Psikoloji alanında senelerdir süregelen bir ‘özgüven kazanmak’ deyimi var. Çok satan haftalık dergilerden psikoterapi seanslarına varana kadar herkesin ortak bir hedefi ‘özgüven kazanmak’ gibi duruyor. Özgüven kazanılabilecek bir beceri mi, yoksa aslında bir duygu hali mi? Özgüvenli olmak ne demek? Özgüvenli biri olmak için ne yapmalıyız? Bu soruların yanıtlarını anlamaya çalışalım!
Özgüven nedir?
Özgüven, kişinin yapmış olduğu eylemden emin olma hissini tarif eden bir duygu. Öte yandan dilimizde sıkça kullandığımız yaygın bir sözcük öbeği olarak da rastlamak mümkün: Özgüvenli davranmak. Bu deyimi de kendinden emin olarak, kendine güvenerek aksiyon almak olarak yorumlayabiliriz. Sanırım kazanmak istediğimiz beceri kısmı bu sözcük öbeğini ifade ediyor. Peki özgüvenli hissetmeden öyleymiş gibi davranmamız mümkün mü?
Özgüvenli davranmak için, önce özgüvenli olmak istediğimiz konuda kendimize güvenmeyi hissetmemiz gerekiyor. Kafa karıştırıcı oldu değil mi? Eğer defalarca yaptığınız bir yemeği önemli bir misafir ağırlarken yapacaksanız özgüvenli bir davranış sergileyerek kendinden emin bir şekilde yemeğinizi yapmanız mümkündür. Ancak daha önce hiç denemediğiniz bir tarifi misafiriniz için hazırlayacaksanız %100 kendinden emin bir şekilde tarifi yapmanız pek olası olmaz. Çünkü o tarifi güzel yapıp yapmayacağınızı, ortaya çıkacak sonucun tatmin edici olup olmadığını bilemezsiniz. Eğer bu tarifi yapar ve sonucundan memnun kalırsanız, evet! Artık bu tarifi yapma konusunda kendinizi özgüvenli hissedebilirsiniz.
Özgüvenli olmak için ne yapmalıyız?
Özgüven Boşluğu kitabının yazarı Russ Harris de benimle aynı fikirde. Hatta kendisini bu konuyu kitabında derinlemesine ele almış ve özgüvenli hissedebilmek için kabullenmemiz gereken 10 kuraldan bahsetmiş. Gelin bu 10 kural ile tanışalım!
Özgüven hareketi önce, özgüven hissi sonra gelir.
Eğer özgüvenli davranmak istiyorsak önce hissin oluşmasını beklemek yerine harekete geçmemiz gerekir. Çünkü o eylemi yapıp yapmadığımızı kendimize kanıtlamadan özgüvenli hissetmemiz mümkün olmayacaktır. Önce davranışı sergilemek, özgüven hissinin oluşmasında atılması gereken ilk adımdır.
Gerçek özgüven korkunun olmaması değil, korkuyla olan ilişkinin dönüştürülmüş halidir.
İlk defa deneyimlediğimiz bir eylemde korkmamız oldukça insani bir tepkidir. Konfor alanından çıkmak, belli bir miktar korku ve kaygıyı da yanında getirecektir. Eğer özgüven hissini hiç korkmamak olarak yorumluyorsak, yanlış bir beklentiye sahibiz demektir. Özgüvenli olmak başarısız olmaktan hiç korkmamak değil, korkunun varlığını düşman gibi görmeden onunla olan ilişkini şekillendirebilmektir.
Negatif düşünceler normaldir. Savaşmadan, onlardan ayrışmak önemlidir.
İnsanlar olarak zihnimiz, olayların negatif tarafını görmeye meyillidir. Çünkü negatifliği fark etmek, ilkel insanların tehlikeleri hızlıca fark edip hayatta kalmak için gerekli olan önemli almasına yardımcı oluyordu. Bize bıraktıkları miras dolayısıyla bizler de negatif düşünmeye meyilli olabiliriz ancak bu her düşüncemizin doğru olduğu anlamına gelmiyor. Eğer düşünceyi sadece düşünce olarak görebilir, onu %100 gerçek olarak algılamazsak onları bu kadar ciddiye almadan davranmak daha kolay olabilir.
