanlarınızı da belirleyin ve değerlendirin. Amaçlarınıza ulaşmada bu yönlerinizi bilmek süreci kolaylaştıracak, sizin için önemli bir motivasyon aracı olacaktır. Kendinizi yanılsamalardan özgürleştirin ve gerçekçi olun.
Başkalarıyla ilişkilerimiz yaşam niteliğimizi etkiler.
Kimlerle arkadaşlık ediyorsunuz? Arkadaşlarınız, yol arkadaşlarınız değerli insanlar mı? Onların etkileri, alışkanlıkları, değerleri ve davranışları sizi yüceltiyor mu yoksa bırakmayı düşündüğünüz alışkanlıklarınızı daha da güçlendiriyor mu?
Arkadaşlar seçilebilir. Fakat bazı şeyler, bizim beğenilerimize göre tasarlanmaz. Örneğin, ailemiz. Babanızın size nasıl davrandığı ya da kardeşlerinizin sizinle olan ilişkisel tutumu, nitelik açıdan değerlendirdiğinizde seçim yapacağınız bir durum oluşturmaz. Burada da yaşamsal niteliğinizi, yine Epiktetos’un şu öğretisi ile korumalısınız: “Fiziksel saldırılar dışında, öteki insanlar, siz müsaade etmedikçe sizi incitemezler. Bu kişi sizin akrabanız, kardeşiniz, öğretmeniniz ya da bir üstünüz olsa dahi siz izin vermedikçe sizi incitemez. İncinmeye izin vermeyin, incitilmeyeceksiniz. Bu sizin kontrol alanınız içindeki bir seçimdir.”
Yaşama bir ziyafetmiş gibi yaklaşın.
Yaşamınızı nezaketle davranmanız gereken bir ziyafet gibi düşünün. Ziyafette yemek size gelene kadar sabırla bekleyin, telaşlanmayın. Sizden önce yemek verilenlere düşmanlık etmeyin, sabırsızlıkla öfkeye kapılmayın. Emin olun, yemeğiniz gelecek, geleceği ana kadar da zerafetle bekleyin. Harika bir ziyafettesiniz çünkü, sadece her anın güzelliğine odaklanın.
Hayatı bir ziyafet gibi yaşayan ve asla dürtüsel hareket etmeyen Diyojen ve Herakleitos gibi düşünürlerin yaşamsal ilkelerini mutlaka araştırın. Değerli yaşamları bu konuda birçok örnekle zenginleşmiştir.
Aklınızı koruyun.
Aklınızı bedeninizi korur gibi koruyun, hatta daha hassas bir şekilde koruyun. Bir aklı, hafızayı, zihni ne zayıflatır ve direncini ne düşürür? Bir aklı ne dağıtır ya da sisli hale getirir? Vereceğiniz cevaplar, “Nasıl?” sorunuzun da cevaplarını oluşturacaktır. Aklınızı korursanız aklınız da sizi her şeyinizle korur.
“Ben size, karakterinizde yaptığınız ilerlemeyi soruyorum, siz bana bir filozofun kitabını çok iyi okuduğunuzu ve anladığınızı söyleyerek övünüyorsunuz. Benim öğretilerimi anlamanız sayesinde ruhunuz şimdi daha yüksek, daha özgür, daha vefalı ve daha güzel oldu mu? Ruhunuz hiçbir şeyin engel olamayacağı kadar güçlü ve hiçbir şeyin bulandıramayacağı kadar berrak oldu mu? Şikâyetleri, öfkeyi ve sızlanmayı hayatınızdan kovabildiniz mi? İlkeler içinizde yeşerdi mi?” -Epiktetos