Hepimiz zaman zaman endişelenir, şikayet eder, kendimize öz eleştiride bulunuruz. Nefes almak nasıl hayatın bir parçası ise, negatif de, tıpkı pozitif gibi bu hayatın bir parçasıdır. Zaman zaman kötü hissetmek çok normal. Elbette, birkaç olumsuz düşünce kimsenin hayatını mahvetmez; ancak kontrolsüz bırakıldığında karamsarlık hali insan hayatını epey olumsuz etkileyebilir. Psikoterapist Barry Michels’in açıkladığı gibi: “Negatif bir düşünce, başka negatif düşünceler doğurabilir.” Tıpkı bir kartopu gibi. Michels, tedavi gören her hastasının bu olumsuzluk dalgasına düştüğünü söylüyor ve bu konuda otuz yıldan fazla bir süredir pratik yapıyor. Psikoterapist Barry Michels’in negatif düşüncelerden uzaklaşma konusunda oldukça aydınlatıcı çözümleri var. Hazırsanız derinlere ineceğiz!
Negatif düşünce nasıl açığa çıkar?
Michels, olumsuz düşüncenin genellikle kendini koruma içgüdüsünden geldiğini ve bu düşüncelerin bizi kontrol etmesine izin verdiğimizde, bizi gerçek potansiyelimizden uzak tuttuğunu belirtiyor. Michels, negatif düşünceleri dört ayrı başlıkta inceliyor:
- Endişe: Sol kolum karıncalanıyor; inme geçiriyor olmalıyım.
- Kendini inkâr etme: Bu görüşmeyi de, her zaman yaptığım gibi mahvettim. Asla hiçbir şeyi doğru yapamıyorum.
- Şikayet: Çok yorgunum. O kadının sesine dayanamıyorum.
- Pişmanlık: Daha iyi bir üniversiteye gitmiş olsaydım, bu işin içinde sıkışıp kalmazdım.
Bu düşüncelerden biri tek başına size veya yaşamınıza zarar vermez. Ancak bir araya geldiklerinde, tıpkı bir kartopu gibi, sizi köşeye sıkıştırır. Evet, olumsuz düşüncelerin hayatımızda yarattığı problem tam olarak budur; kartopu gibi olmaları.
Bir ya da iki olumsuz düşünce, siz ne olduğunu anlamadan, hızlı bir şekilde anlamsız sonuçlar çıkarmanıza sebep olabilir. Oldukça çekici bulduğunuz bir kişinin size gülümsememesinden çıkardığınız sonuçlarla, çirkin olduğunuzu, asla birinin sizi beğenmeyeceğini, hatta yalnız öleceğinizi düşünebilirsiniz. Oysa mesele başta yalnızca bir gülümsemeydi…
Şu anda maddi durumunuzun kötü olması konuyu, faturaları ödeyememenize, oradan evsiz kalabileceğiniz düşüncesine, hatta oradan da açlıktan ölebileceğiniz ihtimaline götürebilir.
Neden negatif düşünürüz?
Negatif düşünceye neden bu kadar güç veriyoruz, hiç düşündünüz mü? Ne yazık ki hepimize bu karamsar dünya görüşü öğretildi: Yaşam, varlığınıza yönelik sürekli ve öngörülemeyen tehditlere karşı hayatta kalmak için bitmeyen bir mücadeledir ve korkunç şeyler her an gerçekleşebilir.
Bilincimize programlanan bu dünya görüşü ile, olumsuz düşüncelerin bu kadar güç sahibi olması pek de şaşırtıcı değil. Böyle bir dünya düzeni içinde, sanki olası tüm olumsuz senaryoları önceden düşünmek bizi koruyabilirmiş, ya da en azından olacaklara bizi hazırlayabilirmiş gibi hissederiz.
Michels bu duruma bir hastasıyla örnek veriyor: “Sürekli endişeliydi, bir süredir birlikte çalışıyorduk ve durumu her geçen gün daha iyiye gidiyordu. Hatta “Terapi işe yarıyor” diye itiraf etti. “Daha rahatım, daha az endişeliyim. Ama şimdi başka bir şey oluyor: Kötü bir şey olacağı zaman buna karşı gardımı alamıyorum.” Aslında endişelerinin koruyucu bir kalkan görevi gördüğünü ve şimdi savunmasız olduğunu söylüyordu.”
Mantıksal olarak, elbette, bu bir saçmalıkmış gibi geliyor. Fakat derinlerde, olumsuz düşüncelerimizle kötü şeyleri daha rahat kaldırabileceğimiz inancına sarılıyoruz.
Negatif düşüncelerden nasıl uzaklaşırız?
