Romantik ilişkilerde çatışma hali, diğer tüm ilişki biçimlerinde de olduğu gibi zaman zaman olabilecek son derece doğal ve beklenilen bir durum. Ancak iki farklı dünyanın uyumlanma ve farklılıklarla bir olma çabası dışında bir de kronikleşmiş çatışmalar, toplum içinde kullanılan dille ifade edecek olursak toksikleşmiş ilişkilerin de zeminini oluşturabilir. Bu yazımda doğal çatışma ve çözümleme süreci dışında, kişilerin olayları algılama ve yorumlama sürecindeki farklılıklarından oluşan sağlıksız inançların ilişkilerde ne gibi çatışmalara sebep olabileceğini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sağlıksız inanç nedir?
Her insanın çocukluk yaşantıları ve kalıtsal özellikler etkileşimiyle olayları algılama süreci kişiselleşir. Bakış açısı olarak da adlandırabileceğimiz algılama sürecimiz, her olay ve durum için objektif olmayabilir. Böyle bir durumda subjektif algılama ve yorumlama sürecimiz, bazı sağlıksız inançların oluşmasına sebep olabilir. Örneğin boşanmış bir ailenin çocuğu, geçmiş deneyimlerinden yola çıkarak ‘Evlilik kötüdür.’ gibi subjektif bir inanca sahip olabilir. Eğer karşısına sevebileceği ve sevilebileceği, sağlıklı bir ilişki çıktığında kişi sırf bu inancından dolayı davranışlarını yönlendirirse bu ilişki içinde çözülmesi zor çatışmalara sebep olacaktır.
Sağlıksız inancın ne demek olduğunu da basit bir örnekle anlatabildiysem haydi araştırmalarca keşfedilmiş ilişkide çatışmalara sebep olan inançlara birlikte göz atalım!
İlişkilerde çatışmaya sebep olabilecek inançlar
Başkalarını memnun etme eğilimi
Bu inanca sahip birisi ‘Kendimin bir önemi yok, her zaman seni memnun etmeliyim.’ şeklinde düşünebilir. İçten böyle bir inancı olan kişi bütün davranışlarını bir başkasını memnun ve mutlu etme üzerine kurgular ve böylelikle kendi istek ve beklentilerinden gittikçe uzaklaşır.
Çatışma fobisi
Bu inanca sahip kişide görülen yaygın düşünceler ‘Birbirini seven insanlar kavga etmemelidir. Öfkelenmek tehlikelidir.’ şeklindedir. Kişi öfkenin ilişkide istenmeyen, zararlı bir duygu olduğuna inanır ve çatışma olduğunda işlerin yolunda gitmediğine dair derin bir inanç duyar. Oysa, çatışma olması iki insanın birbirini sevmediği anlamına gelmez. Sadece bir konuda uzlaşamadıkları anlamına gelir.
Haklılık
Kimi kişiler ise haklılık hissiyatına çok önem verirler. İlişkide her zaman kendilerini haklı ve üstün görmeye meyillidirler. ‘Bana her zaman benim beklediğim şekilde davranmalısın. Beni mutlu etmelisin.’ düşüncelerine sıklıkla rastlanır. Oysaki bir ilişkide sadece birinin haklı olması pek mümkün değildir. Çoğu zaman önemli olan da haklı olup olmamak değildir.
Adalet
‘Benim beklentilerimi karşılamazsan sana kızabilirim ve cezalandırabilirim.’ düşüncelerine sahip kişiler adaleti karşıdakini cezalandırma ile sağlayacağına inanan kişilerdir. İstendikleri bir durum olmadığında karşı tarafla küserek, iletişimi azaltarak kendilerince onu cezalandırdıklarına inanırlar.
Bağımlılık
Genelde çocuklukta yaşanmış olumsuz deneyimler etkisiyle oluşan derin temel inanca sahip kişilerde bir başkasının sevgisiyle var olma gibi bir inanç oluşabilir. ‘Senin sevgin olmadan mutlu olamam. Tam olamam.’ düşüncesinin hakim olduğu bu inanışta karşıdaki kişiye bağımlı hissetme durumu söz konusudur.
Reddedilme korkusu
Sevilmemeyle beraber reddedilme korkusu olan kişiler, karşı tarafın onaylamadığı ve reddettiği bir durumda değersiz olduklarına dair bir inanca sahiptirler. ‘Eğer beni reddedersen bu benim değersiz olduğum anlamına gelir.’ düşüncesi yüzünden reddedilebilecekleri durumlarda gerçek fikirlerini söylemekten çekinirler.
Onay arayıcılık
Bazı durumlarda kişi hayatındaki kişiye mentor olarak görebilir. Karşıdaki kişinin onayı olmadan kendisini iyi hissedemediğine dair bir inanç vardır. Yaygın inanış ‘Mutlu ve değerli hissetmek için senin onayına ihtiyacım var.’ şeklindedir.
Mükemmeliyetçilik
Bu inanış, sadece ilişkilerde değil kişinin bireysel yaşamında da kişiyi zorlayan en yaygın yanlış inanışlardan biridir. Mükemmeliyetçi kişiler ‘Asla başarısız olmamalıyım ve hata yapmamalıyım.’ şeklinde düşünürler ve bu beklentilerini karşı tarafa da yansıtırlar.
Yukarıda yer alan inançlardan birine ya da birkaçına sahip kişiler, bu inançların doğrultusunda istemli ya da istemsiz olarak davranışlarını ilişkilerde çatışma haline yol açacak şekilde yönlendirebilirler. Böylelikle kişinin inancı değişmediği için kronikleşmiş bir çatışma hali ilişkiyi kapsar. Eğer sizin de ilişkinizde sebebini bir türlü anlayamadığınız çatışma halleriniz söz konusuysa, bu inançlar kapsamında tekrar değerlendirebilirsiniz. Gerek duyduğunuz noktalar çift terapisi, bireysel terapi gibi seçenekleri gözden geçirerek sahip olunan inançlar üzerinde çalışabilirsiniz.