Bazı ihtiyaçlar zamansızdır. Yaşımızdan, yerimizden, ilişkilerimizden bağımsız olarak onlar hep oradadır. Bu durumda yapabileceğimiz yegane şey, önce onların varlığını kabul edip sonra da onları beslemektir. İşte bu ihtiyaçların belki de en önemlilerinden birisi; görülme ihtiyacı. Peki, görülme ihtiyacı nedir ve neden bu kadar önemlidir? Görülme ihtiyacının kökenlerini ve yaşamımızdaki etkilerini anlamak, daha sağlıklı ve tatmin edici ilişkiler kurmamıza yardımcı olabilir. Bebeklikten yetişkinliğe uzanan bu evrensel ihtiyacı detaylarıyla keşfedeceğiz.
Görülmek isteyen çocuklardan, anlaşılmak isteyen yetişkinlere…
Birçok temel ihtiyacımız gibi görülme de aslında dünyaya gözlerimizi açtığımız andan itibaren başlar. Kendini henüz başka yollarla ifade etmeyi bilmeyen bir bebeğin karnı acıktığında ağlaması ‘beni gör’ demekten başka nedir ki? Peki ya gereken fiziksel ve duygusal bakımı alamayan bir çocuğun yaşadığı öfke krizleri, istediğini elde etmek için ağlaması, sadece kötü bir şey yaptığında anne babası onunla iletişim kurduğu için sürekli yıkıcı davranışlarda bulunması? Evet bu da görülmeyen bir çocuğun görülme ihtiyacının günlük hayata yansımalarıdır.
Yaşamın erken dönemlerinde bu ihtiyacımız ve elde etme davranışlarımız biraz daha görünür olabiliyor. Ancak yetişkin hayatında kurduğumuz kompleks ve zaman zaman inişli çıkışlı ilişkiler için bu görünürlükten her zaman söz edemiyoruz. Bazen anne babamız ya da kardeşimiz bizi görsün istiyoruz, bazen yıllardan beri bizi tanıyan bir arkadaşımız bazen ise çok sevdiğimiz sevgilimiz. Bu noktada samimi bir “Nasılsın?” sorusu, “Bu aralar çok zorlandığını biliyorum.” cümlesi ya da “Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” düşüncesi birilerinin bizi de görebildiğini, duyabildiğini, bilebildiğini hissettirebiliyor.
Yetişkinlikle görülmek için neler yaparız?
Bunların eksikliği; görülmemek, görülememek, ihtiyacımızı nasıl dile getirebileceğimizi bilememek ya da göründüğümüz kadarıyla yetinememek de kimi zaman bizi daha farklı noktalara götürebiliyor.
Sosyal medyada çok aktif olmak ve sürekli geri bildirim istemek, sıklıkla öfkeli olmak ve ilişkilerimizde ön plandaki duygunun öfke olması, dikkat çekebileceğini düşündüğümüz uç noktalarda sıklıkla yer almak ve hatta kendimize fiziksel zararlar vermek… Buradaki davranış şekli ne olursa olsun aslında hissettirdiği duygu bebekken acıktığımız görülmediğinde, çocukken kimse bizi fark etmediğinde yaşadığımız duygu ile aynıdır. Olaylar değişir ancak duygu kalıcıdır.
Görülme ihtiyacı karşılanmadığında ne yapabiliriz?
Peki artık görülme ihtiyacımız karşılanmadığında ağlayan veya öfke nöbetleri geçiren çaresiz bir çocuktan daha fazlasıysak, yani bir ‘yetişkin’ isek bu konuda ne yapabiliriz? Belki de en önemli ve işlevsel yol olarak önce kendimizi görerek başlayabiliriz. Neleri severim, nelerden hoşlanmam, hangi davranışlar karşısında sınırlarım ihlal edilmiş gibi hissederim, hangi tür ilişkiler bana iyi gelir, kendimi en çok nerede ve kiminle huzurlu hissederim, şu an tam olarak ne hissediyorum ve neden böyle hissediyorum? Görülme ihtiyacımızı karşılayabilmek için sergilediğim davranışlar neler, en çok kimler tarafından görülmek istiyorum?
Tüm bu sorulara kendimizi tatmin edebilecek düzeyde cevaplar verebiliyor olmak aslında kendimizi görebildiğimizin de kanıtıdır. Bu adım önemlidir; çünkü görmediğimiz bir şeyi başkalarına da gösteremeyiz. Kendimizi görmek ve tanımak, ihtiyaçlarımızı da daha kolay bir şekilde anlamamıza ve ilişkilendiğimiz insanlara da bunları daha uygun yollarla ifade edebilmemize yardımcı olur. Sağlıklı ilişkilerde ise uygun bir şekilde karşılanmasını talep ettiğimiz bir ihtiyacın bize iyi gelecek şekilde karşılanması yüksek bir olasılıktır. Aynı zamanda kendimizi görebilmek, sevdiklerimizi görebilmemize de yardımcı olur. Böylece karşılıklı olarak daha samimi, daha tatmin edici ve daha keyifli ilişkiler kurmamız kaçınılmazdır.