Negatif düşünce ve olumsuz perspektifin çözümü, dikkatinizi şu anda olan tüm şaşırtıcı şeylere kaydırarak yeni bir gerçeklik deneyimi yaratmaktır. Evren her gün, binlerce yol aracılığıyla yaşamımızı sürdürmemize yardım eder ve bizi destekler. Vücudunuzda üzerinde düşünmeniz gerekmeyen yüzlerce şey oluyor: Kalbiniz atıyor; nefes alıyorsunuz, yediklerinizi sindiriyorsunuz. Siz daha nasıl olduğunu bile anlamadan hepsi gerçekleşiyor. Nefes alınacak hava, yiyecek yemek, içecek su, arkadaşlarınızdan veya ailenizden aldığınız sevgi ve sıcaklık var. Dünyada muazzam bir güzellik var; yıldızlarla parıldayan bir gökyüzü, okyanusun güneş ışığını pırıltılı bir elmas gibi kırma şekli, kaldırıma çarpan yağmur sesi… Dikkatinizi bunlara kaydırırsanız, sürekli veren, cömert bir evrende yaşadığımızı fark etmeye başlarsınız. Desteklendiğinizi, sevildiğinizi ve sizinle ilgilenildiğinizi hissetmeye başlarsınız.
Michels’in negatif düşüncelerden uzaklaşmak için tavsiyesi, daha fazla olumlu düşünce üretmek. Negatif düşüncelere güç vermek yerine zarifçe odağınızı kaydırdığınızda negatif düşünceler kendiliğinden, yine zarif bir şekilde, uçuşup gidecektir.
Negatif düşünce panzehiri: Minnettarlık akışı
Barry Michels, endişe duygusuna karşı, minnettarlık duygusunu oluşturmaya ve sürekli hale getirmeye yardımcı olan bir araçtan bahşediyor: Minnettarlık akışı. “Hastalarıma minnettarlık akışını iki durumda kullanmalarını öğretiyorum. Biri, olumsuz düşünceler başlar başlamaz; küçük olumsuz duyguları karanlık bir olumsuzluk bulutu haline getirmelerini engellemek için. İkincisi ise günlük pratik olarak: sabah uyanır uyanmaz ve gece uykuya dalmadan önce.”
- Hayatınız için şükrettiğiniz belirli şeyleri kendinize sessizce söyleyerek başlayın. Yavaş yavaş ilerleyin, acele etmek yok. Her bir madde için minnettarlığınızı hissedin. Her seferinde liste için yeni maddeler bulmaya çalışın.
- Yaklaşık otuz saniye sonra düşünmeyi bırakın ve minnettarlığın fiziksel hissine odaklanın. Hissin doğrudan kalbinizden geldiğini hissedeceksiniz. Kalbinizden dışarıya verdiğiniz bu enerji, minnettarlık enerjisidir.
- Bu enerji kalbinizden yayıldıkça, göğsünüz yumuşar ve açılır. Böylece, sonsuz kaynağın cömert, verme enerjisini hissedeceksiniz. İşte bu hal, kaynakla bağlantı halinde olduğunuzu gösterir.
Michels, minnettarlık pratiğinin en belirgin yararını, daha az sinirli olmak, bunalmaya daha az eğilimli olmak ve zor zamanlarda bile olumlu bir bakış açısı sürdürebilmek olarak açıklıyor. Açıklama basit: Sizden daha büyük bir şey tarafından desteklendiğinizin farkındaysanız, olumsuz düşünceler geldiğinde aşırı tepki gösterme olasılığınız çok daha düşüktür.
Uzun vadede, faydalar daha da derindir diye ekliyor Michels: “Evrenin senin tarafında olduğunu hissettiğinde, olsasılıkları genişletmek, yeni şeyler denemek ve devam etmek için daha istekli oluyorsun.” Kısacası, gerçek potansiyelinizi yaşama olasılığınız daha yüksek oluyor. Bu hissin en büyülü yararı ise, tüm dünyayı yeni gözlerle görmeye başlamanızdır. Bunu bir anlığına düşünün: Gün boyunca sürekli olarak size verilen her şeyi tadını çıkararak deneyimlemek, koşulsuzca desteklendiğinizi bilmek nasıl bir şey olurdu? Nasıl hissederdiniz?
Bunu daha önce deneyimlediniz. Çocuklara dikkat edin, en basit şeylerle bile nasıl büyülendiklerini hatırlıyor musunuz? Siz de bir zamanlar çocuktunuz ve dünyayı yetişkin düşüncelerinin süzgeci olmadan yaşıyordunuz. Yetişkinler olarak, doğrudan deneyimlemekten ziyade, ne gördüğümüzü analiz etmeyi, sürekli düşünmeyi, üzerinde uzun saatler kafa patlatmayı öğrendik. Deneyimlemeye değil gördüklerimize odaklandık. Dünyanın hayat veren güzelliğine olan saygımızı yitirdik. Özetle, işte bu minnettarlığın en büyük faydası: Sizi çevreleyen sıcaklık, zarafet ve iyiliği anlama kapasitenizi geri kazanıyorsunuz.