Hayatımızda bazı insanlar vardır; yanlarında olduğumuzda kendimizi yorgun, keyifsiz ya da değersiz hissederiz. Ancak bunu hemen fark edemeyiz. Onlar doğrudan bağırmaz, kötü sözler sarf etmez ya da açıkça zarar vermez. Ama varlıkları, davranışları ve söyledikleriyle iç huzurumuzu sessizce tüketirler. Duygularını çarpıtarak, sınırlarını zorlayarak, seni kendi iç dünyalarının gölgesine çekerler. İşte onlara duygusal hırsızlar diyoruz. Peki kimdir bu kişiler? Duygusal hırsızları nasıl tanırız ve onlardan kendimizi nasıl koruruz?
Duygusal hırsızlar kimlerdir?
Duygusal hırsızlar, genellikle pasif-agresif davranışlar, manipülasyon, sürekli eleştiri ya da mağduriyet diliyle karşımıza çıkar. Bazen çok yakın bir arkadaş, bazen aileden biri, bazen işyerindeki bir mesai arkadaşıdırlar. Seni seviyor gibi görünürler ama sürekli seni tüketirler. Onları enerji vampirleri gibi düşünebilirsin; bu kişiler, senin enerjini alarak kendilerini daha güçlü hissederler.
Duygusal yorgunluğun belirtileri
Duygusal hırsızların etkisiyle kendini aşağıdaki şekillerde hissedebilirsin. Bu belirtiler, ilişkideki dengenin sağlıksız olduğuna dair alarm zilleridir.
- Sürekli suçluluk veya yetersizlik duygusu
- Hayır diyememe ve sınır koyamama hali
- Görüştükten sonra tükenmişlik, baş ağrısı, iç sıkıntısı
- Kendi değerini sorgulama
En yaygın duygusal hırsız türleri
Duygusal hırsızlar genellikle maskelidir; kimi zaman şefkatli bir dost gibi, kimi zaman komik bir iş arkadaşı ya da hassas bir partner olarak görünürler. Ama zamanla, ilişkilerinizin merkezinde daima onların ihtiyaçlarının olduğunu fark edersin. Bu kişilerle sağlıklı bir sınır çizmeden kurulan ilişkiler, ruhsal tükenmişliğe ve özgüven kaybına yol açabilir. İşte duygusal emeğini en sık çalan, yaygın kişilik türleri!
Mağdur kraliçeler/krallar
Sürekli dert anlatırlar. Kendi sıkıntılarını merkeze alırlar ve senin hislerine hiç yer bırakmazlar. Konuşmalar sürekli “ben” üzerinedir. Bir şekilde sen konuşmaya başlarsan eğer hemen araya girerek yine kendilerinden bahsederler.
Pasif agresifler
İma yoluyla seni küçük düşürürler. Ancak bu sayede kendi sorunlarından kaçabilmektedirler. Açık açık konuşmazlar ama seni yıpratmayı başarırlar. Gülerken bile içini acıtan cümleleri olur. Alaycı, somurtkan ve düşmanca tavırlar sergilerler. Sıkça alınganlık yaparlar; en basit konularda dahi. Kendilerinin yeteri kadar taktir edilmediğini düşünürler ve bu sebepten karşısındaki kişiye tavır alırlar. Kendilerine verilen sorumluluklara sözlü olarak “evet” demiş olsalar bile durumu ciddiye almazlar ve asla yerine getirmezler.
Rekabet takıntılılar
Senin mutluluğun onları rahatsız eder. Her güzel haberini kendi hayatıyla kıyaslar ve seni gölgede bırakmaya çalışırlar. Kendi zihinlerindeki kurmacalardan dolayı bireysel olarak yarışa girer. Her konuda rekabet ederler.
Sürekli eleştirenler
Ne yaparsan yap, yeterli bulmazlar. Küçük detaylardan büyük sorunlar çıkarır, seni sürekli eksik hissettirirler. Sürekli eleştirerek kendilerini daha iyi hissetme ihtiyacı ile motive olurlar. Yüksek bir egoya sahiptirler ve genelde de içlerinde bir yerlerde hep mutsuzdurlar. Eleştirel kişilerle yaşamak, kişinin özgüvenini çok fazla azaltır.
Duygusal hırsızlardan kendimizi korumak için ne yapabiliriz?
- Duygularını fark etmeli: Bu kişiyle görüştükten sonra nasıl hissediyorsun?
- Sınır koymayı öğrenmeli: Hayır demek bencillik değildir.
- Kendine dönmeli : İçsel gücünü yeniden hatırlamalı: Duygusal hırsızlardan korunmak için en önemli adımlardan biri de kendi içsel kaynaklarını fark etmektir. Sessizlikte kalmak, günlük tutmak, meditasyon ya da doğada vakit geçirmek gibi eylemler, seni kendi duygularınla yeniden buluşturur. Bu, dışarıdan gelen olumsuz etkilere karşı zihinsel bir zırh görevi görür. Ne kadar çok kendi duygularını tanır ve kabullenirsen, başkalarının seni manipüle etmesi o kadar zor olur.
- Destekleyici ilişkiler kurmalı: Duygusal olarak seni besleyen insanlarla zaman geçirmek, hem ruhuna iyi gelir hem de zarar verici ilişkileri daha net görmeni sağlar. Gerçek dostluklar seni büyütür. Sınırlarını kabul eden, seni dinleyen ve yargılamadan yanında olan kişilerle bağ kurmak, duygusal bağışıklık sistemini güçlendirir. Ancak unutma, yalnız kalmak bazen yanlış insanlarla birlikte olmaktan çok daha iyidir.
- Araya fiziksel değil, duygusal mesafe koymalı: Bu kişilerin bir sınırları yok ise bu durumda kendimiz için yapılacak en sağlıklı olan sınırları çizmektir. Bu ilişkiler önce psikolojik ve sonra da fizyolojik olarak zarar vermeye başladığında mesafe koymak en doğru hareket olacaktır.
- Bir uzmandan destek almalı: Bu tür ilişkiler uzun vadede tükenmişliğe neden olabilmektedir. Uzun süre bu şekilde bir ilişki içinde kalmışsanız yukarıdaki önlemler ile birlikte mutlaka bir uzmandan psikolojik destek almak önemlidir. Bazı şeyler kendi başımıza atlatamayacağımız kadar yıpratıcı olabilmektedir.