Son dönemde yaşanan adaletsizlikler hepimizi derinden etkiliyor. İçimizde öfke, umutsuzluk, çaresizlik ve bazen suçluluk birbirine karışıyor. Gördüğümüz, duyduğumuz, tanıklık ettiğimiz her şey zihnimizi meşgul ederken bedenimizde de ağırlığını hissettiriyor. Bu kadar ağır duygularla baş etmeye çalışırken, iyi oluşumuzu korumak ise her zamankinden daha zor hale gelebiliyor. Bu duygular yalnızca bireysel değil; toplumsal belleğimizde yankı bulan, hepimizin ruhunu etkileyen izler bırakıyor. Peki bu ağır duygularla ne yapacağız? Sadece taşıyacak mıyız, yoksa dönüştürebilir miyiz?
Toplumsal adaletsizlik karşısında iyi oluş nasıl mümkün olur?
Adaletsizlik, yalnızca dış dünyada bir durum değil; aynı zamanda içsel dünyamızda da bir çatlak yaratabiliyor. “Ben ne yapabilirim?”, “Bu kadar kötülüğün içinde iyilik neye yarar?” gibi sorularla kalakaldığımızda, kendimizi yetersiz ve etkisiz hissetmemiz çok doğal. Ancak tam da bu noktada, kendimize şefkat göstermek ve kendi gücümüzle yeniden bağ kurmak hayati önem taşıyor. İyi oluş, sadece bireysel mutluluk arayışı değildir. Aynı zamanda başkalarının acısına tanıklık ederken, kendi sinir sistemimizi düzenleyebilme ve kalbimizi kapatmadan yol alabilme kapasitesidir.
Öfke, kaygı, üzüntü, çaresizlik… Bu duygular, “bir şey yanlış” diyen içsel alarm sistemimizin sesleridir. Bastırılmaları değil, görülüp anlaşılmaları gerekir. İyi oluş, tüm bu duygulara yer açabilmeyi de kapsar. Çünkü sadece “iyi” hissettiğimizde değil, zor duygularla temas edebildiğimizde dönüşüm mümkündür.
Duygular eyleme nasıl dönüşür?
Adaletsizliğe duyduğumuz öfke, aslında içimizdeki adalet duygusunun canlı olduğunu gösterir. Suçluluk ya da utanç, toplumun acılarına yabancı olmadığımızın kanıtıdır. Bu duygular, bizi harekete geçmeye çağıran işaretlerdir. Bu noktada, içsel kaynaklarımızı toplum yararına nasıl kullanabileceğimizi sorgulamak çok kıymetli.
Anlatın
Yaşananları anlatmak, tanıklık etmek ve ses çıkarmak bir pasiflik değil, aktif bir iyileştirme sürecidir. Sosyal medya üzerinden paylaşım yapmak, yazmak, konuşmak, tanıklık ettiğiniz adaletsizliğe dair bilgi vermek… Bunlar, “ben buradayım, görüyorum ve susmuyorum” demenin yollarıdır.
Yazın
Kendiniz için yazın, başkaları için yazın, bir yere gönderip yayınlatmasanız da duygularınızı kağıda dökün. Dışavurumcu yazma, öfke ve çaresizliği kelimelere dönüştürerek daha net ve anlamlı bir bakış açısı kazanmanıza yardımcı olur.
Dayanışma kurun
Benzer duygularla baş etmeye çalışan, benzer amaca doğru yürüyen insanlarla bir araya gelmek, yalnız olmadığınızı hatırlatır. Gönüllü gruplar, hak savunuculuğu yapan platformlar, yardım kampanyaları… Her biri, duygularınızı somut eylemlere dönüştürebileceğiniz alanlardır.
Mikro eylemlerle başlayın
Büyük adımlar atmak zorunda değilsiniz. Çevrenizdekilere yaşanan adaletsizliği objektif bir biçimde anlatmak, gündemin değişmemesi adına paylaşımı sürdürmek veya birini dinlemek bile bir şeyleri değiştirir. Unutmayın: küçük eylemler, büyük dönüşümlerin başlangıcıdır.
Kendi alanınızda fark yaratın
Öğretmenseniz sınıfınızda, yazarsanız kelimelerinizde, ebeveynseniz çocuğunuza yaklaşımınızda… Herkesin kendi alanında adaleti savunabileceği yollar vardır. Etki yaratmak için toplum önünde olmanıza gerek yok; bulunduğunuz yerde yapacağınız her şey anlamlıdır.
Bedeninizi ve zihninizi destekleyin
Adaletsizlikle mücadele uzun solukludur. Bu yolda güçlü kalabilmek için bedeninize, zihninize ve ruhunuza iyi bakmanız gerekir. Meditasyon, nefes çalışmaları, sanatla ifade, doğayla temas gibi yöntemler sinir sisteminizi düzenler. Bu da eylemlerinizi daha sürdürülebilir kılar.
Umudu paylaşın
Yalnızca sorunları göstermek değil, çözüm yollarına dair umutlu örnekleri de yaymak önemlidir. İlham verici hikâyeler, kolektif başarılar, iyi oluşu destekleyen haberler… Umudu paylaşmak da aktif bir direniş biçimidir.
İçinizde uyanan her adalet arzusu, bir kıvılcım taşır. Bu kıvılcımı koruyarak, içinizi yakmadan başkalarını aydınlatmak mümkün. Unutmayın, değişim bazen bir cümlede, bir bakışta, bir destek mesajında başlar. Ve bizler, hem kendimiz hem birbirimiz için umut olmaya devam edebiliriz.