Kişisel kabulleniş öz saygıyı besler.
Konfor alanının dışına çıkmak, her zaman özgüven hissiyle sonuçlanmayabilir. Başarısız olabiliriz, hatalar yapabiliriz. Böyle anlarda kendimizi yargılamak ve eleştirmek yerine o olaydan yanımıza kar olarak alabileceğimiz bir bilgi varsa onu alarak hatayı kabullenmek, çoğu zaman kendimize duyduğumuz öz saygıyı arttırır.
Gerçek başarı, değerlerinize uygun yaşamaktır.
Bizim için hayatı nasıl yaşayacağımızı gösteren değerlerimiz vardır. Bunlar puslu havalarda bize yol gösteren mesajlardır. Nereden gitmemiz gerektiğini ifade ederler. Eğer kendi değerlerimize uygun davranırsak bu zaten başarılı olduğumuzu gösterir.
Değerlerinize hafifçe tutunun ama onları ısrarlı uygulayın.
Elbette ki hayattaki değerlerimiz, yol gösterici ilkelerimiz süreç içerisinde şekillenip değişebilir. Hayatımızın bir döneminde özgürlük bizim için çok değerli olurken bir döneminde sevgi ve bağlılık çok değerli olabilir. Değerlerimiz değişebilir. Önemli olan kişinin sahip olduğu değer doğrultusunda ısrarlı bir şekilde davranabilmesidir.
Sonuçlara takılmayın; süreç konusunda tutkulu olun.
Hayatta önemli olan bir hedef koyup ona ulaşmak mı? Yoksa o hedef uğruna kararlı bir şekilde çabalamak, onun için emek ve zaman harcamak mıdır? Bizim için önemli olan sonuçtan ziyade sürecin kendisindedir. Bir yere yolculuk ederken o yere varmak kadar yolculuk esnasındaki deneyimlerimiz, hislerimiz, gördüklerimiz de önemlidir.
Korkunuzla dövüşmeyin. Ona izin verin, onunla arkadaş olun ve onu yönlendirin.
Korkuyla arkadaş olmak, vahşi bir ata binmek gibi. Onunla arkadaş olmak, onunla ilişki kurmak, varlığına izin vermek, öfkesine anlayışla yaklaşmak, bazen sadece konuşmasına izin vermek aranızdaki bağı güçlendirebilir. Korkunuz size ne söylemeye çalışıyor? Sizi ne için uyarmaya çalışıyor? Bunu anlamaya çalışın.
Başarısızlık incitir ama öğrenmeye niyetliysek başarısızlık harika bir öğretmendir.
Başarısızlığın bize çok şey öğrettiği bilgisini sanırım yeni duymuyorsunuzdur. Kendi deneyimlerinize bakacak olursanız en kötü yaşantınızın bile size bir bilgi öğrettiğini fark etmişsinizdir. Eğer denemelerinizde başarısız bir sonuçla karşılaşırsanız ne öğrenebileceğinizi sorgulayın. Bir sonraki sefer için değiştirmeniz gereken şey nedir? Bunu öğrenmeye bakın.
Performansın zirvesine ulaşmanın anahtarı göreve tamamen angaje olmaktır.
Akışta kalmak, yaptığımız eyleme tüm dikkatimizi odaklamak ve zamanın nasıl geçtiğini fark etmemek demektir. Eğer özgüvenli bir performans sergilemek istiyorsak hem zihinsel hem de fiziksel bütünlüğü sağlamalı, tüm dikkatimizi odaklamalı ve akışta kalmalıyız. Böylelikle performansımız zirveye ulaşacaktır.
Harris’in derlediği bu 10 kuralı artık siz de biliyorsunuz. Umarım bu kurallar özgüven konusuna bakış açınızı değiştirmiştir!